Gurbet

Dr. Hikmet Erbıyık

Dr. Hikmet Erbıyık

Tüm Yazıları

GURBET: Bir kişinin vatanından ayrı yaşaması veya halkın davranış ve düşüncelerinden uzak kalması anlamında tasavvuf terimi.

Mutasavvıflar genellikle cismanî ve mânevî olmak üzere iki türlü gurbetten bahsederler. Birincisi kişinin memleketinden uzak kalmasıdır. Çeşitli sebeplerle seyahate çıkan gezgin mutasavvıflar bu anlamdaki gurbete büyük önem verirler; gurbete çıkmaya arzu duyar, gariplere sahip çıkmanın faziletinden söz ederler. “Gurbette iken ölen şehiddir” (İbn Mâce, “Cenâʾiz”, 61) meâlindeki hadise bu bağlamda önemle işaret edilmiştir.

Mânevî gurbetin, biri tutum ve davranışlarla, diğeri düşünce ile (himmet) ilgili olmak üzere iki şekli vardır. Bir toplumun yaşama tarzı dine uygun değilse o toplumda yaşayan dindar insan öz yurdunda da olsa garip sayılır.

Nitekim İslâm’ın ilk yıllarında Mekkeli müslümanlar kendi yurtlarında böyle bir gurbet hayatı yaşamışlardı. “İslâm garip olarak başladı, ileride yine garip olacaktır, ne mutlu o gariplere!” (Müslim, “Îmân”, 232; Tirmizî, “Îmân”, 13) meâlindeki hadiste bu duruma işaret edilmiştir. Mekke müşrikleri arasında azınlık olarak yaşayan ashap garip sayıldığı gibi benzer şartlar altında zor bir hayat geçiren dindar müslümanlar da garip sayılır. “Güç şartlar altında sıkıntılı bir hayat yaşamak” anlamına gelen gariplik bu sebeple fazilet kabul edilmiştir.

Nitekim, “Toplum bozulduğu zaman sünnete sarılan kimse elinde ateş tutan insan gibidir” meâlindeki hadis de (Müsned, II, 39, 55) bunu ifade etmektedir. Bazı hadislerde, İslâmî hayattan uzaklaşmış kişiler arasında yaşamak zorunda kalan dürüst müslüman, toplumda kendi hayat anlayışında kimse bulunmadığı için yalnız yaşayan takvâ sahibi kişi, sünneti halka öğretip yaymaya çabalayan mümin garip olarak nitelendirilmiştir (bk. İbn Kayyim el-Cevziyye, III, 203-204).

“Dünyada bir garip veya bir yolcu gibi yaşa” (Buhârî, “Reḳāʾiḳ”, 3; İbn Mâce, “Zühd”, 13) meâlindeki hadisle gariplik teşvik edilmiştir. Ebü’l-Hasan es-Subeyhî, “Garip vatanında iken ondan uzak olan kişidir”; “Garip kendi meşrebinde olmayanlar arasında kalan kişidir” (Lâmiî, s. 213) derken bu tür garipliği anlatmak istemiştir. İbn Kayyim el-Cevziyye riyakâr, haram helâl tanımayan cahil zümreler arasında yaşamaya katlanan ihlâslı, dindar ve âlim kişileri garip sayar (Medâricü’s-sâlikîn, III, 219). Aynı şekilde Hakk’a ermek için mânevî sefere çıkan velîler, kendi hallerine ve eriştikleri makamlara yabancı olanlar arasında gariptirler.

Mânevî gurbetin en yüksek derecesi, “kişinin himmetiyle çevresindekilerden ayrılması” şeklinde açıklanan âriflerin gurbetidir. Ârif sadece Hakk’ı ister, O’nunla teselli bulur; O’ndan başkasıyla olduğu zaman kendini garip hisseder; ârif dünya ve âhiret garibidir (Herevî, s. 41).

Mutasavvıflara göre ruhların esas vatanı bu dünya ve bu beden değildir, ruhlar âlemidir. Asıl vatanlarından ayrılan ruhlar dünyada ve bedende iken gariptirler ve kendi vatanlarına dönmenin özlemi içinde yaşarlar. Bu anlamdaki gurbet hayatı özellikle tasavvuf edebiyatının en canlı temalarından olmuştur. (1)

(1) TDV İslâm Ansiklopedisi, 14.cild, sayfa 201, ISTANBUL-1996.

Gurbet hakkındaki duygularımızı biz de aşağıda sunduğumuz şiirle ifadeye gayret ettik;

G U R B E T

Gah gurbet vatan olur, gah vatan gurbetlenir

Bir ömrün acıları, gönülde şerbetlenir..

Hem vatan hem de gurbet, harsının mayasında

Şu kahraman milletin, bin yıllık hülyâsında..

Evleri çadır gibi, göç yolunda atılmış

Yol boyu vadilere, yıkılıp ta çatılmış

Muhkem inşa edilmiş, lakin antika asâr

O zirve binalarda, bir kültürün ruhu var..

Câmiler medreseler, mâmur olmuş sırlarla

O bâki eserler ki, yaşamış asırlarla..

Hayat ve sanatımız, hüznü şekillendirir

O uzak diyarlarda, hasreti dillendirir..

Uzak serhat boyları, olmuş bize aşiyân

Bir nehir efsûnuyla, yollarda geçmiş zaman..

Çok insan pek anlamaz, gurbetin acısını!

Kaybedilmiş bir yurdun, onulmaz sancısını..

Artık birer gurbettir, bugün eski vatanlar

Fatiha diler orda, şehit düşmüş yatanlar..

Şarkılar türkülerde, yanık gurbet kokusu

Hala cezbeder bizi, o yurtların dokusu..

Bir hazin macerâdır, o serhat serâyâsı

Gurbet akşamlarının, o sessiz vaveylası..

Bu akşam gurûb ile, gülümsüyor bir hülyâ

Canlandı zihnimizde, eski satvetli rüyâ..

Yürü ey dost gidelim! O ecdat yurtlarına

Selam verip dağların, mekansız kurtlarına…..

Hikmet Erbıyık, 13 Ocak 2020, Edirne

Lügatçe: hars: kültür, kültürel birikim,medeniyyet mirası muhkem: çok sağlam, âsâr:eserler , mâmur: imar edilmiş, onarılmış , aşiyân:yuva , ev, yurt efsûn: sihir, büyü, insanı cezbeden ve gönlünü alan güzellik, seraya: düşman üzerine yollanan askerler , vaveyla: derin üzüntüyle inlemek, inilti gurûb: ufukta güneşin batışı, akşam kızıllığı satvetli:ihtişamlı, başarı ve iktidarın gücüyle görkemli