Kılıçdaroğlu, milliyetçilik silahını çekerek sonuç alamaz

...

2023 seçim sürecini “Helalleşme” çıkışı ile başlatıp Halil İbrahim Sofrası davetiyle sonlandıran CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ilk tur açık ara aleyhine sonuçlanınca dilini sertleştirdi. Ben bu stratejiyi çok sorunlu buluyorum.

Bir kere inandırıcı değil. Bir kere eğreti duruyor, üzerine oturmuyor. Kendisine “dedem” diyerek oy veren genç seçmenlerin kafasını karıştırıyor. Başta kadınlar olmak üzere sertlikten, nobranlıktan, hamasetten, bağırış çağırıştan bıkmış usanmış seçmenleri rahatsız ediyor. İnsanlar umut istiyor, kavga değil.

Kılıçdaroğlu ve ekibi ikinci tur için hızla yeni bir strateji kurmak zorunda kalmış olabilir ama bu stratejinin temeli sertlik ve kaba bir milliyetçi dil olmamalıydı. Yapılması gereken, ikinci turda sandığa götürülebilecek hedef kitleyi belirledikten sonra, kampanyanın başından beri kullanılmış argümanlar ve vaatler arasından, bu seçmen gruplarına hitap edenleri ayıklayarak daha vurgulu, daha anlaşılır, sloganlaştırılabilecek bir netlikte tekrarlamaktı.

Kılıçdaroğlu’nun yumuşak üslubunun ve pozitif kampanyasının seçimin kazanılmasını önlediğini sananlar bence yanılıyor. Seçimin kazanılmasını engelleyen Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın güvenlikle ilgili korkuları kaşıyarak ekonomik krizin gündemden düşmesini sağlamasıdır. Evet, Erdoğan bazı kolajlarla, bazı manipülatif görüntülerle ve etkili belagatiyle seçmenlerin ilgisini dağıtmış ve öne geçmiştir ama PKK ve HDP’den yapılan bazı çıkışlar olmasaydı bunu başaramayabilirdi. Yangına körükle koştular.

Bugüne kadar HDP’nin akil insanı olarak bilinen Ahmet Türk’ün Abdullah Öcalan’ın seçimden sonra serbest bırakılacağını vaat etmesi ve HDP’nin makul seçmenlerinin de nefret nesnesi haline gelmiş Sırrı Sakık’ın milletvekili adayı yapılması yetmezmiş gibi, Kılıçdaroğlu’na seslenerek “Kapalı kapılar ardında söylenenlerin, kamuoyuna da bunların deklare edilmesi gerekir” sözleri kampanyaya ağır darbe vurdu. “Kandil Kılıçdaroğlu’nu destekliyor” görüntüsü verilmesinin yanına bu açıklamalar eklenince seçim süreci zehirlendi.

Şimdi anlıyoruz ki, AK Parti’den kopan ya da kopmayı düşünen, ekonominin kötü yönetildiğine inanan, liyakatsizliği, adaletsiz uygulamaları gören ve hatta belki bire bir bunlarla muhatap olan kararsız seçmen, sandık başında Erdoğan’dan yana karar verdi. Bu kararlarının tek nedeni de asayiş endişeleriydi.

Bu durumu zamanında göremeyen, görse de müdahale edemeyen Kılıçdaroğlu, şimdi bağırmaya başladı “Asıl siz PKK ile masaya oturdunuz” diye. Oysa geçmişe mazi, yenmişe kuzu derler. Üzerinden 10 yıl geçmiş ve seçmen zamanında faturasını zaten Erdoğan’a ve partisine kesmiş bu sürecin. Seçmenin mesajını alan Erdoğan, 2015 yılından beri bambaşka bir siyaset kurdu.

Amaç o dönemi hatırlamayan genç seçmeni ikna etmeye çalışmaksa, bunu anlatarak yapmak çok zor. Sırrı Sakık’ın, Ahmet Türk’ün ve diğer bazı HDP’lilerin sözleri ise capcanlı karşılarında duruyor. HDP eş genel başkanı Pervin Buldan’ın çözüm sürecinde meydanlarda yaptığı konuşmalar sosyal medyada döndürülüp duruyor. İnsanlar “Bu cesareti Pervin Buldan’a Erdoğan vermiş” demiyor, “Kılıçdaroğlu bunlarla yan yana” diyor. Yani Kılıçdaroğlu’nun Halil İbrahim Sofrası’ndaki yemekler zehirleniyor. O sofraya oturmaya cesaret edemeyen seçmen kuru soğan yemeye razı oluyor.

Kılıçdaroğlu’nu az çok tanıyan, bürokrasi geçmişinin de etkisiyle fazlasıyla devletçi bir zihin dünyasına sahip olduğunu iyi bilenler, elbette bu iddialardan etkilenmedi. Ama bugüne kadar gözü daha çok iktidarda olan AK Parti seçmeni, Kılıçdaroğlu’nu yeterince tanımıyor ve aleyhinde etkilenmesi kolay oluyor.

Özetle bu seçime Kandil’in gölgesi düştü. Kandil ve Kandil’e yakın olanlar, Kılıçdaroğlu kaybetsin diye uğraştı. Kılıçdaroğlu da kendini yeterince anlatamadı.

Güvenlik kaygıları ekonomik sıkıntılarının önüne geçen, beka korkusu değişim isteğine galebe çalan vatandaş, seçimden sonra beklenen ekonomik dağılmayı gördüğünde pişman olabilir. Bir seneden az bir süre kalan yerel seçimler, bu açıdan bize çok şey söyleyecek.

Hatta görünen o ki, ekonomide beklenen sarsıntı 28 Mayıs’ı bile beklemiyor. Faiz oranı nedeniyle zarar ettikleri için nakit avans uygulamasını kaldıran bankalara, Merkez Bankası engel oldu. Merkez Bankası’nın bankalar ve bankalar aracılığıyla şirketler üzerinde uyguladığı baskı, serbest piyasa ekonomisine müdahale boyutuna ulaştı. Bu gelişmeleri takip eden seçmende beka korkusu değil, gelecek korkusu artıyor doğal olarak.

Kılıçdaroğlu, yeniden ekonomik gündeme geri dönse daha iyi eder.