Işıkların tozunu aldık mı? Yoksa “Işıkları” değiştirmeden olmayacak mı?
Temel ihtiyaçlar herkes için önemlidir,
Mesela barınma,
Mesela seyahat etme gibi şeyler dışında en zaruri ihtiyaçların başını bir evde yaşarken su, elektrik ve gaz çeker.
Su ferahlığı, gaz uygar bir medeniyeti “ışıklarda” hayatımıza renk katar, değil mi?
Ama biz küçük yatırımcıların hayatına bir süredir ışıklar renk katmıyor, karanlıkta tutuyor.. Günlerdir, aylardır, yıllardır..
Şimdi ana yazıya geçmeden önce bizim ülkemizdeki ekonomiye, daha doğrusu doymak bilmeyen patronlara değinmek istiyorum öncelikle. Her şeyden önce ben piyasanın dinamiklerine, ihracata bakmadan konuşmak istiyorum.
Ha diyebilirsiniz kardeşim bunlara bakmadan konuşulur mu? Konuşulur dostlar. Hem de öyle bir konuşulur ki;
- Küçük yatırımcının anasını ağlatan patronlar varsa,
- Ülkeyi kalkındırıyoruz ayağıyla, verilen teşvikleri yurt dışına kaçıranlar varsa,
- Dolar aylardır stabilize giderken, fiyatlara sürekli zam yapanlar varsa,
- Bu ülkedeki yatırımcıyı kolaylıkla Twitter üzerinde algı yollarıyla malını alan patronlar varsa..
Konuşulur dostlar. Ha bunlar yanında tatil yörelerinde kendi vatandaşına giydiren işletmeleri hiç hesaba katmadık. Farkındaysanız? Katsak ortaya neler çıkar tahmin bile edemezsiniz.
Her neyse dolar kuruyla ilgili aklımda üç senaryo var:
Senaryo 1:
Dolar kuru bir süre daha enflasyonun çok altında bir artışla kontrol edilmeye devam eder. Ancak maaşlar dolar bazında artmaya devam eder. Bir noktada bir kırılma yaşanır. "Dolar treni kalkıyor" diye düşünen herkes büyük bir hızla dolar almaya çalışır. Merkez Bankası, bu acele ve korku dolu ortamda elindeki 200-300 milyar doları satmaya başlar. Rezervlerin satıldığını gören yabancılar, carry trade ile getirdikleri parayı dolara dönüştürüp çekmeye çalışırlar ve olanlar olur. Dolar, bir iki hafta içinde 60-80 TL'ye fırlar. Devlet iflasını ilan eder ve IMF'yi açıkça ülkesine davet eder. Bu olaylardan sonra kur 110-120 TL seviyesine çıkar. Asgari ücret, o koşullarda 150-200 dolar arasına düşer.
Senaryo 2:
Vergiler daha da artar ve devlet, maaşlara TÜİK oranından bile az zam yapmanın formüllerini arar ve bulur. Alım gücünü iyice yok edip enflasyonu düşürdükten sonra, kontrollü olarak dolar kurunu şu ankine nazaran daha hızlı şekilde yükseltir. Olası erken seçime kadar halk yavaş yavaş fakirleştirilir ve seçime son 7-8 ay kala seçim ekonomisine geçilir. Enflasyon yine artar, dolar kuru 80-90 TL olur. Asgari ücret, 300-350 dolar seviyesine kadar düşer.
Senaryo 3:
Oy kaybının gittikçe derinleşmesinden rahatsız olan iktidar, bu politikaların tümünden bir anda vazgeçer. Hiperenflasyon ortamına geri döneriz. Bu sefer dolar kuru da serbest bırakılır. Birkaç sene içinde 1 ekmek 50 TL seviyesine gelir. Dolar kuru 200 TL olur ve asgari ücret, 200-250 dolar seviyesine düşer.
Dolar kurunda yaşanacakların üç maddelik özeti budur dostlar. Ha kıymetli Bakan Sn. Mehmet Şimşek ekonomiyi, piyasaları bizden daha iyi bilir. Şu an en doğru şey ona güvenmek. Ama kendi içimizdeki “hainler” varken bizim güvenmemiz ne kadar yeter? Tartışılır..
**************************
Gelelim yazımızın başında bahsettiğimiz “Işıklar” olayına.. Her şeyden önce şunu belirtmek istiyorum, bu yazı bir yatırım tavsiyesini barındırmadığı gibi bir şirketi de kötülemez. Bu yazı geçtiğimiz hafta iç döküşün devamıdır.
