Arzu Erkan: Yoksulluğun ortadan kaldırılması sadece 4 kap yemek değildir
Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Arzu Erkan, yerel yönetimlerin emekçileri yönetime dahil ederek yoksulluğu ortadan kaldırabileceklerini ifade ederek, “Yoksulluğun ortadan kaldırılması emekçilerin sadece 4 kap yemekle karnını doyurması değildir” dedi.
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkan Yardımcısı Arzu Erkan Nokta TV ekranlarında yayınlanan Şehrin İçinden programına konuk oldu. Nokta Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Cansu Kızılkaya’nın sorularını cevaplayan Erkan, parti olarak yaptıkları çalışmaları anlattı. Arzu Erkan ilçelerin halk meclisleriyle yönetilmesi gerektiğini, vurgularak yoksulluğun böyle ortadan kalkacağını dile getirdi.
“ÇEŞİTLİ KAMPANYALAR ÖRGÜTLEDİK”
İlk olarak parti çalışmalarını anlatan Erkan, “Kocaeli bir emek kenti. Emek Partisi’de işçi sınıfının partisi. İşçilerin her türlü ekonomik demokratik talepleri bizim günlük çalışmamızın bir unsuru diyebiliriz. Geride bıraktığımız aylarda biz bütün bu ekonomik taleplerden yola çıkarak çeşitli kampanyalar sürdürdük. Ekonomik kriz ve yoksulluk derinleşiyor. Hayat pahalılığı katlanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. İktidar 2024 yılında Temmuz ayında bir ara zam yapmadı. Biz aslında bütün o yaz aylarını tüm ücretlilere ek zam yapılması ve ücretlerin yoksulluk sınırın üzerine çıkarılması taleplerini içeren çeşitli kampanyalar örgütledik.
“İKTİDARIN YAKLAŞIMI SINIFSAL”
Bu kampanyaları hem fabrika önlerinde hem işçi duraklarında hem de emekçi mahallerinde bizzat emekçilerin kendileriyle hayata geçirmek yönünde bir çabamız oldu. Belki de bu kentteki herhangi bir işçiye mikrofon uzatılsa ve denilse “sizce en büyük sorun ne” herhalde vergide adaletsizliği ifade eder. Çünkü yıl sonuna yaklaştığında gelir vergisi dilimleri kampanyamızın başat konularından bir tanesiydi. Yoksulluk sınırına kadar olan tüm ücretlerden vergi alınmasın dedik. Şu denebilir “Peki bütçe açığı nasıl kapatılacak?” Çok basit aslında bakarsanız. Bütçe hazırlarken iktidarın yaklaşımının sınıfsal olduğunu görüyoruz
“CEZASIZLIK POLİTİKASI UYGULANIYOR”
Yapılacak şey çok basit. Siz zenginlere dokunacaksınız. Dolayısıyla vergide adaletin sağlanabilmesi için gerçekten az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınması için öncelikle yapmanız gereken şey servet vergisinin alınması. 2024’ün son ayları aynı zamanda 2025 bütçe kanununda görüşüldüğü aylardı. Biz halk için bütçe talebini öne çıkardığımız çeşitli basın açıklamalarından mitinglere kadar bütün bu süreci doğrudan emekçiler ile birlikte örgütlemeye gayret ettik. Sadece iktisadi talepleri değil aynı zamanda demokratik taleplerde. Çünkü yapanın yanına kar kaldığı gibi ciddi bir cezasızlık politikası uygulanıyor.
“BİR ÖRNEĞİNİ BU KENTTE YAŞADIK”
Neredeyse her gün yargının nasıl siyasallaştığı görüyoruz. Çok değil geçtiğimiz Cuma günü bir örneğini bu kentte de yaşadık. Bir gazeteci sadece bir haber yaptığı için evinden gözaltına alındı. İfade için çağrılan ama gözaltı işlemi yapılanlardan biri ise aynı zamanda CHP’nin meclis üyesiydi. Kendisi bir avukat. Gözaltılarda farklı bir prosedür işletilmesi gerekirken böyle olmadı. Ve tek yaptıkları şey şuydu: AKP milletvekilinin bir yakını hakkındaki kaçak yapı iddiasını gündeme getirmek. Aslında bu anti demokratik uygulamaların tamamı doğrudan emekçileri ilgilendiriyor.
