İnsan tanıktır
Tanıklık (şahitlik) bir şekilde herkesi ilgilendirir. Bizim hukukumuzda tanıklık kamusal bir görev olarak nitelendirilir. Tanık dinlenmeden önce mahkemelerde yemin ettirilir. Tanığa yolluk verilir. Ama öyle her davada tanıklık olmaz. İdari yargı dediğimiz devlete karşı açılan birtakım davalarda, Vergi davalarında tanıklık olmuyor. Ayrıca sınırı belli miktarın üstündeki alacak verecek davalarında da tanıklık olmuyor.
Artan dijital değişimle tanıklık sanki biraz önemini yitirdi gibi görünmektedir. Öyle ya, Cep telefonunuza kaydettiğiniz görüntü ve resimlerle ya da güvenlik kamera kayıtları ile rahatça ispat edebileceğiniz bir işi neden tanıkla ispatlayasınız ki. Hatta yargı makamları da ellerine böyle bir delil geçerse tanığa çok da itibar etmezler.
Futbol maçlarını milyonlarca kişi izliyor. Bir pozisyonda şüphe varsa “tekrar oynat” lar başlıyor. Tekrar izlemekle de olay bitirilemiyor. Bu defa yorum farkları meydana geliyor. Birçok açıdan çekilmiş görüntülere rağmen işin içinden çıkılamıyor. Bunu izleyen milyonların dahi farklı yorumları oluşuyor. Ortada bir dijital veri olmasına rağmen ve insan ilgisi en üst seviyede olmasına rağmen olay net olarak her zaman çözülemiyor.
Adalet önemli bir şey. Hâkim dijital malzemelerle ilgili bilirkişileri görevlendirir. Onlar izler ve rapor hazırlarlar. Nasıl ki futbol örneğindeki milyonlar olaya sadece tanık ise mahkemelerde kullanılan dijital veriler adı her ne olursa olsun onu inceleyen kişilerin sonuç itibariyle tanık olduğu veriden ötesi değildir.
Diyelim ki olay bir davada DNA kayıtları olayı net olarak çözecek. Numunenin alınmasından tahlilin yapılmasına ve sonucun raporlanmasına kadar her şeyin “bir insan tanıklığında “gerçekleştiğini unutmamak lazım. İnsan hata yapmışsa kasten netice ile oynamışsa adı DNA raporu olsa dahi ortaya çıkan delil doğru delil değildir. Burada sorun DNA testinin bizatihi kendisi değil, göz ardı edilmemesi gereken insan unsurudur.
İşin nihayeti insan faktörü ile bitiyor. Son kararı veren hâkim dahi elindeki dosyasından tutun da duruşmada cereyan eden olaylara dair sonuçta “tanık olduğu” bir karar kurmaktadır.
Hemen akla gelen “yalan tanıklık” sorunu bulunmakta. Yalan tanıklık hukukumuzda açıkça suç olarak sayılmış ve ispata bağlı olarak ve tanıklık sebebiyle ortaya çıkan zarar durumuna göre ceza oranı arttırılarak belirlenmiştir. Hukukumuz ve yasalarımız tanığın açıkça doğru olmasını ister. Doğru davranıp dürüst ifadede bulunmalıdır.
Evlenirken de tanık gösterilir. Nikah merasimi iki tanık önünde gerçekleştirilmelidir. Bunu medeni kanunumuz şart koşar. Taraflar evlenirken nikah şahitlerine verilen öneme ve onore edilmek istenen kişilerin tanık yapıldığına bakarsanız aslında tanıklığın insan tabiatına karşılıklı olarak nasıl bir anlam bulduğunu görürsünüz.
Bir tanık verdiği ifade ile adalete şekil vermekte rol oynar. Ancak uygulamada ifadeler değerlendirilirken artık insan sarrafı olmayan başlayan hakimler tarafından bir şahsın yalan söylediği çoğu zaman anlaşılmakta ya da hissedilmektedir.
Birçok sıkıntı gibi adalet sistemimizde tanık olarak mahkemeye gelen birisinin üzerinde ifade vermeden önce gerekli inceleme yapma imkânı verilmemektedir. Bir davada karşı tarafın dinlenmesini istediği tanığın kişiliği yalan söyleyip söylemeyeceği gibi kriterler ifadesinden önce test edilmelidir. Oysa bu yönde ciddi eksiklikler olup hakimlere bir bakımdan yük bir bakımdan da kolaycılık olarak bırakılmıştır.
Tanıklık oldukça hayati bir konudur. Önemini yitirmesi asla olası değildir. İnsan akıl ve iradesinin olduğu her yerde tanıklık vardır. Dijital veriler asla tanıklığın yerine geçemez. Buradaki tanıklıktan kastımız mahkemedeki tanıklık değildir. İnsana özgü olan ve insanın olduğu her yerde tanıklık vardır. Hiç kimse olmasa dahi insan kendi kendine tanıktır. Bu şekilde insanın kendi başına tanık oldukları ile ilgili kararında bir yanlışlık olursa bu defa vicdanı devreye girer. İnsan vicdanı kendi tanıklığı üzerinde adeta hakimlik yapar.
İslam dinine girişi temsil eden cümleyi hatırlayın “şehadet ederim ki … “diye başlar. Kabul eder ve şahitlik/ tanıklık ederiz.
Bu derin bir konu olduğu kadar biz hukuki tarafı ile kısaca bakmaya çalıştığımız için sadece çok önemli olduğunu belirtmekle yetinelim. Ancak adaletin şekil almasında kendisine görev düşen her tanık bir katkı vermektedir. Ya doğru söyleyerek doğruyu ortaya çıkarır. Ya yalan söyleyerek doğrunun öldürülmesine yardımcı olur. Ya da doğruyu yanılttığını sanarak kendisi gibi olanların sayısını +1 ekler.
“Bir yerdeki adaletsizlik her yerdeki adaleti tehdit eder.” Martin Luther King ne kadar da güzel söylemiş.
Not: bu köşede tarafımıza ifade fırsatı veren yayın organımıza ve yetkililerine teşekkür eder kendileri hakkında, yapacakları güzel şeylere tanık olmak istediğimiz ifade ederiz.