İrfan Kaya Ülger: Esad savaş suçu işleyen bir diktatör
Nokta Gazetesine özel açıklamalarda bulunan KOÜ Sosyal Bilgiler Fakültesi, Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger, Suriye’deki son gelişmeler hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Kocaeli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. İrfan Kaya Ülger, Suriye’deki son gelişmeler, Halep operasyonu ve olası senaryolar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Ülger gazetemize yaptığı açıklamada, Suriye’deki rejimin meşruiyetine, Halep operasyonuna ve Türkiye’ye yöneltilen iddialara yönelik önemli değerlendirmelerde bulundu.
“SURİYE’DE MEŞRUİYETİ TARTIŞMALI BİR REJİM VAR”
Suriye’deki Rejim’in meşruiyetinin tartışmalı olduğunun altını çizen Ülger, Fransız Mandası’ndan 1946 yılında bağımsızlık kazanan ve ardından 1963 yılında kurulan Arap Baas Partisi’nin, bir yandan komünist marksist boyutları olduğunu diğer yandan da Arap milliyetçisi bir yanı olduğunu belirtti. Ve bu partinin 1970 yılında Hafız Esad’ın bir darbe sonucu yönetimi ele geçirdiğini vurgulayan Ülger, “Suriye’de nüfusun büyük çoğunluğu sünnilerden oluşuyor fakat ülke yönetimi 1963’ten bu yana, nüfusun yüzde 13’ünü oluşturan Nusayrilerin elinde. Bu da Suriye’deki meşruiyeti sıkıntıya sokuyor” ifadelerinde bulundu.
“ESAD SAVAŞ SUÇU İŞLEYEN BİR DİKTATÖR”
Ülger, Suriye’deki durumun yeni olmadığına dikkat çekerek, 1982 yılında yaşanan Hama Katliamı’nı hatırlattı. Hafız Esad döneminde Rejim’in kimyasal silahlar kullanarak katliamlar yaptığını belirtti. Yakın geçmişteyse Suriye Rejimi’nin Arap Baharının ilk aşamalarında İran ve Rusya’nın destekleriyle sivil halka karşı kitle imha silahları kullanarak tekrardan büyük bir katliam gerçekleştirdiğini belirten Ülger, “Bütün bunlar savaş suçudur. Beşar Esad savaş suçu işleyen bir diktatördür” dedi.
“TÜNELİN UCUNDA IŞIK GÖRÜNMÜYOR”
Suriye Rejiminin saldırıları sonucunda özellikle Halep’ten çok sayıda insanın göç etmek zorunda kaldığını söyleyen Ülger, “Halep’te ve Suriye’nin kuzeyinde istikrar sağlandığı takdirde 1 milyon civarı sığınmacının geri dönebileceğini düşünüyorum” dedi. Fakat bunun tek bir şeye bağlı olmadığını belirten Ülger, Suriye’deki idarenin devam edip etmeyeceği, yeni reformların yapılıp yapılmaması gibi birden fazla faktörün bu konuda belirleyici bir rol oynayacağını vurguladı. Bir ara dönemde bulunduğumuzu söyleyen Ülger, “Cenevre’de yeni anayasa ve reform çalışmaları akamete uğradı, Rejim bunları kabul etmedi. Tünelin ucunda henüz bir ışık görünmüyor” ifadelerine yer verdi.
“TÜRKMENELİ FİKRİ ÖNE ÇIKARTILABİLİRDİ”
Suriye’nin kuzeyindeki PKK/PYD varlığına değinen Ülger, bu grupların ABD’nin çalışmaları neticesinde Suriye Demokratik Güçleri(SDG) adıyla yeniden örgütlendiğini vurgulayarak, bu grupların meşruiyet bakımından zorlama hareketler olduğunu söyledi. Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin en büyük hatasının Türkmenleri örgütleme konusunda SMO güçleriyle arasına bir mesafe alması olduğunu belirten Ülger, “Türkmeneli yurdu fikri öne çıkarılabilirdi. Bundan sonra bu konuya ağırlık verileceği alaşılıyor” dedi.