“BUNLARIN BİR KARŞILIĞI VAR MESAJI”
Sadece bunun haberini yapan gazeteciyi değil. Bunu gündeme getiren siyasetçiyi değil. Aslında bir şeylere itiraz etmek, itiraz etmek için bir araya gelmek bütün bunların bir karşılığı var mesajı veriliyor emekçilere. Biz parti olarak ‘demokrasi mücadelesinin başat unsuru olması gereken işçi sınıfının kendisi’ diyoruz. İşçi sınıfı demokrasi talebiyle bir mücadelenin içerisine girdiğinde ancak gerçekten demokratik bir ülkeye kavuşabiliriz” dedi.
SEÇİM SÜRECİNİ DEĞERLENDİRDİ: EŞİTSİZ KOŞULLARDA...
31 Mart yerel seçim sürecini de değerlendiren Arzu Erkan açıklamasında, “Biz o zamanda ifade etmiştik. Son derece eşitsiz koşullarda bir seçim çalışması sürdürdük. Bir tarafta iktidarının bütün olanaklarını üstelikte usulsüz bir şekilde seçim yarışında galip gelebilmek için kullananlar var. Bir taraftan asla olmaması gereken hazine yardımlarıyla, biliyorsunuz siyasi partiler milletvekili sayılarına göre hazineden yardım alıyor. Biz “emekçinin parasıyla emekçiye propaganda yapılmaz” diyoruz. Üstelik yoksulluğun bu kadar derinleştiği koşullarda bir siyasi parti eğer kendi siyasi parti çalışmasını sürdürecekse üyelerine yaslanmalıdır.
“İLK KEZ İKİNCİ PARTİ DURUMUNA DÜŞTÜ”
Üyelerinden aldığı aidat ve bağışlarla bu faaliyeti sürdürmelidir. Ama siz emekçilerden kesilen vergilerle oluşmuş hazineden bir taraftan kaynak aktarıyorsunuz kendinize bir taraftan seçim çalışması sürdürüyorsunuz. Dolayısıyla da eşitsiz girdiğiniz koşullarda eşitsiz süren bir seçim var. Ama bu seçimin sonucunu şöyle ifade etmek lazım. AKP’nin 2015 seçimlerinde tek başına iktidar olma durumu ortadan kalkmıştı. Ama ilk kez şu an da ikinci parti durumuna düştü. Ücretler bu iktidarın orta vadeli programı yüzünden baskılanıyor. Sadece kamuda değil özel sektörde de böyle. Ve bunun yarattığı bir sonuç var.
“ÇIPLAK ŞEKİLDE ORTAYA ÇIKTI”
Aslında o sonuç seçim sonuçlarında çok çıplak şekilde ortaya çıktı. Sadece iktisadi sorunlar değil. Sadece yoksulluk değil. Hepimizin gördüğü bu anti demokratik uygulamalar, baskı ve zorun her geçen gün arttırılması aslında bütün bunlara yani 22 yıl önce yasakları, yoksulluğu ve yolsuzluğu ortadan kaldıracağını söyleyerek bu ülkenin emekçilerinden destek görmüş bir iktidarın 22 yıl ardından yasaklarla, yoksullukla ve üstüne üstlük yolsuzlukla anılmasının faturasını sandıkta bu ülkenin emekçileri ona kesti.
“YURTTAŞ MEVCUT İKTİDARI CEZALANDIRDI”
Ama bunu yaparken şunu da yaptı. Yurttaş mevcut iktidarı cezalandırdı. Ama kendince o iktidar karşısında en güçlü olduğunu düşündüğüne oy verdi. Üstelik bunu yaparken aslında onun programınında bir çözüm üretmeyeceğini bilerek, “...Hayır ama bu iktitidardan kurtulmak bizim için temek öncelik” dediler. Seçim sonuçları buna uygun çıktı” ifadelerine yer verdi.
