Milliyetçi kartlar yeniden karıldı

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk kez ikinci tura gidiyoruz. Bu sırada kartların yeniden karıldığını söyleyebiliriz. Tuhaf bir biçimde seçimi ikinci tura bırakan Ata İttifakı, ortadan ikiye bölündü. Adayı başka bir yöne, partileri başka yöne dümen kırdı.

İttifakı oluşturan partiler Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı alırken, cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, Cumhur İttifakı adayı Tayyip Erdoğan’ı tercih etti. Seçim kampanyası boyunca, hem muhalefeti hem iktidarı hedefine alan ve bir alternatif olarak seçmenden oy isteyen Oğan’ın tercihini iktidardan yana yapması çok eleştirildi. Oğan’ın bir sosyal medya paylaşımında sarf ettiği “20 yıldır iktidarı değiştirememiş bir muhalefet, 20 yıldır ülkeyi her gün geriye sürüklemiş bir iktidar” sözleriyle özetlenebilecek tutumunu, seçimden sonra iktidar lehine değiştirmesi doğal olarak ilkeli bulunmadı. Daha bir ay önce Türkiye’yi geri götürdüğünü söylediğiniz bir iktidara destek vermek, etik olarak gerçekten problemli. Tarafsız kalsa kimse suçlayamazdı ama pazarlık yapacağını da açıkladıktan sonra kazanmaya daha yakın olan adaya destek vermesi, kişisel ikbal peşinde olduğu kanaatini doğurdu.

Gelelim Ata İttifakı’nın büyük ortağı Zafer Partisi’nin genel başkanı Ümit Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararına. Görünen o ki, bu gelişme muhalefette moralleri yükseltti. Özdağ’ın desteği sadece oy beklentisi yaratmakla kalmadı, Millet İttifakı’nın ikinci tur stratejisi olarak öne çıkarmaya çalıştığı “Asıl milliyetçi biziz” söylemini güçlendirdi. Son günlerde ülkücü camianın tanınan isimlerinin desteği ile birlikte değerlendirildiğinde, ilk tur kampanyasında terörle ilişkilendirilerek yıpratılan Millet İttifakı ve adayı Kılıçdaroğlu, bu kez milliyetçilik kartını masaya sürmüş görünüyor.

Özdağ ile yapılan yedi maddelik protokolde yer alan kayyum uygulamasının devamına yönelik anlaşmanın, HDP (YSP) tarafından nasıl karşılandığını bugün öğreneceğiz. Özdağ gibi aşırı milliyetçi bir siyasi ismin, üstelik Millet İttifakı’nın kesinlikle kaldıracağını söylediği kayyum uygulamasının devamı şartıyla muhalefet bloğuna eklemlenmesi, HDP cephesinde mutlaka rahatsızlığa neden olmuştur. Bu rahatsızlığı yumuşatacak olan, kayyum ataması için yargı kararı şartı getirilmesi. Kayyum, yargı kararıyla terörle ilişkisi ispatlanmış mahalli idareciler için uygulanacak deniyor. Mevcut uygulamada, hiçbir ispata, yargılamaya gerek duyulmaksızın, İçişleri Bakanlığı keyfi bir biçimde yerel yöneticileri görevden alıp kayyum atayabiliyor. 2019 yılında “bağrına taş basarak” Millet İttifakı adayı belediye başkanlarına oy veren HDP seçmeni, bunu da sineye çekebilir. İlk turda, beklenenin aksine, oylarının Kılıçdaroğlu’nu seçtirmeye yetmemesi ve partilerinin de önceki genel seçime göre ciddi miktarda oy kaybetmesi yüzünden, halihazırda özgüveni düşen HDP seçmeni, bakalım ikinci turda nasıl bir tavır alacak? Millet İttifakı’nın ilk turda alınan sonucun şokuyla milliyetçiliğe sarılması, Özdağ ile anlaşması ve kayyum sözünden geri adım atılması, mutlaka seçmenin motivasyonunu bozmuştur.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, miting meydanlarında izlettiği, Kandil’deki terörist başlarını Kılıçdaroğlu’na destek veriyormuş gibi gösteren videoların montaj olduğunu söylemesi de, Kılıçdaroğlu ve ittifakına kaybettiği özgüveni bir miktar geri kazandırmış görünüyor. Kendisine en yakın gazetecilerden biri olan Abdulkadir Selvi tarafından bu soru neden soruldu, Erdoğan neden görüntülerin montaj olduğunu kabul etti, bilemiyoruz. Bu soru-cevap hadisesi bir kaza mıdır, bilinçli bir tercih midir diye düşünmeden edemiyor insan. Kaza değilse tek amacı olabilir gibi görünüyor: Muhalefete oyalanacakları malzeme vermek. Onlar enerjilerini “Erdoğan montajı itiraf etti” diye seçmene dert anlatmakla harcarken, Erdoğan mitinglerine hız kesmeden devam ederek, siyasi becerisini konuşturmaya, seçmenini konsolide etmeye devam ediyor.