Gazze'nin Sessiz Çığlığı..
Bugün Gazze'den bir fotoğraf gördüm; önde mezarlar, arkada çadırlar ve ikisinin arasında kılınan cenaze namazları.
Aklıma Tarık bin Ziyad'ın Endülüs'ü fethetmeye gittiğinde askerlerin geri dönme umudunu kırmak için gemileri yaktıktan sonra söylediği şu sözler geldi:
"Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman.
Nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır.
Düşmanın silahı, teçhizatı ve erzakı boldur.
Sizin silah olarak ancak kılıçlarınız, erzak olarak da düşmanın elinden sahip olabileceğiniz vardır."
Bu insanlar etrafı çevrilmiş, içine hiçbir insani yardım sokulmadığı yetmezmiş gibi tepesinden bombalar yağdırılan ve sınırında cinnet geçirtmek için barbekü partilerinin verildiği o küçük kara parçasında ancak inançları ile ayakta kalabiliyorlar.
Bu nedenle, 7-8 yaşlarındaki çocuk kendisine birkaç paket yiyecek veren adama iki paketi aldıktan sonra "Bunları evladına götür, biz tamahkar değiliz" diyor.
Bu nedenle mezarlıklar arasında namaz kılmaya çalışan genç adam, "Musa Kızıldenizi geçtikten sonra asasını yere vurdu, deniz kapansın diye, Allah ona bekle dedi çünkü tüm İsrailoğulları henüz denize girmemişti. Allah'ın bir planı vardır, biz bilemeyiz" diyor.
Bu nedenle o küçücük çocuk, enkazda dolaşırken nasıl olduğu sorulduğunda "Elhamdülillah" diyor.
Onlara baktıkça kendime üzülüyorum.
O küçücük çocuklar benden daha dirayetli, daha kuvvetli, daha erdemli, daha onurlu.
Gerçekten birinin tırnağına değişmem birçok şeyi. Şu güzel Ramazan sabahında yaradandan o güzel insanlara ateşin ortasındaki İbrahim'e serinlik vermesi gibi, balığın karnındaki Yunus'u kurtarması gibi, Musa'yı selamete ulaştırması gibi, Eyyüb'e şifayı vermesi gibi yardımcı olmasını diliyorum.
Biz ayaklar altına alınmış insanlık onuru için üzülelim.