Elif Çiftçioğlu: Şiddete ve nefrete karşı en önemli silahımız İstanbul Sözleşmesi’ydi

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun Ocak ayına ait raporuna göre ülke genelinde 33 kadın öldürüldü. Kocaeli’de işlenen korkunç cinayetin de yer aldığı raporu Kocaeli Kadın Meclisi Koordinatörü Elif Çiftçioğlu’yla konuştuk.

Elif Çiftçioğlu: Şiddete ve nefrete karşı en önemli silahımız İstanbul Sözleşmesi’ydi
Elif Çiftçioğlu: Şiddete ve nefrete karşı en önemli silahımız İstanbul Sözleşmesi’ydi

Kocaeli Haber - Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, kadın cinayetleri verilerinin yer aldığı Ocak ayı raporu yayınladı. Rapora göre, 33 kadın cinayeti işlendi. Rapora göre, öldürülen 33 kadından 8’i boşanmak istemek, barışmayı reddetmek, evlenmeyi reddetmek, ilişkiyi reddetmek gibi kendi hayatına dair karar almak istemesi bahanesi ile öldürüldü.

KOCAELİ DE LİSTEDE

Raporda, Kocaeli'deki korkunç cinayet de yer aldı. 11 Ocak tarihinde Darıca’da meydana gelen olayda, 5 çocuk annesi Hazal A., evde tartıştığı kocası Şener A. tarafından pompalı tüfekle vurularak öldürüldü.

Elif Çiftçioğlu: Şiddete ve nefrete karşı en önemli silahımız İstanbul Sözleşmesi’ydi - Resim : 1

“ERKEKLER KADINLARI EŞİTLERİ OLARAK GÖRMÜYOR”

Kocaeli Kadın Meclisi Koordinatörü Elif Çiftçioğlu’yla kadın cinayetlerinin temelinde yatan sebepleri ve Türkiye’deki mevcut yasaların yeterli olup olmadığını konuştuk.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu önemli bir fikri takip yapıyor ve kadın cinayetlerini raporluyor. Kadın cinayetlerinin temel nedenlerine bakıldığında, en önemli etkenler nelerdir?

Elif Çiftçioğlu: Kadın cinayetlerini oluşturan birçok etken var tabi ki. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği, patriyarkal sistem, aileyi koruyucu ve yüceltici politikalar vb. Fakat temel etkene baktığımız zaman toplumsal cinsiyet eşitsizliği karşımıza çıkıyor. Toplumun kadına ve erkeğe sırf cinsiyetlerinden ötürü yüklediği sorumluluklar ve tanımlar eşitliksiz bir zemin oluşturuyor. Böylece toplum içerisindeki aile, arkadaşlık ve iş ilişkilerinde iletişimin zemini kadını aşağı ve ezilen erkeği yücelten ve yetkiyi ataerkile veren sistemi doğuruyor. Bu eşitsizliği kadın cinayeti faillerinin söylemlerinden de saptayabiliriz. Erkekler kadınları eşitleri olarak görmüyor. Kadını sistemde daha aşağıda gördüğü için rahatlıkla şiddeti ve cinayeti meşru görüyor. Boşanmak istedi öldürdüm, dışarı çıkmak istedi dövdüm, yemek yapmadı, evde değildi vs. Erkekler kendilerinin yapabileceği pek çok doğal faaliyeti kadınların yapmasını sırf toplumun kadına yüklediği cinsiyet normlarını gerekçe göstererek istemiyor ve engelliyor.

“EŞİTSİZLİK, HEM YARGI HEM DE FAİL ERKEK TARAFINDAN KULLANILIYOR”

Türkiye’deki toplumsal cinsiyet rolleriyle kadın cinayetleri arasında nasıl bir bağ var?

Elif Çiftçioğlu: Türkiye’de toplumsal cinsiyet rollerinin tezahüründe kadının mağdur olduğunu, mağdur olmasına rağmen kendisinden beklenen rol gereği söz gelimi kol kırılsa bile yen içinde kalması gerektiği söylemini görüyoruz. Kadınların çoğu aileleri tarafından, özellikle de eşleri, babaları, kardeşleri, defalarca kez uzaklaştırma kararı aldıkları erkekler tarafından öldürüldüğünü görüyoruz. Kadınlar defalarca kez karakola gidiyor, Kadın Destek Uygulaması (KADES) başvuruyor, uzaklaştırma alıyor fakat yargı sisteminin uygulamalarında bile kadın için koruyucu ve önleyici olan uygulamalar gerçekleştirilmiyor, kadınlar toplumsal cinsiyet eşitsizliği yüzünden maruz kaldığı erkek şiddetinin yanında aynı eşitsizliğe yargıda da maruz kalıyor. Cinayet işleyeceği zaman yargının kadının yanında olmadığını düşünen fail rahatlıkla cinayeti tasarlıyor ve uyguluyor. Bu noktada eşitsizliğin hem yargı hem de fail erkek tarafından kullanıldığını görüyoruz. Yani bu iki etken birbiriyle girift.