“MÜNBİÇ TERÖRDEN ARINDIRILACAK”
Halep operasyonunun rejime karşı, İdlip merkezli bir yarma harekatı olduğunu belirten Ülger, aslında iki farklı harekatın olduğunu vurgulayarak, “İki farklı harekat var, birincisi Türkiye’nin desteklediği Suriye Milli Ordusu(SMO) tarafından başlatılan ‘özgürlük şafağı operasyonu’. Bu harekatla Tel Rıfat terörden arındırıldı, ardından da Münbiç kuşatıldı. Olağan üstü bir gelişme yaşanmazsa Münbiç terör gruplarından tamamen arındırılacak.
“SALDIRGANLIĞI CEZALANDIRMA HAREKATI”
İkinci harekat ise ‘saldırganlığı cezalandırma operasyonu’ adıyla başladı. Bu harekatın başlamasındaki en önemli unsurlardan biri, Esad rejiminin İran ve Rusya desteğiyle zaten sıkıştırılmış bir bölge olan İdlibe yönelik tacizleri oldu. Zaten harekat, kuran kursu saldırısı üzerine başlatıldı. Bu operasyonda 24’e yakın muhalif grup yer aldı. Tabi bunların içinde en güçlüsü Heyet Tahrir eş-Şam(HTŞ), fakat bunlara kısmen SMO’nun destek vermesiyle kolektif bir harekat sonucu, İran desteğiyle rejimin kontrolünde olan Halep kurtarıldı” ifadelerinde bulundu.
“TÜRKİYE’Yİ SUÇLAYAN BİR KURMAY AKIL VAR”
Bazı yabancı basın organlarının organize bir şekilde Türkiye’yi suçladığını söyleyen Ülger, “Türkiye’yi suçlayan bir kurmay akıl var. Bu acaba HTŞ, ABD projesi mi? Yoksa arkasında Türkiye mi var şeklinde suçlamalar da bulunuyorlar” dedi. Türkiye’nin SMO’ya destek verdiğini ve bunun gizli bir destek değil açıkça bilinen bir gerçek olduğunun altını çizen Ülger, “SMO, bazı konularda HTŞ ve diğer muhalif gruplarla iş birliği yapıyor. Fakat buradan doğrudan Türkiye’nin destek verdiği yönünde bir sonuç çıkmaz. Ancak SMO’ya verdiği destek aracılığıyla etkili olduğuda bir gerçek” ifadelerinde bulundu.
“SAVAŞIN EN AĞIR FATURASINI TÜRKİYE ÖDEDİ”
Ülger, Suriye’de, bir tarafta Rejim kontrolündeki bölgeler ve İdlip’te sıkıştırılmış sivil halk ile muhalif örgütler; öte yanda Fırat’ın doğusunda bulunan ABD destekli terör grupları ve Türkiye’nin oluşturduğu tampon bölgeye dikkat çekerek çok dağınık bir demografik yapı olduğunu söyledi. Türkiye’nin, Suriye’deki savaştan en çok etkilenen ülke olduğunu belirten Ülger, “3.5 Milyon sığınmacıya ev sahipliği yaparak, Suriye’deki savaşın faturasını en ağır ödeyen devlet Türkiye oldu.
“GEREKTİĞİNDE SAHAYA İNECEK”
Doğal olarak Türkiye’nin hassasiyetleri var. Birincisi, Türkiye fetihçi bir politika izlemiyor ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasını savunuyor. İkinci olarak, Suriye’den kaynaklanan güvenlik tehdidini savuşturmak için kendisine tampon bir bölge oluşturmak istiyor. Üçüncüsü, Türkiye ne pahasına olursa olsun Suriye coğrafyasında bir terör devletine izin vermeyecek. Bir başka hassasiyet ise Rusya ve İran, HTŞ ve SMO’ya karşı İdlib’e yönelik topyekun bir karşı saldırı gerçekleştirirse, Türkiye, yeni bir sığınmacı akınıyla yüzleşme riskiyle karşı karşıya kalacak. Ülkemize 1 milyon yeni sığınmacının gelme riski var. Yeni bir sığınmacı akınına yol açabilecek gelişmeleri tüm imkanlarını kullanarak engellemeye çalışacak. Türkiye, gerektiğinde sahaya inecek, bunun işaretini verdi” dedi.