Kelime-İ T E V H İ D/ Kelime-İ Şehadet
Yüce dinimiz İslam’ın temeli ve giriş anahtarı, kelimei şehadet/kelimei tevhittir. Kelime i Şehadet ve Kelime i Tevhidin arasında bir fark yoktur. Biri genel bir ifadedir diğeri de içinde ‘ben’ vurgulaması olan bir ifadedir. Temelde ikisi de aynıdır. Kelime-i Tevhidde, doğrudan inanma vardır. Kelime-i Şahadette ise inanma ile birlikte “şahitlik” vardır. Peygamberimiz (s.a.s.) İslâm'ın beş esas temel üzerine bina edildiğini, bunun birincisinin ‘şehâdet’ getirmek, yani kelime-i tevhid olduğunu söylemiştir.[1]
Kur'an'da tevhid inancı çeşitli yönleriyle sayısız ayette dile getirilir. Özellikle Mekke'de inen ayetler, tam olarak kavranması amacıyla tevhid inancı üzerinde yoğunlaşmıştır. Kur'an, tevhid inancını Allah'ın zatı, tekliği, sıfatları, evren ve insanla ilişkileri açılarından çeşitli boyutlarıyla ortaya koyar. Allah birdir, O'ndan başka ilâh yoktur. O hiçbir şeye muhtaç değildir; her şey O'na muhtaçtır. O'na benzer bir şey yoktur. O, bir ortağı olmaktan münezzehtir. Eğer O'nun yanı sıra başka tanrılar olmuş olsaydı, onlardan kimileri diğerleri üzerinde egemenlik kurmak isterlerdi. O birdir, ama Hristiyanların sandığı gibi üç içinde bir değildir. O'na oğulları, kızları isnat edenler, İsa (a.s)'ın O'nun oğlu ya da kendisi olduğunu söyleyenler Allah'a iftira etmiş olurlar. O'nun ne oğulları, ne de kızları vardır. O, doğurulmamıştır, doğurmamıştır. Ancak kafirler, hiçbir şey yaratmayan ve kendisi için yaratılmış olan şeyleri O'na ortak koşarlar. O sözde tanrılar ki, ne kötülük, ne de iyilik yapmaya güç yetirebilir; ne ölümü, ne hayatı, ne de yeniden dirilmeyi kontrol edebilirler. Bu nedenle, Allah'la ilişkili olabilecek bir tanrı yoktur. İnsanların uydurduğu tanrılar, zanna dayalı isimlerden ve onların nefislerinin hevasından başka bir şey değildir.[2]
Tevhid, birlik ve birlemek demektir. Allah'ın varlığını ve birliğini tüm yetkin niteliklerin kendisinde toplandığını, eşi ve benzeri bulunmadığını bilmek ve buna inanmaktır. Tevhid kelimesini söyleyen ve buna inanan kişi mümin ve muvahhid adını alır. İnanmayan kişide Mü’min olamaz. Yeryüzünde ne kadar Mü’min varsa onların hepsi de din kardeşidir.
Tevhid, İslâm’ın ezelî, ebedî, değişmeyen ve evrensel ilkesidir ve özlü ifadesi şu cümleden ibarettir: “Lâ ilâhe illâllah Muhammedü’r Resûlullah(Allah’tan başka ilah yoktur. Hz. Muhammed Allah’ın elçisidir).” Bu durum Kur’anda şu şekillerde ifade edilir; “Allah ile birlikte başka bir ilâh edinip tapınma. O’ndan başka hiç bir ilâh yoktur.” [3] “ De ki: “O Allah, Bir’dir (Tek’tir).” “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)” O’ndan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir).” “Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.”[4]"İlâhınız bir tek ilâhtır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, rahmandır, rahîmdir." [5] “İnsanlar içinde Allah’tan başkasını O’na denk sayanlar var. Ki onları Allah’ı sever gibi severler. İman edenlerin Allah’a olan sevgileri daha büyüktür. Allah’a eş koşarak kendi kendilerine zulmedenler, azabı görecekleri zaman bütün kudretin ve gücün gerçekten Allah’ta olduğunu gözleri ile görür gibi bir bilselerdi.” [6] İlâh tektir ve O da Allah’tır. Allah; her şeyi yaratan, insanları bir gün bir araya toplayacak olan, öldüren ve dirilten, kendisine güvenilen, yalvarılan, sığınılan, kendisi için zaman ve mekan sınırı olmayan ve varlıkların eksikliklerinden bütünüyle uzak olandır. O halde bütün bunlara gücü yeten “ilah” tır ve O da bir tanedir. Birden fazla ilah olması mümkün değildir.
Allah c.c. bu konuda şöyle buyuruyor: “Allah hiç evlât edinmemiştir. O’na ortak hiç bir ilâh da yoktur. (Öyle olsaydı) bu takdirde her ilâh kendi yarattığıyla gider ve elbette kimi kimine üstün çıkıp büyüklenirdi. Allah Onların ( müşriklerin ) bütün isnatlarından münezzehtir.”[7] Yani, her ilâh başka bir şey dilerdi. Her ilâh diğerinden farklı bir şey yapmak, bağımsız olduğunu ve egemenliğini göstermek isterdi. Bunun sonucunda da bütün kâinat yerle bir olurdu. Hâlbuki kâinatta muazzam bir düzen vardır. Öyleyse kâinata hükmeden ilâh tekdir ki, O da Allah’tır. Bütün evren, içindeki varlıklarla birlikte, gücü her şeye yeten, bilgisi her şeye ulaşan bir İlâh’ın kontrolündedir. Müslümanlar, bu İlâh’a yönelirler, O’na dua ederler. Korkuları bu İlâh’tandır, güvenleri de bu İlâh’adır. Bu İlâh’a her şeyiyle bağlıdırlar, O’nu her şeyden çok severler. Elbette bu ilâh âlemlerin Rabbi olan Allah’tır. Lâ ilâhe illâllah kelimesinde belirtildiği gibi Allah’tan başka ilah yoktur. İlâhlık vasıflarının en önemlisi, Allah’ın hayatımız için kanun koyan, nizam ve hukuk belirleyen olmasıdır.
Kur’ân-ı Kerim bize bütün Peygamberlerin tevhid akîdesiyle gönderildiğini bildirir: “Ey Muhammed! Senden önce gönderdiğimiz her Peygambere; Benden başka ilâh yoktur, Bana ibâdet/kulluk edin’ diye vahyetmişizdir.” [8] “Andolsun biz, her ümmete, “Allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber gönderdik. Allah, onlardan kimini doğru yola iletti; onlardan kimine de (kendi iradeleri sebebiyle) sapıklık hak oldu. Şimdi yeryüzünde dolaşın da peygamberleri yalanlayanların sonunun ne olduğunu görün. “ [9]
[1] Müslim, İman 22, hadis no: 16, 1/45.
[2] İslamın Temel Kaynakları,Mehmet Sönmezoğlu.
[3] Kasas, 88
[4] İhlas,1-4
[5] Bakara, 163
[6] Bakara, 165
[7] Mü’minûn, 95
[8] Enbiyâ, 25
[9] Nahl, 36