En zor seçimden en büyük zafere
...
Felaket tellallarının bütün çığırtkanlığına karşı, Türkiye bir kez daha seçimini huzur içinde yaptı, sonucu bayram gibi kutladı. Keşke bazı muhalif kesimler, seçimlere yönelik kaos senaryoları yazmayı bırakıp, seçmene neden ulaşamadıkları üzerine kafa yormaya başlasalar.
Kutuplaşmanın aşılamadığı bir seçimi daha geride bıraktık. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının en büyük zaferini kazandı. Arkasındaki 21 yılın biriken sorunları, partisinin yıpranmışlığı, ekonomik kriz, deprem; önündeki Türk milletçilerinden Kürt milliyetçilerine, Sünnilerden Alevilere, en sağdan en sola tüm muhalefete rağmen, neredeyse tek başına yürüttüğü kampanya ile kazanmayı başardı.
Elbette devletin tüm gücünü kullandı, medyanın TRT dahil yüzde doksanını seferber etti ama başarısı sadece bunlara bağlanamaz. Türkiye eğer ciddi ciddi değişim isteseydi, hiçbir güç o değişim arzusunun önüne geçemezdi. Özellikle son bir yılda, seçmen değişimi düşünmedi değil, ama kararını Erdoğan’dan yana kullandı.
Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun videolarının, başta BaBala TV’deki yayın olmak üzere katıldığı programların izlenme sayılarına baktığımızda, seçmenin gözünü kulağını açtığını ama ikna edilemediğini söyleyebiliriz. Bu seçim sonucu, ne kadar Erdoğan’ın başarısıysa, bir o kadar da muhalefetin başarısızlığıdır.
Sandıktan Erdoğan için kötü haberler de çıkmadı değil. Erdoğan, başta Başkent ve İstanbul olmak üzere metropollerin çoğunu kaybetti. Önümüzdeki yerel seçimlerde, Cumhur İttifakı’nın bu kentlerde seçim kazanması artık imkan dahilinde görünmüyor. Erdoğan’ın “İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder” önermesi şimdilik yanlışlanmış oldu ama modernleşen Türkiye’nin Erdoğan’dan uzaklaştığı da bir gerçek olarak karşımızda duruyor.
Büyükşehirlerde, büyük sorunlarla cebelleşen seçmenlerin kaderi, bu sorunlardan nispeten uzak diyarlardaki seçmenler tarafından tayin edildi diyebiliriz. Bunun da çok sağlıklı bir sonuç olmadığı söylenebilir.
Erdoğan’ı çok önemli sorunlar bekliyor. Hiç kuşkusuz bugünden itibaren Türkiye’nin gündemi yeniden ekonomi olacak. Muhalefet belki seçimi kaybetti ama ekonomik krizle yüzleşmekten de kurtuldu. Şimdi tüm yük Erdoğan’ın omuzlarında.
2002 yılında, ağır bir krizin ardından yükselişe geçen bir ekonominin başına geçen Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı döneminde, ekonomik göstergeler 2001 seviyesine geriledi. Türkiye Ekonomi Modeli adını verdiği şahsi ekonomi modeli ile Erdoğan’ın gidebileceği bir yol kalmamış görünüyor.
Şimdi seçim bittiğine göre, Erdoğan, ekonomiyi toparlayacak yeni bir yola girecek mi, yoksa kendi modelinde ısrar mı edecek, göreceğiz. Seçimini hangi yönde yaparsa yapsın, Türkiye’yi çok zor günler beklediğini söylemek kötümserlik olmayacaktır.
Bu seçimin faturası mutlaka muhalefet partilerine kesilecektir. Özellikle CHP ve İYİ Parti içinde fırtınalar kopmasını bekleyebiliriz. Seçimi kaybetmesinin ardından yaptığı konuşmada görevinin başında olduğu mesajını veren Kılıçdaroğlu, milyonların umudunu boşa çıkarmış olmasının faturasını mutlaka ödemeli. Türkiye’de demokrasi için mücadele ettiğini söyleyen siyasilerin, demokrasiyi önce kendi partileri içinde hayata geçirmesini beklemek seçmenin en doğal hakkıdır. Muhalefet demokratikleşmeden ülkenin demokratikleşmesinden bahsetmek artık söz konusu olamaz. Kolaylıkla kazanılabilecek bir seçimde, adaylığını dayatarak büyük bir risk alan Kılıçdaroğlu, aslında dün gece istifa etmeliydi. Sonbaharda yapılacak kongreye kadar CHP’de neler yaşanacak, izleyeceğiz.
İYİ Parti ise ikinci turdan önce kurultay tarihini açıklamıştı. Önümüzdeki ay yapılacak kurultayda, Akşener’e Kılıçdaroğlu’nun adaylığını kabul etmesinin hesabı sorulacaktır. İYİ Parti Kurucular Kurulu Üyesi Ethem Baykal, bugün Akşener’i istifaya çağırdı bile. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkarak altılı masadan kalkan Akşener, kendini “Ben demiştim” diye savunacaktır ama masaya geri döndüğü ve Kılıçdaroğlu’nun adaylığına boyun eğdiği için suçlamaların önüne geçemeyecektir.
Önümüzdeki günlerde kabinenin nasıl şekillendiğini göreceğiz. Gözler özellikle İçişleri Bakanlığı ile Hazine ve Maliye Bakanlığında olacaktır. İstanbul Milletvekili seçilen Süleyman Soylu’nun istifa ederek İçişleri Bakanlığına geri getirilmesi ihtimal dahilinde. Ancak Erdoğan’ın kararını Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği görevini yürüten Seyfullah Hacımüftüoğlu’ndan yana kullanacağı da ifade ediliyor. Hazine ve Maliye Bakanlığı için adı geçen eski bakan Mehmet Şimşek geri dönerse büyük bir sürpriz olmaz. Erdoğan, Şimşek’i seçerse ekonomi politikalarında geriye dönüşün de işareti olarak okunacaktır.
Milletvekili seçimlerine katılmama kararı alan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın, bakanlığa devam etmeyeceği tahmin ediliyor. Erdoğan’ın, Koca’nın yerine Ankara Üniversitesi Rektörü olarak görev yapan, eski Sağlık Komisyonu Başkanı ve eski Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Necdet Ünüvar’ı tercih edebileceği iddia ediliyor.
Milletvekili seçilen Hulis Akar’dan boşalacak Milli Savunma Bakanlığına ise mevcut Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler’in getirilebileceği kulislere sızan bilgiler arasında.
Evet, şimdi gözler kabinenin nasıl şekilleneceğinde, ekonomik göstergelerde ve muhalefet partilerinde ve partiler arasında yaşanacak gelişmelerde olacak.