Korku mu, özgürlük mü?
...
Sandık başına gitmemize 27 gün kala, Türkiye’nin gündemi ekonomi ve kimlik meseleleri üzerinden yapılan tartışmalara odaklanmış durumda.
Dolar ve euro yeni haftaya rekorla başladı. Euro, 21,5375 seviyesine ulaşarak bir kez daha rekor kırdı. Yükselişini sürdüren dolar da 19,5662 ile tarihi zirvesini yeniledi.
Merkez Bankası’nın ilan ettiği kur ile piyasadaki kur arasında fark oluştu. Çoklu faizden sonra şimdi de çift kur durumu oluştu. Kurun seçime kadar tutulup tutulamayacağı merak ediliyor. Gözler kurda olacak.
Ramazan ayında genel olarak gıda fiyatlarındaki artışı, özel olarak da et ve soğan fiyatlarını konuştuk. Şimdi bayram yaklaşırken şeker fiyatları gündeme geldi. Geçen yıl 75 lira olan bayram şekerinin kilogram fiyatı yüzde 32 oranında artarak 99 liraya çıkmış. Fiyatı geçen yıla göre ikiye katlanan hurmanın tanesini 10 liraya alıyoruz derken, şeker de 100 lira oldu.
İktidar ekonomi gündemine hiç girmiyor. Girdikleri zaman da umut vaat eden şeyler söyleyemiyorlar. Bakan Nebati’nin koyun eti ve soğan fiyatları çıkışında olduğu gibi pot kırıp tepkilerin daha da artmasına neden oluyorlar.
Açıkladığı seçim beyannamesi heyecan yaratamayan, hatta başarısızlığın itirafı gibi görünen Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Şanlıurfa’da yaptığı konuşmada 1992 yılında yapılan Harran Üniversitesi’ni kendilerinin kurduğunu iddia etti. Daha önce de benzer açıklamaları ile şaşırtan Erdoğan’ı, birileri özellikle mi yanıltıyor diye düşünmeden edemiyor insan.
CHP’den milletvekili adayı olan Dolmabahçe müezzini Fuat Yıldırım, on yıl önce Gezi Olayları sırasında Erdoğan’ın “camide içki içtiler” iddiasını yalanladığı için darp edildiğini açıklamış. Gazeteci İsmail Saymaz’a konuşan Yıldırım, bir grubun “‘Sen nasıl yalanlarsın Cumhurbaşkanımızı” diyerek saldırdığını, silahla tehdit edildiğini iddia ediyor. “Basına düşer” diye hastaneye gitmeye bile korkmuş.
Yıldırım’ın bir başka iddiası ise, Erdoğan’ın camide içki içildiği yönünde kandırıldığı. Pencere kenarına sıkıştırılmış ezik bir bira kutusunun camide gezdirilerek fotoğraflandığını ve fotoğrafların o dönem bakanlık yapan Egemen Bağış tarafından “Çok hoşlanır” diyerek Erdoğan’a gösterildiğini söylüyor Yıldırım.
İktidar cenahından bir başka ilginç çıkış İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’dan geldi. Soylu’ya göre muhalefet dinimize, inancımıza, değerlerimize musallat oluyormuş. “Biz gideceğiz, bu LGBTİ’ciler gelecek” demiş.
Gerçekten de İYİ Parti’nin dün açıklanan seçim beyannamesinde, cinsel yönelime dayalı ayrımcılığın önüne geçileceği ve cinsel yönelimden dolayı uygulanan şiddete karşı hukuki tedbirler alınacağı vaat ediliyor.
Bir yanda LGBTİ vatandaşlara yönelik koruma vaadi, bir yanda tehditler. Türkiye Yüzyılı korkunun ve nefretin hüküm sürdüğü bir yüzyıl mı olacak, özgürlüklerin ve hukukun üstünlüğünün mü? İşte bu seçim bu yüzden bu kadar önemli.
Sadece LGBTİ bireyler değil, kadınlar da bu seçime giderken bir yol ayrımında. HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisi’nin ittifaka katılması için 6284’ü masaya süren AK Parti’nin yeniden iktidar olması halinde kadınları nelerin beklediğini bilmiyoruz. Sosyal medyada kanunu savunan AK Partili kadınlara yönelik çirkin tehditler devam ediyor.
Show TV’de gösterilen Kızılcık Şerbeti isimli diziye verilen ceza da seçimden sonra nasıl bir Türkiye’nin bizi beklediğine dair ipuçları veriyor. Kadına yönelik şiddeti eleştiren diziye, şiddeti özendirdiği gerekçesiyle yasak getirilmesi bir garabet ama asıl korkuncu dizinin yerine ceza olarak İslamofobi konulu belgesel yayınlanması.
RTÜK bu kararla, muhafazakar dünyada kadına yönelik şiddet olmadığını, bunu iddia edenlerin İslamofobik olduğunu iddia ediyor. İnkar ederek mi çözeceğiz kadına yönelik şiddet sorununu? İktidarın tercihi belli ki bu yönde.
Özgürlüklerin baskılandığı bir ülkede ekonominin düzelmeyeceği unutulmamalı.