“ARTIK MUHALEFETİN MECLİS ÇOĞUNLUĞU VAR”
İlimizde 3 CHP’li belediyenin bulunması hakkında da yorum yapan Erkan, “Seçim sonucu olarak 3 tane belediye muhalefet partilerinin elinde oldu. Aynı zamanda belediye meclislerinde de geçen dönem biliyorsunuz belediye başkanı değişse de Cumhur İttifakı’nın meclis üyeleri çoğunluktaydı ve kimi kararların o meclislerden çıkması son derece güçleşmişti. Şimdi öyle değil. Aynı zamanda muhalefetin meclis çoğunluğu var. Bu açıdan muhalefetin uygulamaya geçireceğiz diye emekçilere ifade ettiği bir takım uygulamaları hayata geçirmekle ilgili düne kadar sorun dediği engel diye ifade ettiği şeyler engel olmaktan çıkmış durumda.
“KENDİ ÖNCELİKLERİNİZİ Mİ HAYATA GEÇİRECEKSİNİZ?”
Bir kenti bir ilçeyi yönetirken önceliğinizin ne olduğu önemli. Yani bu kentte yaşayan yurttaşın hem ekonomik hem de yaşadığı mahallelerde eğitimden kültüre sanata kadar erişemediği bütün o temel hizmetlere dair onun önceliklerini dikkate alacak mısınız? Uygulamalarınız onun önceliklerini hayata geçirmek mi olacak? Yoksa siz yine kendi önceliklerinizi mi hayata geçireceksiniz? Buradaki sorunun cevabı emekçilerin doğrudan yerel yönetime katılım mekanizmaları yaratacak mısınız, yaratmayacak mısınız sorusuyla eşdeğer. Doğrudan katılacağı mekanizmanın belediye meclisleri olmadığını biliyoruz.
“YEREL YÖNETİM ANLAYIŞI TEST EDİLMELİ”
Biz hep şunu söyledik. Biz halk meclisleriyle halkla birlikte yönetilmesi gerektiğini, böyle bir yerel yönetim anlayışının test edilmesi gerektiğinin ifade ediyoruz. Bunun olmadığını biliyoruz. Ama buna rağmen kimi uygulamalar, örneğin ücretsiz kreşlerin açılması, etüt merkezlerinin açılması, yoksul emekçi çocukların eğitimdeki eşitsizliğin bir nebze olsa giderilmesi açısından hem kreş açısından söylüyorum hem etüt merkezleri hem de doğrudan ücretsiz kurslar açısından söylüyorum bunların açılması önemli. Ya da kent lokantaları.
“BİR SORUYA YANIT BULMAMIZ LAZIM...”
Kent lokantaları önemli. Benimde tüm yurttaşlar gibi kent lokantalarına gittiğim dönemler var. Orada görüyorum: Her yaştan emekçi çok rahatlıkla o rakamlara karnını doyurabiliyor. Ama bizim hep birlikte bir soruya yanıt bulmamız lazım. Yoksulluğun ortadan kaldırılması emekçilerin sadece 4 kap yemekle karnını doyurması değil. Yoksulluğun ortadan kaldırılmasının mücadelesini bizim birlikte vermemiz lazım. Onu da yerel yönetimler kuşkusuz emekçileri yönetime dahil edecek süreçleri garanti altına aldıklarında yapabilirler. Şunu reddetmiyorum.
“AKP’Lİ İKEN DOKUNULMUYORDU”
Merkezi iktidarın yerel yönetimlerin bütün haklarını başta mali gücü olmak üzere kısıtladığı gerçeğini redderek yapmıyorum. Mesela SGK borçları. Bu belediyeler AKP’li belediye iken bunlara dokunulmazken el değiştirince mali olarak onu zorlayacak uygulamalar ile karşılaştık. Mesela CHP’li Beşiktaş Belediye Başkanı şafak operasyonu ile gözaltına alınıyor. Gelmesi bir telefona bakarken siz bunu yapmıyorsunuz. İktidarın tüm baskılarına karşı, bütün bunlara karşı bizim ne yapmamız gerekir? Demokratik bir ülke ve demokratik yerel yönetimleri inşa edecek bir tutum içerisinde olmamız gerekiyor. Bunun en temel zayıflıklardan biri olduğunu söylemek istiyorum” dedi.