Erdoğan’ın İstanbul mitingi bize ne söylüyor?
...
Erzurum’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik taşlı saldırı en çok AK Parti’nin canını sıktı. Millet İttifakı’nın İstanbul mitingine karşılık bir gövde gösterisi olarak planlanan ve başarıyla gerçekleştirilen Atatürk Havalimanı’ndaki mitingin günlerce konuşulması bekleniyordu. Saldırı olunca gözler yine İmamoğlu’na çevrildi ve AK Parti mitingi bu gündemin gölgesinde kaldı.
Belli ki teşkilat iyi çalışmış, güzel bir organizasyon yapılmış. Zaten AK Parti de, seçmeni de miting konusunda çok deneyimli ve başarılı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile seçmeni arasındaki bağ, meydan buluşmalarında kuruldu ve güçlendi. O bağın hala çok güçlü olduğunu da Pazar günü bütün Türkiye’ye gösterdiler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, meydanda 1 milyon 700 bin kişi olduğunu söyledi ama teyit.org’a göre, meydanın büyüklüğü ve mitingden çekilmiş fotoğraflarla yapılan iki ayrı hesaplamanın ortalaması 690 bin kişi ediyor. Sonuçta bu rakam da, Millet İttifakı’nın mitinginden daha kalabalık olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Tabii Maltepe’deki alana ulaşımın oldukça zahmetli olduğu gerçeğini de not etmek lazım. Daha önce gittiğim için biliyorum, kilometrelerce yürümeniz gerekiyor.
AK Parti miting alanından dışarıya yansıyan duygu ise coşkuydu. Seçime günler kala Erdoğan’la buluşmak için akın akın miting alanına giden seçmen, coşkulu ve kazanacağından emin görünüyordu. Ekonomik sorunlar ve seçim anketlerinden çıkan sonuçlar, seçmeni neredeyse hiç etkilememiş gibi. Bu da tüm gözlemcileri bir kez daha şaşırttı.
AK Parti seçmenin asıl sadakati partisine değil, Erdoğan’a. Sahneye çıkan diğer isimlere kayıtsızdı seçmen. Belki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya biraz ilgi var ama diğer isimler hiçbir heyecan yaratmıyor. Onların gözü kulağı Erdoğan’da. Zaten Soylu da konuşmasının büyük bölümünde Erdoğan’ı övdü.
Son yıllarda yakıcı bir hale gelen pahalılık, işsizlik, enflasyon gibi sorunlar elbette Erdoğan’ın seçmenini de etkiliyor. Ama seçmenlerle yapılan röportajlarda ön plana çıkan söylem “Soğansız da yaşanır ama vatansız yaşanmaz” oluyor. Muhalefet seçmeninin “Patates soğan, güle güle Erdoğan” sloganına karşı böyle bir argüman geliştirmiş AK Partililer.
Hatta “vatan”dan kastın Erdoğan olduğu bile söylenebilir. “Ülkeyi yönetecek başka birini göremiyorum” diyorlar. “Erdoğan dünya lideri” diyorlar. Erdoğan giderse ülkenin yönetilemeyeceğine ve kaosa sürükleneceğine inanmışlar. O yüzden de soğan teferruat oluyor elbette.
Yoksullaşma daha da artar ve bir biçimde döndürdükleri çark tamamen durursa hala aynı düşünceleri savunabilirler mi, ben emin değilim. Erdoğan seçime giderken yaptığı bir takım hamlelerle seçmene ekonomik olarak nefes aldırdı. Zaten bu şekilde anketlerdeki iniş trendini yükselişe çevirmeyi başardı. Kendi tabanını tamamen toplamış bir Erdoğan var karşımızda. Ama o tabanla seçimi kazanması çok mümkün görünmüyor. Seçmenin yüzde 55’i değişim için konsolide oldu ve Erdoğan ne yaparsa yapsın şu ana kadar orada bir çözülmeyi sağlayamadı.
Yine de şunu söylemek zorundayız ki, iktidara kim gelirse gelsin Erdoğan’ın kitlesini ve partisini hesaba katmadan ülkeyi yönetemez. Seçmen kitleleri içinde en büyüğü onlar ve hiçbir konuda görmezden gelinemezler. Millet İttifakı, iktidara gelmesi halinde, sadece kendi ittifakı içinde uzlaşılar kurarak ilerleyemez, AK Parti ile de uzlaşması gerekecek.
Muhalif seçmen içinde rövanş isteyenler olduğunu biliyoruz. Bence boşuna heveslenmesinler. Türkiye’nin yeni paradigması uzlaşma olacak.