Geçtiğimiz hafta yazmış olduğum “Işıkları yakacak mıyız yoksa patlatıp karanlığa mı gömüleceğiz?” başlıklı köşe yazım sosyal medya dahil gündem oldu.
100 binden fazla kişi yazıyı okudu, hala da okumaya devam ediyorlar. Bu yazıdan sonra mı desem artık kıymetli patronumuz bize verdiği değeri göstermek istedi mi desem bilemiyorum ama Işıkların tozunu almaya başladık gibi.
Fakat aklımda sorular bitmiyor, bitmek bilmiyor, Işıklar Enerji ve Yapı Holding hakkında bazı sorularım var ama cevaplarını net bulamıyorum. Çünkü şirketimiz “halka açık” görünse de aslında halka kapalı hareket ediyor. Nasıl mı?
Yatırım yaptığımız şirketimiz Kazakistan’a tesis kuracaktı, durumunu bilen var mı?
Şirketimiz Irak’ta bir şeyler yapıyordu, detayını bilen var mı? Varsa da ne durumda işler?
Şirketimiz Bulgaristan’da konut projesi yapıyordu? Türkiye’de başarılı konutlar yaptık sıra Bulgaristan’a geldi. Durumu hakkında bilgi alan var mı?
Şirketimiz aslında zarar etmiyorken ne hikmetse “İlişkili Olmayan Taraflara Peşin Ödenmiş Giderler” yüzünden zarar etmiş duruyor. Bu ödeme nereye yapıldı, bilen var mı? 144.318.164 Milyon TL ödemenin hesabını soran bir yatırımcı var mı?
Hoş sorsak cevap alabilir miyiz, oda cevapsız bir soru.
Ne bir kap haberi var, ne bir yatırımcıyı bilgilendiren web sayfasında yayın.
Yok, elde var bilgisiz bir yatırımcı topluluğu, yatırım yapmak istese de bilgisiz/cahilce şirketi kötüleyen tweetler harici bir şey yok dostlar.
Işıkları yakalım derken, ilk tozunu almayı unuttuk. Unuttuk dedik, belki kıymetli şirketimiz tozlarını alır yakar diye düşünürken bugün %10 düşüş bandına girdik. Artık soruları sormanın zamanı kıymetli şirkete değil SPK’ya geldi. Bu yazıyı değerli büyüklerimiz okumaz,
Değerli Cumhurbaşkanımız okumaz, okuyamaz. Adam hangi dertle uğraşsın? Hak veriyorum ama bu yazıyı belki bakanımız Sn. Mehmet Şimşek görür, küçük yatırımcının dostu olur. Bu yazıyı SPK başkanı okursa da ona güvenmiyorum, çünkü küçük yatırımcı umurlarında değil, tek ben değil tüm herkes biliyor.
Biz yatırım yaptık, evet yapmayabilirdik ama “Işıkların” tozunu almamıza neden yardım edilmiyor? Sürekli patronlar kollanıyor, usul ve kanunlar neden onlardan yana?
Bu ülkede Sn. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi yetimin hakkını savunan bir SPK Başkanı olmayacak mı? SPK Başkanını geçtim uzmanlar bile şirketlerin usulsüz yaptırımlarına mı müsaade edecek?
Artık borsanın yatırım çekmesi isteniyorsa ufak tefek patron oyunlardan ziyade yatırımcıya değer veren, üreten ve en önemlisi “halka açık” gibi durup aslında “kapalı” olan şirketlere yaptırım uygulanması gerekiyor. Bizim derdimiz para değil bizim derdimi yıllardır verdiğimiz değerin bize de verilmesi.
Bizi kaz gibi gören sürekli yolmak isteyen patronlardan bıktık ve usandık.
Artık karar vakti geldi geçiyor bana göre. Son sorumuz kalıyor;
Işıkların tozunu alacak mıyız yoksa değiştirmek için mi mücadele edeceğiz? İşte bu sorunun cevabı iki veya üç kişide..
Hoş karşımızda kanunu, usulü bizden iyi bile bir yönetim var. Ama hep aklımda şu vardır, olmaya da devam edecektir;
“Rabbimiz Allah’tır” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: “Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!”
Biz bu dünyada gülemesek bile öbür tarafta bize ışıklar yanarken size cehennemde bir azap olup olmayacağını siz belirleyeceksiniz..