Ne demek istiyorlar?
Son anketler gösteriyor ki, cumhurbaşkanı adayları Sinan Oğan ve Muharrem İnce’nin oyları düşüşe geçti. Bu zaten beklenen bir gelişmeydi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı olan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığına çeşitli gerekçelerle karşı çıkan seçmen, tepkisini İnce ve Oğan üzerinden gösteriyordu. Ancak sandık yaklaştıkça duygusal tepkiler yerini sağduyuya bırakıyor. Madem bu iki adaydan biri seçilecek, seçmen de birini tercih ederek oyunda yerini almak isteyecek.
Oğan ve İnce’nin oylarındaki düşüş, seçimin birinci turda sonuçlanma ihtimalini artırıyor. Erdoğan’ın ne ilk turda ne de ikinci turda kazanma ihtimali yüksek görünüyor. Kılıçdaroğlu’nun ise ikinci turda kazanması çok yüksek bir olasılık iken, şimdi birinci turda da kazanabileceği yorumları yapılıyor.
Bu durumu Erdoğan da gördü. Dün akşam İstikbalin Yüzyılı Tanıtım Programı’nda konuşan Erdoğan, çok kritik bir cümle kullandı. Erdoğan “Kandil'in desteği ile beraber bu ülkede cumhurbaşkanı olacak. Benim milletim Kandil'den aldığı destekle cumhurbaşkanı olana bu ülkeyi teslim etmez" dedi.
“Benim milletim Kandil’in desteklediği birini cumhurbaşkanı yapmaz” demiyor Erdoğan. Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı olacağını ama milletin ülkeyi teslim etmeyeceğini söylüyor. Erdoğan seçime giderken kaybettiğini görüyor ve “bir yerlerden” yardım istiyor. Bu cümlenin tercümesi budur.
Erdoğan’ın bu sözleri sarf etmesinden birkaç saat sonra Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, Habertürk TV’de konuk olduğu programda yine ilginç bir cümle kuruyor. Ne diyor Uçum: “2023 seçimlerinde iktidar değişikliği Türkiye'nin tam bağımsızlığına darbe olur.” Uçum, muhalefetin “Temel devlet doktrinlerinin korunacağına ilişkin güven veren bir yaklaşımları” olmadığını iddia ediyor.
Bu cümleler de seçmene seslenmiyor. “Devlet doktrinleri” kimin tekelindeyse onlara bir mesaj veriyor Uçum. Demek istiyor ki “Biz devlet doktrinlerine uygun davranıyoruz, bunlar sizin doktrinlerinize uymaz.”
Büyük oranda dış politikayı kast eden bu cümle ile devletten seçim sonuçlarına müdahale etmesi mi bekleniyor? Devlet seçim sonuçlarına nasıl müdahale edebilir? Bunun cevabını hepimiz biliyoruz. Peki devlet bunu yapar mı?
Kılıçdaroğlu’nun “Son 10 günde girişilecek en pis işleri biliyorum. Ve onlara diyorum ki: Azıcık sağduyu!” derken tam olarak neyi kastettiğini bilmiyoruz ama birtakım demokrasi dışı arayışları kastettiği çok açık.
Yine, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da bizzat Erdoğan’a seslenerek “Bazı çevreler sizin hastalığınızı da bahane ederek bir boşluğu doldurmak adına milli iradeye müdahale etme çabası içinde olabilir. Bu sizin siyasi kariyeriniz itibariyle de en kritik andır. Ya milli iradeye saygı gösterecek ya da milli iradeye sekte vurmaya çalışan bir siyasi akıbet ile karşı karşıya kalacaksınız” uyarısında bulunmuştu.
Kılıçdaroğlu da Davutoğlu da, böyle maceralara yeltenme potansiyeli olan kesimlere “Ne yapmaya çalıştığınızı biliyoruz, sakın ha!” mesajı veriyor.
Aslında devlet, iktidarın değişeceğini çoktan gördü ve bu durumu satın aldı. Almamış olsaydı bugüne kadar gösterirdi. Tersine, Türkiye sakin bir biçimde seçime doğru hızla yol alıyor.
Milletin yarısından fazlasının iktidarın değişmesi için sandığa gidip iradesini ortaya koyduğu bir durumda, iktidarı teslim etmemek gibi bir seçeneği dolaşıma sokmak kaybettiğinin itirafı olarak okunmalı.