Polisliği bırakıp dünyayı gezen Türk gezgine Malezya'daki tapınakta 13 saat işkence edildi!

Polisliği bırakıp dünyayı gezen Türk gezgine Malezya'daki tapınakta 13 saat işkence edildi! o anları detaylı şekilde anlatan Melih Bektaş'ın anlattıkları "yok artık" dedirtti.

Polisliği bırakıp dünyayı gezen Türk gezgine Malezya'daki tapınakta 13 saat işkence edildi!

31 yaşındaki Melih Bektaş, polislik mesleğine büyük bir tutkuyla başlamıştı. Ancak 10 yılın sonunda işinden istifa ederek hayallerini gerçekleştirmek için yollara düşmeye karar verdi. Yolculuğa çıkmadan önce bir miktar para biriktiren Melih, yanında bütün kamera ekipmanlarını da taşıyordu. Gittiği ülkelerde geçici işler buluyor, bunlardan biri de drone ile video çekmek oluyordu. Hostel, sörf okulu gibi işletmelere drone ile video çekip hem ücretsiz konaklıyor hem de bu işten para kazanıyordu. Malezya'ya gittiği üçüncü gününde yine otostopla ülkenin bakanlıklarının bulunduğu bir bölgeye doğru yol aldı. İlk otostopu çektiğinde kendisini arabasına alan kişiyle çok güzel bir bağ kurdu. Yolda, hayat üzerine dolu dolu bir konuşma gerçekleştirdiler. Sonrasında Melih merkezi bir noktada indi. "İkinci yerde otostopa çıktığım mekan, HGS geçişlerinin altında aynı anda yüzlerce aracın geçtiği bir yerdi" diyen Melih, “Duran ilk 2 araca aynı istikamete gitmediğimiz için binmedim,

ÜÇÜNCÜ ARAÇ GASP EDİLECEĞİM YERE GETİRDİ

3'üncü araç ise beni bu gasp olayını yaşayacağım yere getiren genç bir çocuktu. Çocuk, ben arabaya bindiğim zaman sadece yol güzergahında 10 dakika bir arkadaşına uğrayıp para alacağını, vaktimin olup olmadığını sordu ve beni gideceğim adrese kadar bırakacağını söyledi. Ben de herhangi bir zaman sıkıntım olmadığını söyledim, beraber yol almaya başladık. Arabayı park ettiğinde şahıslarla karşılaştım ve uyuşturucu madde kullandıklarını gördüm. Bana da içmem için ısrarlı davranınca zaten bir şeylerin yanlış gittiğini anladım ve yakın bir arkadaşıma başıma bir şey gelebilme ihtimaline karşı konum attım” diyerek ekledi:

"BIÇAKLA VURMAYA BAŞLADILAR"

“Zaten benim huzursuz olduğumu anlayınca araca binmemi söylediler. Bu arada evlerin etrafında hiç kimse yoktu. Oradan beni bir Hindu tapınağına getirdiler ve 2 bin dolar dolar istediler. Paramın olmadığını söylediğimde içlerinden biri sol tarafıma yumruk atıp çantama doğru hamle yaptı. Ben de refleksle çantamı kavradım. Bu sırada 5 kişi topluca bana saldırmaya başladı. Enseme çizik attılar, sırtıma ve sağ baldırıma bıçakla vurmaya başladılar. Darbeleri almaya başlayınca çantayı bıraktım ve onlar da saldırmayı bıraktı. Böylece beni 13 saat boyunca tutacakları süre başlamış oldu."
"BENDEN PARA ÇEKMEYE ÇALIŞTILAR"
Saldırganlar Melih’i, önce Hindu tapınağının kenarında tuttular. Kredi kartını gasp edip şifresini aldılar. Bu sırada bir tanesi Melih’in başında bıçak biliyor, öteki elinde samuray kılıcıyla bekliyordu. Eğer kaçmaya ya da yanlış bir şey yapmaya çalışırsa da öldürmekle tehdit ediyorlardı. Burada daha önce bu şekilde 2 Filipinliyi öldürdüklerini söyleyip korkutmaya da devam ediyorlardı. Melih, mesleğinin de verdiği soğukkanlılıkla sakinliğini korumaya çalışıyordu. "Biraz da artık ölümü kabullenmiştim çünkü hepsinin gerçek yüzünü görmüştüm. Beni öldüreceklerini düşünüyordum" diyen Melih, “Bir yandan da ayağım kanadığı için ayağıma tampon uyguladım. Adamlar beni oradan alıp bir kaportacıya götürdüler. Götürdükleri yerde dışarıyı göremiyordum. Başımda nöbet tutanlar vardı. Orada da uzun bir süre tutuldum. Şahıslar bu sırada kredi kartından para çekmeye çalışıyorlardı. Hatta bankamın uygulamasını indirip bana internet bankacılığını açtırmaya bile çalıştılar ama iPhone'umu alıp iCloud hesabını sildikleri için hiçbir şekilde bunu yapamayacaklarını söyledim” ifadelerine yer verdi.

