Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya

İşçiler kararlı: Bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz

Kocaeli’de Türk İş’in iş bırakma çağrısına katılanlardan biri de Karayolları 14. Şube Şefliği’ydi. Gerçekleştirilen basın açıklamasında konuşan Baş Temsilci Ercan Vural, “Geçim sıkıntısını biz çekiyoruz. Bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz” dedi.

Kocaeli’de Türk İş’in iş

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (Türk-İş) bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, ‘vergide ve gelirde adalet’ sloganıyla fabrikalarda bir saatlik iş bırakma eylemine gitti.

SORUNLAR BİR BİR SIRALANDI

Türk İş’e bağlı sendikalardan olan Yol İş Sendikası’da bugün Karayolları 14. Şube Şefliği’nin önünde basın açıklaması düzenledi. Basın açıklamasını okuyan Karayolları 14. Şube Şefliği Baş Temsilci Ercan Vural konuşmasında şu ifadelere yer verdi, “Bugün yine bir aradayız ve sıkıntılarınız artarak devam ediyor. İşçiler olarak yaşadığımız sorunlar şu şekilde sıralanabilir: Hayat pahalılığı, Satın alma gücümüzdeki gerileme, Adaletsiz vergi sistemi, Kamu işyerlerinde ücret dengesizliği, İşsizlik, Güvencesiz çalıştırma ve Kayıtdışı ve mülteci istihdamı. Bu sorunlar, başta işçiler olmak üzere toplumun büyük bir bölümünün yaşama şartlarını ağırlaştırmaktadır. Yani, mutlu bir azınlık dışında halkımız geçim sıkıntısıyla mücadele etmektedir. Yasadığımız bu sorunlara dikkat çekmek için geçtiğimiz ay 81 ilde basın açıklamaları yaptık. Ardından 26 Ağustos’ta Tekirdağ/Çerkezköy’de ve 3 Eylül’de Zonguldak’ta on binlerce işçinin katıldığı mitingler düzenledik. Sesimizi duyurmaya çalıştık. Sağduyulu davranmaya gayret ettik. Diyalog kapılarını açık tuttuk, ancak bir sonuç alamadık. Sürekli sabırlı olmamız istendi, ancak bıçak kemiğe dayandı.

HER GÜN YENİ ZAM VAR

Markete, pazara, temel tüketim ürünlerine her gün zam geliyor. Dün aldığımızı aynı fiyatla bugün alamaz olduk. Büyükşehirlerde ev kiraları asgari ücretin üzerine çıktı. Okullar açıldı, eğitim masrafları altından kalkılamaz hale geldi. Anneler, babalar “Çocuğumuzu okula nasıl göndereceğiz?” diyor. Elektriğe ve doğalgaza geçtiğimiz aylarda yüzde 38 zam geldi. Önümüz kış… İşçisi, emeklisi kışı nasıl geçireceğiz diye kara kara düşünüyor. Kişi başına düşen gelir artıyor ama işçinin ve emeklinin geliri değil, sefaleti artıyor. Ülkemizde gelir adaleti hızla bozuldu. İşçilerin milli gelirden aldığı pay azalırken işverenin payı her geçen gün artmaktadır. Buradan tekrar söylüyoruz: Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu, en düşük emekli maaşının asgari ücretten de düşük olduğu bir toplumda huzuru tesis etmek mümkün değildir. Sosyal barış olmaz.

BU DÖNEM KADAR YOKSULLUK GÖRÜLMEDİ

Geçmiş yıllarda da ekonomik krizler yaşandı. Geçim şartları ağırlaştı. Ancak bu dönemde olduğu kadar yoksulluk görülmedi, işçiler mağdur olmadı. Enflasyon kadar ücret zammı yoksulluğun sürmesidir. Kaldı ki açıklanan enflasyon, yaşadığımız gerçeğin çok uzağındadır. Bizi yansıtmıyor. Açıklanan resmi enflasyona göre belirlenen ücret zammı bizi daha da yoksullaştırıyor. Gerçek enflasyon oranları açıklanmazsa bu kayıp daha da artacaktır. Enflasyonun bir an önce gerçek seviyesinde açıklanması için gerekli adımlar atılmalıdır. İşçiler enflasyonun sebebi değildir. Enflasyonu düşürmek için fedakarlığı kazancını ve servetini artıranlar yapmalıdır.

