Millet bu faturayı sineye çekmez

Türkiye enflasyon döngüsüne girmiş durumda. Zamlı maaşlar çalışanın eline geçmeden, dolaylı vergilerin artışıyla iğneden ipliğe her şeyin fiyatı artmış oluyor.

Geçtiğimiz haftaya, vergi ve harç artışlarının yaratacağı etkiyi değerlendirerek başlamıştım. Bu haftaya da akaryakıt fiyatlarına yapılan ÖTV zamları ile başladık. Resmi Gazete’de Cumhurbaşkanı Erdoğan imzasıyla yayımlanan kararla benzinin litresinde 2.52 TL olan ÖTV 7.52 TL’ye, motorinde 2.05 TL olan ÖTV de 7.05 TL’ye yükseltildi. Bu 5 liralık artışın KDV ile birlikte 7 TL’yi bulması bekleniyor. Akaryakıt artışlarının evimize, soframıza giren her şeyin fiyatını artırdığını göreceğiz. Marketlerde etiketler hızla değişecek.

Tabii şimdi akıllara hükümetin seçimden önce açıkladığı Gabar’da bulunan petrol geldi. Madem petrol bulmuştuk, neden daha ucuza değil de daha pahalıya benzin ve motorin alıyoruz diye soruyor doğal olarak insanlar. Cevabını ancak başka bir seçimde alabileceğimiz bir soru gibi duruyor bu. Seçimden seçime doğal gaz, petrol buluyoruz, farkında mısınız?Hazine ve

Maliye Bakanlığı tarafından yapılan özel tüketim vergi güncellemesi kapsamında doğal gazda da 0,023 TL/Sm3 olan ÖTV oranı 0,0747 TL/Sm3'e yükseltildi. Yani doğal gazın metreküp fiyatı yaklaşık 6 kuruş artmış oldu. Ne oldu Karadeniz’deki doğal gaza?

Seçimden sonra ortaya çıkacak bu manzarayı öngören, bugün yaşananları tek tek sayan ekonomistler, şimdi zamlara şaşıranlara şaşırıyor. Ekonomist Mahfi Eğilmez, tepkilere karşı sosyal medya hesabından yaptığı değerlendirmede ‘’Kusura bakmayın ama bu kadar yanlış bir ekonomi politikası ve yanlış faiz uygulamasının sonunda ne olmasını bekliyordunuz? Benzinde ve doğalgazda indirim mi olacaktı?’’ dedi.

Son ÖTV artışları ile birlikte Türkiye’yi bekleyen çok ciddi bir tehlike daha var: Ekonomik durgunluk yaşanması kaçınılmaz gibi görünüyor. Böyle bir durumda hayat pahalılığına işsizlik sorunu da eklenir ve gerçek anlamda tencereler kaynamaz hale gelebilir. Böyle bir ortam ise siyasi iktidarı ciddi anlamda zorlayabilir.

Cumhur İttifakı içinden şimdiden çatlak sesler yükselmeye başladı. Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, zamlara sert tepki gösterdi. Bir muhalefet partisi lideri gibi hükümeti eleştiren Destici’nin açıklamasında “Ekonominin şoför mahallinde oturanlar kolaycılığa kaçarak, çözümü dolaylı vergilerde bulup faturayı dar gelirli ve üretici ile yüksek gelirlinin sırtına aynı oranda yüklememelidir. Bu doğru ve hakça değildir. Ayrıca bugüne dek yapılan tüm iyileştirmeleri de değersiz kılmaktadır” sözleri özellikle dikkat çekiciydi.

AK Parti içinden de ÖTV zamlarına yönelik tepkiler yükseldi. Zaman zaman iktidarı eleştirmekten ve uyarılarda bulunmaktan çekinmeyen AK Parti Merkez Karar Yönetim Kurumu Üyesi Metin Külünk, zamları “kirli operasyon” olarak değerlendirdi. Külünk’ün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın imzasıyla hayata geçirilen kararlar hakkında “Akaryakıta yapılan ÖTV zammının 15 Temmuz gecesine de hem de sela okunmasının hemen ardına denk getirilmesi kirli bir operasyona benziyor. Selalar okunurken ÖTV zammının ilan edilmesine kim veya kimler sebebiyet vermişse derhal görevden alınmalı. Ayrıca bu zammın enflasyonu körükleyeceği gerçeğinin gözardı edilmesinin üzerinde de ayrı düşünmek gerekiyor” ifadeleri şaşırtıcıydı.

AK Parti’nin Kocaeli’deki önemli isimlerinden biri olan eski il yöneticisi Zeki Canşi de zamların zulme dönüşmemesi gerektiği uyarısı yaptı. Akaryakıtın “özel tüketim” olmadığını belirten Canşi “Piyasaların düzelmesi devlet-millet dayanışması ve karşılıklı sorumlu davranmakla mümkündür. Zaruri ihtiyaç haline gelen akaryakıta bir gecede litre başı 5 TL civarı ÖTV zammı yapıp öte yandan marketleri ve esnafı suçlamak, tutarlı olmadığı gibi doğru da değildir. Kaldı ki, akaryakıt ‘özel tüketim’ değil!

Akaryakıtın zamlanması, beraberinde tüm mal ve hizmetlerin zamlanması demektir. Zam, zulüm'e dönüşmemeli. Bu yanlış karar derhal revize edilmelidir. Aksi takdirde kısırdöngü sürgit devam eder. Alım gücü hepten düşer, fırsatçılar durumdan vazife çıkartarak fahiş zamlar yapar, huzursuzluk başlar” ifadelerini kullandı.

Bu zamların ve ardından gelecek hayat pahalılığının, istihdam oranlarında olası bir düşüşün mutlaka siyasi sonuçları olacaktır. Yıllardır inatla sürdürülen kötü ekonomi yönetiminin faturasını milletten çıkarmaya kalkmak, toplumun sindirebileceği bir şey değildir. “Boş tencerenin” yerel seçimlerde belediye başkanlarını koltuklarından etmesini bile bekleyebiliriz.