Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Buket Afkan

Faizde hem şiş yandı hem kebap

Merkez Bankası’nın dün yaptığı politika faizi artışına ilk yorumlardan biri ekonomist Hayri Kozanoğlu’na aitti. Kozanoğlu başlıkta kullandığım “Hem şiş yandı hem kebap” ifadesi ile özetledi durumu.

Ne demek bu?

Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz indirimini savunmak için Kuran’a yaptığı “Nas var” referansı yok sayıldı, hem de enflasyonla mücadele için kullanılması zaruri olan faiz artışı silahı boşa harcandı demek. Yani hem manen, hem madden kaybettik. Hem faiz artışı yaparak nası çiğnedik, hem de rasyonel artışı yapmadığımız için piyasaları allak bullak ettik.

Bu sabah itibariyle dolar ilk kez 25 TL eşiğini aşarak 25,48 seviyesine ulaştı. Dolar gibi Euro da tarihi rekorunu kırarak 27,88 TL’yi gördü.

Piyasalarda beklenen rasyonel artış oranı yüzde 20-25 bandındaydı. Bankacılık sistemine zarar vermeden çıkabileceğiniz aralık buydu çünkü. Sonra artışa devam edilecekti. Beklenen olmadı, çarşı karıştı!

Faiz-enflasyon denkleminde “Faiz sebep enflasyon sonuçtur” tezinden döndük ama rasyonelleşmeye de irrasyonel bir adımla başlamış olduk. Sonuçta piyasa, aklımızın henüz başımıza gelmediğini gördü ve TL’ye güven bir kez daha düştü.

Ben Erdoğan’ın faizi düşürme politikasının iddia ettiği gibi Kuran’a dayandığına inanmıyorum. Son derece pragmatik nedenlerle faizi düşük tutmaya çalışıyor. Anadolu’da çarkların dönmesini sağlayan KOBİ’leri ayakta tutma ve bu şekilde istihdamı koruyarak seçim kazanma stratejisinin ekonomik boyutudur faiz meselesi. Başarılı da oldu geçtiğimiz ay gördüğümüz gibi. Ama bıçak da kemiğe dayandı bu arada. Enflasyon, Erdoğan’ı seçim kaybetmenin kıyısına getirdi. AK Parti, büyük oy düşüşü yaşadı. Kimlik ve kutuplaştırma siyaseti olmasa sandığa gömülürdü.

Erdoğan siyasi hayatının en zor dönemini yaşıyor. Seçime kadar bir şekilde makyajlayarak getirdiği ekonomiyi rayına oturtmak zorunda ama önünde yine bir seçim var. Böyle bir enflasyonun üzerine bir de işsizlik patlarsa artık “Anadolu irfanı” da onu kurtaramayabilir. İşte bunu hesaplayarak ekonomiyi Mehmet Şimşek’e emanet etti. 2019 yılında Halkbank’ı dolandırmakla itham ettiği Mehmet Şimşek’i ekonominin başına, onun önerdiği Gaye Erkan’ı da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın başına getirdi. Ama anlıyoruz ki serbest de bırakmıyor. Tedaviye müdahale ediyor. Ameliyat ekibinin başında durarak operasyonu yönlendirmeye çalışıyor. Hasta ölürse suçlusu doktorlar olacak nasıl olsa!

“Tamam, hepimiz aynı gemideyiz, geçmiş geçmişte kaldı, eski defterleri kapatalım; dolandırıcılıkmış, nasmış, faiz sebepmiş, hepsini unutalım. Tertemiz bir sayfa açalım” dedik ama o da olmadı. Olmayınca olmuyor. Yapacak bir şey yok. Yine de kaldıysa umudunuz korumaya devam edin. Hayal kırıklığı da umuda dahil!

CHP’NİN KOLTUKLARI İKTİDARIN KOLTUKLARINDAN DA RAHATMIŞ

Türkiye’nin en önemli sorunu ekonomi diye düşünenler haklıdır elbette ama bence bizim daha büyük ve tehlikeli bir sorunumuz var: Muhalefet.

Ana muhalefet partisi CHP ve onun başındaki Kılıçdaroğlu, Türkiye’yi kurumsal bir muhalefetten mahrum bırakmaya karar vermiş gibi görünüyor. Gibisi fazla, resmen muhalefetin direncini kırmak, muhalefeti varoluş krizine sokup depolitize etmek pahasına koltuk derdine düştüler. İktidar koltuklarından kalkmak istemeyenleri anlayabiliyoruz da, bu CHP koltuklarının kerametini çözemedik!

Bir ayda “değişim” kelimesinin içini boşaltmayı başardılar. Kimse de çıkıp adını koyarak “Kılıçdaroğlu muhalif seçmendeki karşılığını tamamen yitirdi, muhalefeti temsil kabiliyeti kalmayan biri gitmeli” diyemiyor. İmalar, göndermeler, karından konuşmalarla geçti bir ay. CHP nasıl bir korku imparatorluymuş meğer!

Eğer kamuoyu bu işe bir el atmazsa, göstermelik muhalefete sahip otoriter bir rejime sürüklenebiliriz. Türkiye uzun süredir rekabetçi otoriter rejim adı verilen bir sisteme sahip. Böyle giderse “rekabetçi” ifadesinin de üzerine çizik atılacak.

İktidarın seçim kazanma çabasının olmadığı bir rejimin kimseye hayrı dokunmaz. İster AK Partili olun ister CHP’li, bunun olumsuz sonuçlarını herkes eşit şekilde yaşar.

Bunca yıllık tek parti iktidarına rağmen direncini koruyabilmiş, enerjisini, gücünü kaybetmemiş milyonlarca insana ihanet ediliyor. Böyle giderse Kılıçdaroğlu ve çevresinin Türkiye’ye yaptığı kötülük tarihin en karanlık sayfalarına yazılacak.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER