Kainat kitabından satırlar -İsm-i Kuddüs Cilvesi-Kainatta Umumi Temizlik
BU DÜNYAYA her varlık bir fonksiyonu yerine getirmek için gelir. Bunu, o varlıklara verilen yetenek ve özelliklerden kolayca anladığımız gibi, onların gerek fert fert, gerekse topluluklar halindeki davranışlarında da gözleyebiliriz.
İkiyüz’ün üzerindeki türüyle köpek balıkları, denizlerin farklı derinliklerini aralarında paylaşmış olarak, gece gündüz bir görev başındadır. Onların uykusu yoktur; duracak olurlarsa boğulurlar. Çünkü solunumları, ancak hareket halinde suyun solungaçlardan cereyanıyla mümkün olmaktadır.
Böylece, hiç durmaksızın 24 saat görev yapacak şekilde düzenlenmişlerdir. Denize karışan bir damla kanın kokusunu, hemen hemen o anda kilometrelerce öteden alırlar ve bir anda orada beliriverirler. Keskin koku kabiliyetleri, doymak bilmeyen iştahları ve parçalayıcı aletleriyle, denizin temizlenmesindeki görevlerini, herhangi bir aksamaya meydan vermeksizin yerine getirirler.
Bu gezegenin gökleri de hiçbir zaman boş kalmaz. Kartal, akbaba, şahin, baykuş ve benzeri uçan devriyeler, kendilerine ayrılan bölgeyi keskin görüşleriyle sürekli taramakla meşguldürler. Onları, bütün dünyayı gözünüzün önüne getirerek hep birlikte hayalî bir gözle seyredecek olursanız, yeryüzünü kaplayan çok geniş ve sürekli bir manevrayla karşı karşıya gelirsiniz.
Böyle bir manevra, bazı topluluklarda çok daha yoğun ve ürkütücü bir şekilde kendisini gösterir. Tropik bölgelerin asker karıncaları milyonlarca neferiyle harekete geçtiği zaman, karşılarında durabilecek hiçbir varlık ve hiçbir engel yoktur.
Onlardan sadece kaçabilen kurtulur. Kafesteki bir leoparın asker karıncalar tarafından yere serilişi ancak on dakika sürer; üç saat sonra ortalıkta ter temiz kemiklerden başka bir şey kalmamıştır. Delicesine akan nehirler bile böyle bir orduyu durduramaz. Bu durumda yaptıkları iki şey vardır: Ya birbirlerine tutunarak bir köprü teşkil ederler; ya da ortalarında hava boşluğu bırakacak şekilde bir küre halini alırlar ve kendilerini akıntıya bırakırlar.
Fakat bundan asker karıncanın zeki bir varlık olduğu sonucunu çıkarmakta acele etmemek gerekir. Çünkü aynı hayvan bir kolon halinde ilerlerken oradan geçen bir filin ayağı altında bir kısım karıncalar ezilip de iz ve koku kaybolunca şaşırmakta, serseri bir şekilde sağa sola gidip gelmekte bu arada bir-ikisi tesadüfen öndeki izi yakalayabilirse ancak böylelikle birliğin geri kalan kısmına iltihak edebilmektedir.
Azgın nehirleri en zeki insanların ancak üretebilecekleri olağanüstü iki çözümle aşan bir canlının birkaç santimlik düz yolda yönünü kaybetmesi bize tek bir şeyi gösterir; o da hayvanın "emir altında" ve belli davranışların şu veya bu şekilde ona belletilmiş olduğudur. Yani, bir terbiye fiili, hem eğitim, hem de tutma ve hedefe sevk etme yönüyle açıkça belirmektedir.
Köpek balığı, akbaba veya asker karınca, gözümüzün önündeki manzaranın sadece küçük birer parçasıdır. Manzaranın bütününü kavrayabilmek için, hayal gücümüzün yardımıyla, bakış açımızı kademe kademe genişletmeye çalışalım. Önce yeryüzünün bütün denizlerindeki bütün köpek balıklarını alalım fotoğraf karemizin içine. İki yüzden fazla türüyle, sayısız fertleriyle, sürüler halindeki faaliyetlerini dolu dolu görmeye çalışalım.
Sonra göklerin devriyeleri eşlik etsin su altındakilere. Yerin altı ve üstü, yüzen ve uçan ordularla dolsun.
Hayalimiz bu manzarayı kavramaya başlayınca, tabloya asker karıncaları ekleyelim-ağaçları deviren, canavarları yere seren, nehirleri aşan asker karınca ordularını. Aynı anda, yeryüzünün binlerce köşesinde çeşitli hedeflere doğru yol alan binlerce orduyu bir arada görmeye çalışalım.
Sonra diğer karınca topluluklarını asker karıncalarla beraber karemizin içine alalım. Kimi yaprak kesen, kimi inek besleyen, kimi çayırlarda kırıntı toplayan beş bin karınca türünün sayısız toplulukları da tablomuza dahil olsun.
Sonra, sırasıyla, karanın, denizin ve havanın ne kadar toplulukları varsa hepsi birden kendi görev ve hareketleriyle belirsin karşımızda. Yunuslar, termitler, kelebekler, serçeler, mercanlar, kırlangıçlar, ceylânlar, anlar, adını bildiğimiz yüz binlerce tür, bilmeyip de varlığını tahmin ettiğimiz 50 milyon tür canlının had ve hesaba gelmez orduları hep beraber gözümüzün önündeki tabloyu doldursun. (1)
Kainatta cereyan eden bütün bu mükemmel mucizevi faaliyetleri ibretle seyredince Yüce Yaratıcı’nın Esma-i Hüsna’sından İsm-i Kuddüs (‘’her türlü eksiklik ve kusurdan münezzeh olma’’) tecellisine bakıp hamd ü sena içinde hayranlığımızı arz ederiz.