Elif Çiftçioğlu: Şiddete ve nefrete karşı en önemli silahımız İstanbul Sözleşmesi’ydi - Resim : 2

KUTSAL AİLE

Özellikle boşanma sürecinde olan kadınların erkekler tarafından katledildiğini görüyoruz, bunun baskın bir nedeni var mı?

Elif Çiftçioğlu: Bunun ana sebebi kutsal aile kavramının topluma aşılanma çabası. Aile yıkılmamalı çünkü kadını dört duvara hapseden, kadını kısıtlayan, kendisine görev olarak yüklenen “kadınlığı” gerçekleştirirken kendi varlığını unutturan bir oluşum aile. Kadın aileyi bırakırken, kendisine yüklenen bütün kavram ve görevlere savaş açıyor aslında. Erkek için aileden gitmenin bir getirisi ya da götürüsü yokken kadının aileden gitmesi beraberinde birçok sorunu getiriyor patriyarka ve failin zihniyeti için. Kadının boşanmak istemesinin sonucu bunun için cinayetle sonuçlanıyor.”

“ELİNİZDE BULUNAN SIFIRLA MÜCADELE ETMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ”

Türkiye’de yasalar kadınları korumak için yeterli mi?

Elif Çiftçioğlu: Aslında kadına şiddeti önleyecek yasalarımız mevcut fakat burada yeterli olmayan şeyden söz edeceksek yasaların uygulanmamasından söz edebiliriz. İstanbul sözleşmesinden resmi olarak çekilmiş olsak da 6284 hala yürürlükte olan bir yasamız. 6284 şiddeti hem önleyici hem de engelleyici bir yasa. Örneğin 6284 kapsamında bilgilerinizin gizli tutulması, sığınma evi, elektronik kelepçe vb. taleplerde bulunabiliyorsunuz. Fakat şiddete maruz kalan kadınlar karakollarda, çeşitli merkezlerde 6284’ün uygulanmasını istediği zaman çeşitli göz ardı edilmelere, uygulamada eksikliklere maruz kalıyor. Yasanın uygulanması için talepte bulunulmadığı durumlarda çoğu zaman yetkililer tarafından bilgilendirilmiyorlar bile. Yani yasadan bir haberseniz elinizde bulunan sıfırla mücadele etmeye çalışıyorsunuz.

Elif Çiftçioğlu: Şiddete ve nefrete karşı en önemli silahımız İstanbul Sözleşmesi’ydi - Resim : 3

“ŞİDDETE VE NEFRETE KARŞI EN ÖNEMLİ SİLAHIMIZ İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’YDİ”

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek kadınlar açısından ne tür bir sorun yarattı?

Elif Çiftçioğlu: İstanbul Sözleşmesi sadece kadınlar için değil erkekler ve LGBTQ+lar dahil bütün bireylerin şiddete maruz kalmaması için önleyici, maruz kalmışsa da en kısa sürede şiddeti sonlandırmak için gerekli olan yasaları ortaya koyan ve uygulayan bir sözleşme. Tabi ki de tüm bireyler de dahil özellikle eşitsizliğe sırf varoluşundan dolayı maruz kalan kadınlar için, kadın cinayeti sorunu olan bir ülkede şiddete ve nefrete karşı en önemli silahımızdı İstanbul Sözleşmesi. Veri analizlerimizi incelediğimizde kadın cinayetlerinin en düşük olduğu yıl 2011 yani İstanbul Sözleşmesini imzaladığımız yıl. İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğimiz yıldan itibaren kadın cinayetlerinde ve şüpheli kadın ölümlerinde grafikte yükselme görüyoruz. Bu demek oluyor ki İstanbul Sözleşmesi kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümleri ve kadına yönelik şiddeti önleyici bir sözleşmeydi. Sözleşmeden çekildik ve öngördüğümüz gibi kadına şiddet ve kadın cinayetlerinde artış gördük.

Kaynak: HABER MERKEZİ
Elif Çiftçioğlu Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kadın cinayetleri