Erdoğan AK Partili mi, AKP’li mi? Sandığınız gibi değil!

Emirhan Akman

Emirhan Akman

Tüm Yazıları

“Ben Tayyip Bey’in başkalaştığını düşünüyorum. Küresel ölçekte konumlandı; bu çok doğru. Rusya’nın lideriyle de İran’ın lideriyle de görüşüyor... Lakin böyle bir insana Çankırı teşkilatındaki problemi ya da Ardahan müftüsünün kim olacağını sorduğunuzda sıradan basit detay gibi geliyor. Ama yetkilerini de devretmiyor. Bu yoğunluk içerisinde bunları tek tek irdeleyip, doğru seçimi yapması mümkün değil. Dolayısıyla çevresi onu kullanıyor.” Bu sözler bana ait değil, AKP Genel Merkezi’nde bulunmuş ve halen Erdoğan sevgisiyle tanınmış, ‘ismi’ açıklanmayan bir siyasi. Sözlerini ise şöyle bitiriyor, “AK Parti entübe vaziyette…” [1]

AK Parti kurulalı tam 23 yıl oldu, Türkiye’yi yönetmeye başlayalı ise 22 yıl. AK Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan ise kolay kolay tekrarlanmayacak şekilde 22 yıldır ülkeyi yönetiyor. Erdoğan artık tarihe geçmiş siyasi bir fenomen. Tarihte bir şekilde yer alacağı artık kesin fakat hikâye nasıl sonlanacak bunu bilen kimse yok…

YORGUN ERDOĞAN

Erdoğan’ı AK Parti’nin doğum günü kutlamaları esnasında konuşma yaparken seyrettim. Gazeteler en fazla şu cümleleri önemsedi, “Yorulan varsa kenara çekilsin.” Bu mesajı bir değişim sinyali olarak gördüler, bense garipsedim. Erdoğan’ı izlerken omuzlarına dikkat ettim artık omuzlarını eskisi kadar dik tutamıyor. Sahneye çıkarken bir iki kez geri sarıp tekrar izledim, adım aralıkları çok kısa, belli ki hızlı yürüyemiyor. Kürsüde konuşurken eskisi kadar güçlü değil, sesini kontrol etmek zorunda olduğunu ve gücünün limitini aşmaması gerektiğinin farkında. Tüm bunlar bir suç değil Erdoğan yaşlanıyor artık yorgun, bu her halinden belli fakat partililere şöyle seslenebiliyor, “Yorulan varsa kenara çekilsin…” demek ki Erdoğan en çok kendisinin yorulduğunun farkında değil. Halbuki yorulduğu çok açık. Sadece kendisi değil, doğal olarak partisi de yoruldu.

AK PARTİLİ OLMANIN MALİYETİ

Her siyasi partinin taraftarları kamu alanına (kahvehane, sosyal medya, eş dost, kafe) çıktıklarında pozitif ya da negatif yükle dolaşırlar. Seçimlerden önce buna dair bir yazı yazmış ve demiştim ki, “AK Partili olmanın yükü artıyor…” Nereden biliyordum? Çevremden. AK Partili olduğunu bildiğim çoğu arkadaşım artık ne partili olduğunu söylüyor ne de siyasi tartışmalara katılıyordu çünkü ekonomik kriz onları da vuruyordu, Türkiye’nin birikmiş sorunlarını sırtlarında yük olarak hissetmek istemiyorlardı. Çünkü AK Parti’nin kendisi de artık Erdoğan gibi yorgun. Yeni bir söz söyleme imkânını yitirmiş hissediyorlar… Siyasi hareketler böyle yollara girdikten sonra ortaya birden fazla tepki ve grup ortaya çıkar. Hepsinin ortak noktası ‘arınma’ duygusudur ve ‘yeniden başlama arzusudur’ ama şair der ki,

“Başa dönemezsiniz.

Öyle bir yol yürüdünüz ki ancak

dönüş yolunu yok ederek gelebilirdiniz

inişiniz bir iniş olurdu başa dönmemecesine.”

YORGUNLUK ALAMETLERİ: “REİSÇİLER, AK PARTİLİLER VE AKP’LİLER”

İlk tepki AK Parti ile Erdoğan arasında bir ayrım yapan ve kendisini ‘Reisçi’ olarak tanımlayan, AK Parti ile eskisi kadar görülmek istemeyen, parti içindekilerin hataları ‘sırtlanmak’ istemeyenler olarak görüldü. Reisçiler Erdoğan’ı sonuna kadar destekleyeceklerini söylüyorlar. AK Partili olmanın verdiği onlara göre ‘dezavantajlı’ durumdan sıyrılmayı ve Erdoğan’ın hikâyesine ‘duygusal’ bağlılık göstermeyi sürdürüyorlar. Böylece AK Parti’nin düşen oyundan daha fazla Erdoğan’ın kazandığı seçimle ilgileniyorlar, bir tür ‘steril’ kalma pozisyonunda duruyorlar. Bu yüzden artık Erdoğan’ın oyu AK Parti’nin oyundan fazla. Bu dahi AK Parti’nin içinde olduğu çıkmazı kanıtlar nitelikte.

