Gözyaşlarımızdaki deprem
"Bir deprem, yasanın vaat ettiği ancak uygulamada sağlamadığı şeyi, yani tüm insanların eşitliğini sağlar."
..
Sadece Hatay, K.Maraş, G.Antep, Adıyaman, Malatya ve diğer illeri, oradaki insanları sallamadı deprem. Hepimizi, tüm dünyayı salladı. Eşit salladı. İrademizin ürünü olan yasalarımızdan daha eşit davrandı. Hepimizi salladı.
..
Acılarını, kederini, ızdırabını, gözyaşlarını bırakan bir deprem.
“Bazı kederler vardır ki çok gürültülüdür/ Gökyüzünü yerle bir edebilirler/ Ve öyle hüzünler vardır ki/ Kimse ne kadar derinde yattığını bilmez.”
..
Resmi olarak otoritenin ilan etmiş olduğu tek doğru şey belki de yas ilan etmek oldu.
Kederin tek tedavisi yas tutmaktır.
..
Yas tutmak, taşıdığımız acıyı onurlandırmak cesaret ister. Gözyaşları içinde ya da sessizlikte, yastayız işte. Kederlerin acısına dokunurken, gerçek duygumuzla yüz yüze geliyoruz. İnsanlığımızı hatırlıyoruz.
Çaresizlik ve umutsuzlukla birlikte insan kırılganlığını hatırlıyoruz. Acılar, gördüklerimiz, ifade edemediklerimiz; kalbimizin fırtına bulutları gibi. Kalbimiz bir keder fırtınası yaşıyor.
..
Ağlamak kederi azaltır. Gözyaşları kederin sessiz dilidir. Çok gizli bir yer, gözyaşı diyarı. Şimdi o diyardayız işte.
Fütursuzca o gözyaşlarımızın akmasına izin veriyoruz. Gözyaşlarından hiç utanılır mı. Ağlayabilen sevinsin. Bu duygu olmadan biz sadece robotlarız. Yalnızca insanlar gözyaşı dökebilir.
..
Gözyaşlarında bir kutsallık vardır. Onlar zayıflığın değil, gücün işaretidir. Görüyoruz ki en büyük gücü gösterenler gözyaşı dökenler. Şu deprem telaşına bakar mısınız, canla başla elinden gelen tüm çabayı göstererek depremin ızdırabını dindirmeye çalışanlar bunun en büyük delili değil mi?
..
Gözyaşları, kalbin ifade edemediği kelimelerdir. Sırf bizler değil, tüm dünyadan kalbi bu acı ile atanlar; kelimelerini ağlayarak ve sonrasında da takdirimizi kazanacak şekilde el uzatarak ifade ediyorlar.
Gözyaşlarımız sayesinde adete ruhlarımızın gökkuşağı birbirimize merhamet olarak yağıyor. Elinden geleni yapmaya çalışanların bizi ağlatması, içimizi eritmesi bu gökkuşağına ait renklerin ortaya çıkmasından başka bir şey değil.
..
Bu süreçte bazen çok öfkeleniyoruz gördüklerimize, duyduklarımıza, okuduklarımıza. Ama o öfke bile aniden gözyaşlarına dönüşerek mucize halini alıyor.
Bu depremi gören, duyan, paylaşan herkeste insan vicdanının gereği olarak adeta gökyüzündeki ağır bulutlar gibi en ağır kalplilerde bile, en iyi şekilde biraz su bırakarak rahatlıyor. O gözyaşını döküyor.
..
Ve kibrinden dolayı ağlama erdemi olmayanlar, bu acıya sebep olanlar, kalpleri katılaşanlar; bu acı sebebiyle toplumun gösterdiği refleksler şunu diyor, “siz kalbinizi değiştiremeyebilirsiniz, ama sizin gibi kalpsizleri dizginleyebiliriz. “
..
Bu büyük felaketin ve acının göbeğindeki mağdurlara kalbini açan herkes adeta şunu söylüyor;
“Sizin bu acı ve keder zamanınızda size sarılıp sarsacağım ve kederinizi alıp kendime getireceğim. Ağladığınız için ağlıyorum ve canınız yandığı için canım yanıyor.”