Haykırmalıyız!
Tüm ulusumuzun başı sağ olsun. İnanın ne söyleyecek söz bulabiliyorum, ne duygularımı dile getirebiliyorum. Binlerce insanın önce binalardaki yıkımlardan daha sonra enkaz altında soğuktan donarak hayatlarını kaybetmesi içime sinmiyor. Hazmedemiyorum, kabullenemiyorum. İlk ayeti ‘oku’ diye gönderilmiş bir dinin mensupları olarak, ‘ İlim Çin’de bile ise gidin alın’ diyen bir peygamberin ümmeti olarak, ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ diyen bir kurucunun evlatları olarak bu yaşadıklarımı kabullenemiyorum.
Tüm ulusumuzun başı sağ olsun. İnanın ne söyleyecek söz bulabiliyorum, ne duygularımı dile getirebiliyorum. Binlerce insanın önce binalardaki yıkımlardan daha sonra enkaz altında soğuktan donarak hayatlarını kaybetmesi içime sinmiyor. Hazmedemiyorum, kabullenemiyorum. İlk ayeti ‘oku’ diye gönderilmiş bir dinin mensupları olarak, ‘ İlim Çin’de bile ise gidin alın’ diyen bir peygamberin ümmeti olarak, ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir’ diyen bir kurucunun evlatları olarak bu yaşadıklarımı kabullenemiyorum.
Şimdi herkes bu zamanda siyaset olmaz diyerek susmamızı istiyor. Siyasetten kastım başkalarının yardımlarını kendi partin göndermiş gibi logo basmak iğrençliği değil. Ama artık başta bilim adamları olmak üzere herkesin aklındaki soruları sorma başta siyasiler olmak üzere ilgililerden hesap sorma zamanı. Yani kısaca susma hakkımızı değil haykırma hakkımızı kullanmalıyız.
*Deprem vergileri nereye harcandı diye sormayacak mıyız?
*Bina stoğumuzda sağlam olmayan binalardan nasıl kurtulacağız, yeniden kentsel dönüşümü içine rant koymadan gerçekleştirebilecek miyiz?
* Kentimizde başta MİA arazisi olmak üzere, sahile cami (eleştirdiğim için dinsiz diyenlere selam olsun), 41 katlı otel gibi gereksinimlere uzak deprem gerçeğine uymayan projelerden ne zaman vazgeçeceğiz?
*İmar barışı cinayetinden ne zaman vazgeçeceğiz. Bırakın barışı imarla ilgili gereken yıkımlar ne zaman gerçekleşecek?
*Siyaset kurumunu inşaat sektörü tarafından finanse edilmesini ne zaman durduracağız?
*Her şeyden sorumlu olan bu tek adam sisteminin yaşadığımız hiçbir olumsuzlukta sorumluluğu olmamasını nasıl kabul edeceğiz?
*Kurtarma çalışmalarında ki koordinasyonsuzluk, askerin sahaya geç çıkmasına izin verilmesi gibi vahim hataların sorumluları gereğini yapacak mı?
*Liyakatsizlik tüm kurumları çökertmişken her sıkıntıda eğitime ara vermeyi ne zaman bırakacağız? Okul görmeden eğitim almış bu neslin ülkemize nasıl katkısı olacak.
*Yaşadığımız sıkıntılarda çocukları şov malzemesi yapmaktan ne zaman vazgeçeceğiz?
*Karda balık yedi diye linç edilen Ekrem İmamoğlu’ndan, o gece neredeydin diye beynini yediğimiz Muharrem İnce’den, neredeyse kendini her adımını açıklamak zorunda kalan Haluk Levent ve Oğuzhan Uğur’dan ne zaman özür dileyeceğiz?
*Yağmacılara anlık tepkiler yerine hukukun üstünlüğünü ne zaman göstereceğiz?
*Ömer Çelik gibi iktidarda olmadığında hükümeti eleştirmekte beis görmeyip, iktidar olunca ittifakımız her an sağda diyerek bu sürecin bile siyasileşmesini neden olan figürlerden ne zaman kurtulacağız?
* Afad’a yardım yapın orası sayıştay denetimine açık diyen Cumhurbaşkanı yardımcısına, Peki o zaman neden Sayıştay raporlarını mecliste görüşülmesini kaldırdınız diye soramayan muhabir kardeşlerimize işlerinizi daha iyi yapmalısınız diye hatırlatmayacak mıyız?
Daha yüzlerce soru var ama inanın onlarında zamanı var. Bu felaket ülkemize milat olması umuduyla inşallah bu topraklarda artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz.
BU DÜNYADAN BİR CAN GEÇTİ
Ona kızmanızla, ona kardeşiniz gibi sarılmanız arasında saniye bile sürmez bir duygu seli yaşatırdı size. Yüzü hep güleçti ama kafası attı mı tam bir Adanalıydı. Kendinden başka kimseye kötülük yaptığına ben tanık olmadım. Elimizde büyüde desem sanırım yalan olmaz. Tüm siyasi yaşantımızda ana kadronun içinde olup sadece kendi alanında ki işe odaklandı. Referandumda İzmit’te HAYIR çıkmasının görünmez kahramanlarındandı. Hep kamera arkasında olmasından ötürü unutulmasına tatlı serzenişlerde bulunur ama hiç oflamazdı. Hatta 2014 seçim kampanyasında doğum günü pastası kesip ona bir dilim bile vermeyişimizi kahkahalarla anlatır dururdu. İçimde kocaman bir boşluk oluştu. Hala içim acıyor.
Ama sanırım ona dair en anlamlı cümleyi dostumuz Arda Süar kurdu. Geldin bir fırtına geldi, gittin bir fırtına. Seni hiç unutmayacağız kardeşim. Gram kadar hakkım varsa helal olsun, sen de hakkını helal et bize kara çocuk.