AK PARTİLİ- AKP’Lİ AYRIMI

Bir diğer grup ise AK Parti ile AKP arasında fark olduğunu iddia edenler. AK Parti’nin ideali, davayı, adanmayı, temizliği, arınmışlığı temsil ettiğini iddia edenler, geride kalanları; ihaleci, fırsatçı, erdemsiz, sadakatsiz ve kolaycı olmakla suçluyorlar, onlara AKP’liler diyorlar. Hatta şöyle diyorlar, “Sayın Erdoğan içimizdeki AKP’lileri temizleyin, AK Parti’yi bunlardan kurtarın…”. Kendilerine AK Partili diyenler; teşkilatın içinden geldiklerini, kuruluşundan bugün sefada olduğu gibi cefada da yer aldıklarını, AK Parti’nin bir ‘dava’ hareketi olduğunu ifade ediyorlar. AKP’lileri ise adeta hızla devam eden bir trene atlayan talancı, fırsatçı, ihaleci olarak görüyorlar. Bu bağlamda AKP’lilerin dava için burada olmadığını, iktidar olanakları için AK Parti’nin içinde yer aldıklarını dile getiriyorlar. Tahmin edeceğiniz üzere parti içindeki bu tanımlamalar oldukça ilgimi çekiyor. Her yeni tanım başka birilerini dışarı itiyor ve bu tanımlamalar ‘hakim’ paradigma olmak için parti içinde yarışıyor.

KARAR VERELİM ERDOĞAN AK PARTİLİ Mİ, AKP’Lİ Mİ?

Cevabını hemen vereyim: Erdoğan elimizdeki verilere göre AK Partili değil, AKP’li… Durun tepki göstermeyin, örneklerle açıklayayım.

Erdoğan’ın yanında kimler var? Erdoğan’ın önemli noktalara koyduğu isimler arasında ‘özgül’ ağırlığı olan kimler kaldı? Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül, Hüseyin Çelik, Erdoğan Bayraktar ve niceleri… Hiçbirisi artık yok. Bu isimler parti disiplininden anlayan, partinin cefasını da sefasını çekmiş isimlerdi. Hepsi Erdoğan tarafından tasfiye edildi. Bugün AK Parti içinde, “AK Partililer artık azınlıkta, AKP’liler yani partiye hiç emek vermemiş isimler her yerde…” diyenler Erdoğan’ın yanına bakıyorlar mı?

Anayasa konusunda sürekli konuşan Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum… Bugün Erdoğan adına anayasa konusunda konuşabilen tek yetkili Mehmet Uçum. AK Parti’nin kuruluşundan bugüne partinin neresinde? Partide hiç görev almadan direkt vekil olmuş, sonra da başdanışmanlığa gelmiş ve sarayda önemli isimlerden birisi. Üstelik Mehmet Uçum eski bir Türkiye Komünist Partili!

Yiğit Bulut mesela… O da Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Ekonomi Politikaları Kurul Üyesi. Eski ulusalcılardan birisi, bugün Erdoğan’ın en yakınındaki isimlerden birisi. Yiğit Bulut’un partide herhangi bir emeği var mı? Partide neler olur bilir mi? Asla, sadece Erdoğan’a yakın bir isim. Bir diğer isim ise Fahrettin Altun. Fahrettin Altun ise iletişim alanında Erdoğan’ın adeta eli ayağı. Fahrettin Altun’un partiyle herhangi bir ilgisi var mı? Ömrünün önemli bir kısmını üniversitede geçirdi…

Hadi ilimiz Kocaeli’ye gelelim. AK Parti’nin Kocaeli listesinde ilk sıralarda yer alan Saadettin Hülagü ya da eski emniyet müdürü Veysel Tipoğlu, hangisinin partiyle ilgisi var? Hiçbirisinin AK Parti ile bir bağı yok, doğrudan Erdoğan’la bağları var.

AK Partililerin “AK Parti’ye AKP’liler doldu, arınmamız lazım, partimiz elden gidiyor…” sözlerine katılıyorum lakin Erdoğan sizinle aynı fikirde değil ve parti ‘entübe’ vaziyette!

[1] Cumhuriyet Gazetesi, https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/baris-pehlivan/akpde-aslinda-neler-oluyor-2237511