VERGİ SİSTEMİ DÜZENLENMELİ

Ülkemizde gelir adaletini sağlamak için vergide adaletin sağlanması gerekir. Az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmalıdır. Bu ülkenin sağladığı kaynakları kullanarak servet elde edenler var, ancak işçinin ödediği kadar vergi vermiyorlar. İşçiler 12 ay çalışmakta fakat 2,5 aylığını vergi olarak ödemek zorunda kalmaktadır. Yaptıkları her harcamada KDV’si, ÖTV’si olmak üzere ödediği dolaylı vergiler var. Vergi sisteminde acil düzenlemeler yapılmalıdır. Gelir vergisi tarife basamakları ve oranları kabul edilebilir düzeyde güncellenmelidir. İşçi ücretlerinin üzerindeki vergi yükü azaltılmalıdır. Gelir vergisi tarifesinin ilk basamağı, geçmiş yıllarda olduğu gibi, brüt asgari ücretin 12 katından az olmamalıdır. Gelir vergisi oranı bütün işçiler için yüzde 15’te sabitlenmelidir. İşçilere yapılan sosyal amaçlı ödemelerden vergi kesilmemelidir.

KAMUDA ÜCRET DENGESİZLİĞİ ORTAYA ÇIKMIŞTIR

Kamu kesimi toplu iş sözleşmelerinde yaşanan sıkıntıyı biliyorsunuz. 2023 yılında Çerçeve Anlaşma Protokolü kapsamında imzalanan toplu iş sözleşmelerinin yürürlük başlangıç tarihleri farklıdır. Enflasyonun yüksek olması sebebiyle sözleşme başlangıç tarihleri arasındaki bir aylık zaman farkı bile ücret zammı açısından soruna yol açmıştır. Kamuda bir ücret dengesizliği ortaya çıkmıştır. Bu sorun, işyerlerinde huzursuzluğa yol açmaktadır. Ücretlerde ortaya çıkan farklılık, çalışma barışını ve üretimi olumsuz noktaya taşıyabilecek bir noktaya gelmiştir. Acilen ek çerçeve anlaşma protokolü yapılması talebimizi yaptık. Yürürlük başlangıç süresi Ocak ayı olanlarla, 1 Şubat ve ilerleyen aylarda olan toplu iş sözleşmelerindeki ücret zammı oranı arasındaki fark ortadan kaldırılmalıdır.

HAK KAYBININ ÖNÜNE GEÇİLMELİDİR

Sosyal güvenlik sistemimizde birçok sorun çözüm beklemektedir. Ancak bu sorunlara yenileri de eklenmektedir. Emekli aylığı bağlanmasında geçmişte yapılan düzenlemelerin ne anlama geldiği bugün daha iyi anlaşılmaktadır. Aynı işyerinde aynı dönemde çalışan iki işçiye, emekli aylığı başvuru tarihleri farklı olduğu için farklı aylık bağlanabilmektedir. Uygulanan sosyal güvenlik sistemi nedeniyle, enflasyon farkının yüksek olduğu bu dönemde, 2024 yılı içerisinde emekli aylığı talebinde bulunanların emekli aylıkları, 2025 yılında başvuracaklara göre daha fazla olacaktır. Bu durum birçok işçinin emeklilik başvurusu yapmasına sebep olmaktadır. Nitelikli çalışanlar oluşacak fark sebebiyle emekli olmayı tercih etmektedir. Bu mağduriyetin yaşanmaması için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. İşçinin hak kaybına uğramasının önüne geçilmelidir.

YEDİ BUÇUK KATI OLMALIDIR

Geçimini emeği ile sağlayan işçilerin emeklilik döneminde önemli bir güvencesi alacağı kıdem tazminatıdır. İşçiler geçmiş yıllarda kıdem tazminatları ile iyi kötü bir ev alabilmekte, çocuklarını evlendirebilmekteydi. Bu sebeple yıllarca kıdem tazminatına her el uzatıldığında meydanlarda “kızımın çeyizi, oğlumun düğün parası” dedik, ortadan kaldırılmasına karşı durduk. Türk- İş olarak verdiğimiz mücadele ile bu güne kadar kıdem tazminatına dokundurtmadık. Ancak kıdem tazminatı da zaman içinde eridi. Kıdem tazminatı tavan uygulaması işçilerin mağduriyetini her geçen gün arttırdı. Bu mağduriyetin ortadan kaldırılması için kıdem tazminatı tavan miktarının brüt asgari ücretin 7,5 katı olması gerekmektedir.

TÜRKİYE UCUZ İŞÇİ GÜCÜ OLMAYACAKTIR

Türk- İş sadece işçinin değil, emeklinin, çiftçinin, esnafın yani dar ve sabit gelirli geniş kesimlerin insana yakışır şartlarda yaşaması için mücadele etmektedir. Sendikalı işçi ile örgütsüz işçi, memur ile işçi, sigortalı işçi ile kayıt dışı çalışan ve mülteciyi karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. İşsizlerin iş beklentisiyle çalışanlara baskı kurulmak isteniyor. Türkiye ucuz işgücü ülkesi olmayacaktır. Rekabet düşük işçi maliyeti ile sağlanmamalıdır. Zorlu çalışma şartlarını biz yaşıyoruz. Geçim sıkıntısını biz çekiyoruz. Bozulan ekonominin bedelini biz ödemeyeceğiz.” diyerek sözlerini sonlandırdı.