Mimarlık taşlaşmış müziktir
Herkes güzel bir evde oturmak istiyor. Konu mimarlıkla ilgili. Alınacak evin bedeli ve sizin kesenizle ilgili. Konu bu kadar basit mi? Elbette hayır. İnşa ettiğimiz iyi şeyler sonunda bizi inşa ediyor.
--
Mimarlık görsel bir sanattır. Binalar hem kendi adına ve hem de onu tasarlayanlar adına konuşur. Çevremize bakınca ortam pek gürültülü. Kimin ne dediği anlaşılmıyor. Kimse kimseyi dinlemiyor.
--
Bu sadece bir binayı tasarlayan bir mimarla ilgili değildir. Şehirleri planlayanlarla da ilgili. Yönetimle ilgili. Geçmişe gerçek anlamda sahip çıkmak ve geleceğe bir vizyon katmakla ilgili. Sözde değil özde vatan toprağını sevmek ona sahip çıkmanın diğer bir şeklidir. Geçmişte inşa edilmiş olan bu vatandaki dudak ısırtan güzelliklere layık olduğunu göstermenin yoludur.
--
Vatana, toprağa mimariye sahip çıkmak konusunda herkesin kendi vicdanına konuyu havale ederek, bir sanat olan mimarlığa bir bakalım, neleri atlıyoruz. Neleri göz ardı ediyoruz, inşa ettiklerimizle. Mimarlık, alanı boşa harcama sanatı değildir. Buna alet edilmemelidir.
--
Farkında mısınız her bina bir insan gibidir. Tek ve tekrarlanamazdır. Bir mimar yaptığı tasarımla mekanımızı düzenliyor, görsel zevkimizi tasarlıyor ve gece ve gündüzümüzün içinde geçtiği yeri inşa ediyor. Şarkımıza, müziğimize ilham veriyor, eşlik ediyor.
--
Ruhu harekete geçiren binalar vardır bir de. Genelde büyük binalara aktarılan büyük emeklerle adeta şiir gibi eşsiz ve kalbin ürünüdür bu binalar. Şöyle bir düşünün hangi büyük bina sizi bu anlamda nasıl etkiledi. O eşsiz tatla kendinizi bir koronun içinde hissetiniz mi? O şarkıyı siz de söylediniz mi?
--
Bina insan gibi ise dışı cildimiz gibidir. İçindeki ruhu, olgunluğu önemlidir. Bina bir kitap gibi ise yine cildi ve içinde barındırdığı şeyler çok önemli. Bu gözle baktığımız iki mahalle, iki ilçe, iki şehir, iki ülke arasındaki farklara bakar mısınız? Biri kitap ve insan ise diğeri nedir?
--
Öyle anlaşılıyor ki muhteşem yapıları inşa edenler ebediyen kalacak gibi düşünmüşler. Ya günümüzde? Bazı inşaat malzemelerinin ömrü belli, yıpranıyor. Ama bu binaların da bu kadar geçici ve baştan savma imalatını gerektirmiyor.
--
Mimarların da sahip çıkması gereken hakları ülkemizde olgunluk göstermedi. Onlara işi verip neler yapmaları gerektiğini neden dikte ederiz ki? Aslında isteyebileceğimiz şeylerin sınırında durmak ve onların işlerine müdahale edilmemesi gerekmez mi? Mimarların altına imza attıkları eserleri konusunda neden haklarını aramadıklarını doğrusu merak ediyorum. Yasal anlamda mimarların tasarladıkları projelerin telif hakları olmasına rağmen hak talebi peşinde koştukları nadirdir.
--
Belki de bu yüzdendir. Mimarlara en iyi projen nedir diye sorduklarında “bir sonraki “demeleri. Aslında bunu, eserlerini basit yaptıkları için mi söylüyorlar. Hiçbir mimari, basit olan kadar kibirli değildir. Ne dersiniz?
--
Mimari, insani değerleri yansıttığı için değerlidir. Tasarımların, kar etmeyi rehber edinmesi ucube binalar çıkarıyor. Birisi diyor ki “Mimarlıkta insanın gururu, yerçekimine karşı kazandığı zafer, güç istemi görünür bir biçim alır. Mimarlık, biçimler aracılığıyla bir tür iktidar hitabetidir”. İktidar demek ki mimarlardan kar etmeyi amaç edinenlerin eline geçiyor.
--
Mimarlık, estetik ve refah üretir. Ev, içinde yaşanılan bir makinedir. İyi bir makine mi, estetik mi, dayanıklı mı sorusunun cevabı mimarda bitiyor. Bir müzik eseri gibi. Kimisi dilden dile dolaşır modası geçmez, kimisi ise bir defa söylenir ve bir daha kimse hatırlamaz. Bakmanız gereken bir binanın sırf güzelliği değil, zamanın testine dayanacak olan inşasıdır.
--
En nihayetinde binalar insana hizmet etmeli. İnsanlar binaya değil. Birisi demiş ki "Bina ne kadar yüksekse, ahlak o kadar düşük olur."