Mutsuz bir öğretmen
Kocaeli’deki bir özel okulda çalışan bir öğretmen tarafından tarafıma çok önemli bir yazı gönderildi.
Kocaeli’deki bir özel okulda çalışan bir öğretmen tarafından tarafıma çok önemli bir yazı gönderildi.
Özel okullarda çalışan öğretmenlerin maddi olarak ne kadar hırpalandığını, ne kadar zorlandığını özetlemiş hocamız.
Ve artık özel okullarda ciddi bir sendikalaşma sürecinin yaşandığını ifade etmiş.
Mutsuz, umutsuz bir öğretmen umudu nasıl yeşertebilir?
Yaşayamayan, hayatı heba olup giden ve bunu her anında hisseden bir öğretmen, geleceğin nesillerini nasıl sağlıklı bir şekilde, inançlı bir şekilde yetiştirebilir?
Bu yazı; öğretmenler adına bir manifesto niteliğindedir.
Çok emek-az maaş sarmalında yitip giden, mutsuzlaşan öğretmenlerin halini anlatan hocamızın yazına dokunmadan sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Biliyorsunuz Kocaeli’nde 300’ün üzerinde özel öğretim kurumu bulunmaktadır. Bunların bir kısmı vakıf ya da dernek bir kısmı ise şahıs kurumudur. Kolejler de vardır kentimizde butik denilen, bir ya da iki kademeye yönelik hizmet veren kurumlar da. Binlerce öğrencisi olan bu kurumlar, binlerce öğretmen de istihdam etmekte ama öğretmenlerine keyfi bir muamele göstermekte ve keyfi koşullar dayatmaktadır. Oysa tüm okullar MEB Okulları gibi hareket etmek zorundadır. Çalışmalarını, ulusal ve/veya uluslararası programlarla zenginleştiren özel okullar, esas olarak 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile bu kapsamda hazırlanan Milli Eğitim Bakanlığı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği ve daha birçok yönetmelik-yönerge ile çalışmalarını MEB çatısı altında yürütmektedir. Yani özel okullarda eğitim-öğretim ve yönetim 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanununda ifade edilen Türk Milli Eğitiminin genel amaç ve temel ilkelerine uygun olarak yürütülmektedir.
Son yıllarda özel okulların Başiskele İlçesini tercih ettiklerini görüyoruz. Bu durum, tabii ki ilçeye büyük bir hareketlilik getirmiştir; gün içindeki trafik hareketliliğinden tutun da konut inşasındaki artışa kadar Başiskele’yi temelinden etkilemekte ve dönüştürmektedir.
Kümülatif manada ekonomik işleyişe de eğitim-öğretim faaliyetlerine de azımsanamayacak nitelikte katkısı olan özel öğretim kurumları hakkında son yıllarda hem ulusal hem de yerel basında çalışanlarının ücretleri ile ilgili haberler çıkmaktadır. Şöyle ki; özel öğretim kurumları çalışanları yani özelde çalışan öğretmenlerin kazançlarının, sergiledikleri emeğe nispeten gerilediği ya da devletteki meslektaşlarının gerisine düştüğü bir durum söz konusudur. Hatta pandemi sürecinde ulusal basından takip ettiğimiz üzere aylarca ücretlerini alamadıkları, tam gün çalışmaya devam etmelerine rağmen kısa çalışma ödeneğine maruz bırakıldıkları dönemler dahi olmuştur. Çalışma şartları bakımından çok emek – az kazanç sarmalına giren özel okul öğretmenleri geçimlerini sağlayabilmek için daha fazla çalışmak zorunda kalıyorlar. Bu durum tabii öğretmeni mutsuz kılıyor, daha da önemlisi onları derin bir umutsuzluğa sürüklüyor. Çocuklarımızı yani geleceğimizi bugünden şekillendiren, umudu onların dimağına yerleştiren öğretmenlerimiz; geçim sıkıntısından ötürü geleceğe dair umutları tükenirken yarının dünyasını nasıl şekillendirebilir? Mutsuz, umutsuz öğretmenler umudu nasıl yeşertebilir? Cevabı zor sorular.
Bu tablonun karşımıza çıkışının kökenleri öyle çok uzaklarda değildir. 2014 yılına kadar özel öğretim kurumlarında çalışanlar ile resmi okullarda çalışan öğretmenler arasında taban fiyat uygulamasından ötürü bir eşitlik söz konusuydu. Fakat 2014 yılında 6528 sayılı kanunda, 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumlarının ilgili maddesinde yapılan değişiklikle özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmen ve yöneticilerin devlet okullarında çalışan meslektaşlarından daha düşük maaş almalarının önü açılmış oldu. O günden bu güne özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin ücretleri hep gerilemiş, asgari ücret seviyesine hatta altına inmiştir. Bu olumsuz tabloyu bertaraf edebilmek için özel öğretim kurumları öğretmenlerinin sendikalaştığı ve örgütlü bir mücadeleye başladığı haberlerini ulusal basından ve sosyal medya üzerinden takip etmekteyiz. Bugünlerde kentimizdeki özel öğretim kurumlarından da benzer haberler gelmektedir. Özellikle kolej olarak bilinen özel öğretim kurumlarında çalışan öğretmenlerin bir hak mücadelesine giriştiği haberleri kulağımıza gelmektedir.”
AK Parti 626 bin oy alabilir mi?
AK Parti 2018 genel seçimlerinde 585 bin 257 oy almış. Bu oy yüzde 48.3 oranına denk geliyor.
O günkü seçmen sayısı 1 Milyon 370 bin 719.
Bugünkü seçmen sayısı ise 1 Milyon 515 binin üzerinde.
AK Parti Kocaeli Milletvekili adayı Mehmet Ellibeş’i dün Seçim Özel programında ağırladık.
Sayın Ellibeş il başkanlığından ayrılırken 289 bin üyelerinin bulunduğunu ifade etti.
Çok ciddi bir sayı bu.
AK Parti sadece kendi seçmenini tutmayı başarır yeni seçmenin de yüzde 20-25 bandında oyunu alırsa hedefi rahat tutturmuş oluyor.
Bugün de AK Parti İl Başkanı Şahin Talus’un açıklamasının ardından Genel Yayın Yönetmenimiz Abbas Çakar, CHP İl Başkanı Bülent Sarı’yı aramış ve bir demeç almış.
Sarı Talus’a, “Ne kullanıyorsa kullanmaya devam etsin” şeklinde yüklenmiş.
Bakalım...
Seçimden sonra bu meseleyi tekrar gündeme getiririz...