Mektup
Bir civciv bir mektuptur. Özenle yazılmış, süslenmiş, canlandırılmış, seslendirilmiş, gönderilmiştir. Gönderenin adıyla başlar. Her sayfasında Ondan haberler verir. Bütünüyle ve ayrı ayrı her satırıyla, her kelimesiyle bir sınırsız güzelliği anlatır, bir muhabbet akıtır okuyanlara.
Ve bir çağrıyla biter mektup.
Gül dalında açan bir tomurcuk, bir mektuptur. Özenle yazılmış, süslenmiş, renklendirilmiş, bir parfüm sürülmüş ve gönderilmiştir. Gönderenin adıyla başlar. Her sayfasında ondan haberler verir. Bütünüyle ve ayrı ayrı her satırıyla, her kelimesiyle bir sınırsız güzelliği anlatır, bir muhabbet akıtır okuyanlara.
O da bir çağrıyla biter.
Düşen bir yaprak bir mektuptur. Esen rüzgâr bir mektuptur. Koşuşan bulutlar birer mektuptur. Bir ot, bir kuzu, bir akarsu, bir yıldız, bir mercan kayalığı, bir dağ yamacı, bir karınca, bir kartal, bir galaksi, bir hava zerresi-varlık âleminde ne varsa, hepsi bir mektuptur. Hepsi bir münezzeh güzellikten haberler taşır kendi diliyle, her biri bir muhabbet deryasından pınarlar akıtır kendi halince.
Ve hepsi bir çağrıyla biter.
İnsan hangi bir güzelliğin peşine takılsa Onu bulur-eğer sağa sola sapmazsa.
Bal arısını ta uzaklardan çağıran ve renkleriyle, desenleriyle onu nektarın kaynağına kadar çeken çiçekler gibi, kainattaki san’at eserleri de insanı kendisine çağırır, ona sayfalarını açar, okuta okuta onu bir muhteşem güzelliğin kaynağına çeker, orada sarar ve kucaklar.
Bu çağrılar her zaman, her yerde, her her tarafımızdan tekrarlanır, durur. Fakat biz yanlış çiçekleri koklama alışkanlığımız yüzünden, çoğu defa yolumuz üzerindeki binlerce çiçeğin tebessümünü görmeden gelir geçer, nereye davet edildiğimizin farkına bile varmayız.
Oysa çağırıldığımız yer, hemen yanı başımızdaki cennetten başkası değildir. Ve insan olmanın farkını doyasıya yaşaya bileceğimiz yer de hemen burasıdır. İnsan olmak ise, bir beşer olarak sahip olduğumuz maddi vücudun ve onun yeteneklerinin ötesinde, Yer ve Gökler Rabbi’nin bu alemdeki çok özel bir konuğu olmak ve Onun çok özel iltifatlarına erişmek gibi bir anlamı ifade etmektedir.
Çünkü bu dünyanın yaratılışından beri Yüce Mevlâ’nın uygulamaya koyduğu ‘’terbiye’’ hakikati, insanın özel bir görev için hazırlandığını ve donatıldığını göstermektedir. Bu özel görev ise, kendi Yaratıcı’sının sıfatlarını ve şuûnât’ını (Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecellîye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler.) tanımaktan daha aşağıda bir iş değildir. Bundan daha aşağıdaki hangi meşgale insan hayatı önünde bir hedef olarak konsa, onun değerini hiçe indirmiş sayılabilir. (1)
- Ben ve O, Mektuplar Açılıyor, sayfa 108-110. Ümit Şimşek, Zafer Yayınları, Istanbul-2000.
İnsanın okuması için yaratılmış nice mektuplar üzerinde bir ufuk turu yaptıktan sonra mektup bahsini bu başlıktaki bir şiirle tamamlayalım:
M E K T U P
Haber gelir ansızın bize dost’un biri’nden
Kurtulur mahzun gönül elem ve kederinden..
Vuslat müjdesi mektup ne kadar sıcak dil’den
Çarpar yüreğim hemen meğer ki sevgili’den..
Bir mektup’tur tomurcuk açılır gül dalından
Hem kudret kalemi’yle i’tinâ’yla yazılan..
O’nu kim göndermiş se söyler kudsî adını
Ve her sahifesinde vasf eder tâdad’ını..
Bir mektuptur dalından âheste düşen yaprak
Mesajı vuslat mıdır? Yoksa hüzn-ü iftirak..
Yine bir başka mektup sahilde esen rüzgâr
Bize bir müjde verir o nesim-i Nevbahar..
İlâhi bir nâme’dir sema’daki bulutlar
Bize haber gönderir çayırlar akarsular..
Şu varlık âleminde hepsi mektup her ne var
San’at-ı İlâhi’ nin her birinde mührü var..
Beklenir bâd-ı sabâ’dan her gün yâr’in peyâm’ı
Can’a bin can katacak lûtf ettiği selâm’ı..
Dünya’da ulaşmak zor çok ahbap ve yâran’a
Dâr-ı Beka’da mümkin kavuşmak muhibbân’a….