ELLERİ VE GÖZLERİ BAĞLI ŞEKİLDE 20 DAKİKA GİTTİLER

Melih’in olduğu yere farklı farklı insanlar geliyordu. Kimisinin elinde bıçak, kimisinin elinde sopa vardı. Bir süre sonra yanına kendisini polis olarak tanıtan ve onu buradan çıkaracağını söyleyen biri geldi. Vakit biraz daha ilerleyince yine bu polis olduğunu söyleyen kişi elini ve gözlerini bağlayıp Melih’i bir araca getirdi. Elleri, gözleri bağlı bir şekilde araçta 20 dakika yol yaptı. Bazı yerlerde dışarıyı göremesin diye kendilerini garanti altına alabilmek için bir ceketle kafasını kapattılar. Sonra bir anda araç durdu ve Melih’i araçtan dışarı ittiler. Melih’in arkasından büyük sırt çantasını da fırlattılar. Melih, araçtan iner inmez hemen vücudunu kontrol etti. Çantasında sadece birkaç kıyafet, tarhana çorbası ve birkaç kitap kalmıştı.
Melih Bektaş o anda ne yaşadığını anlamaya çalışıp şükrediyordu. Etrafında ışık yanıp yanmadığına baktı ama etrafında herhangi bir ev yoktu. Sırt çantasıyla beraber biraz yürüdü. Yoldan çok az araç geçiyordu ve araçlara durmaları için işaret yapmaya başladı. Milliyet gazetesine konuşan Melih, “Issız bir yol olduğu için ve etrafta hiç kimse olmadığı için muhtemelen araç sürücüleri de korktuklarından durmadılar. Bir motosikletli ne olduğunu anlamak için yavaşladı, ben de gaspa uğradığımı, bıçaklandığımı, her şeyimin çalındığını ve polisi aramasını söyledim. Bu sırada da arkadaşın telefonundan internetten bulduğum numarayla konsolosluğa haber vermeye çalıştım. Yarım saat içerisinde bir polis gelip beni karakola götürdü. Eski bir polis olduğumu, şu anda dünyayı gezdiğimi söyledim. Aynı zamanda da sosyal medyaya içerik ürettiğimi ve sosyal medya hesaplarımı kontrol edebileceklerini söyledim. Onlar da hesaplarımı gördü ve en azından sosyal medya kimliğimle hakkımda fikir sahibi oldular" şeklinde konuşarak şöyle devam etti:

"ÇETE LİDERİNİN KİMLİĞİNİ BULDUK"

"Polislere beni ilk götürdükleri konumu bildiğimi, sadece arkadaşıma ulaşmam gerektiğini söyledim. Bir arkadaşıma telefon edip konumu göndermesini istedim. Konum gelene kadar ben de ilk ifademi verdim. Elimi, gözlerimi bağladıkları bez parçası ve kabloyu polis memurlarına verdim. Konumun gelmesiyle birlikte polislerle beraber ilk adrese gittik. Adreste bana saldırmayan ama orada beni gören bir kişi vardı, polisler onu aldı. Bu kişi ve polislerle, bölgede araştırma yapmaya devam ettik. Konum olmamasına rağmen bozuk yolu görünce tapınak yolunu hatırladım ve polis memurlarına tapınağı gösterdim. Tapınağa gittiğimiz zaman yine olay akşamında benim başımda nöbet bekleyen, ‘Eğer kaçarsan seni öldürürüz’ diyen bir adamı polislere yakalattım. Onlar bana saldırmamışlardı ama soruşturmanın yürütülmesine katkı sağlayacak bilgiler bu şahıslarda vardı. Bu şekilde çete liderinin kimliğini fotoğraftan teşhis ettik."
"KENDİMİ ÖLÜME ÇOK YAKIN HİSSETTİM"
Melih Bektaş gün boyunca nerede otostop çektiğini, nereye götürüldüğünü, kaç kişi olduklarını ve şahısların eşkallerini polislere anlattı. Sağladığı bilgilerden dolayı polis memurları Melih’i 2 hafta orada tutmak istediler ama bununla alakalı bir yasal prosedürleri yoktu. O yüzden arkadaşlarının aldığı uçak biletiyle Türkiye’ye döndü. "Hayatımda bu kadar ölüme yakın olduğumu hissetmemiştim, kabullenişlerim olmasaydı muhtemelen akıl sağlığımı yitirirdim. Biriktirerek aldığım bilgisayar, kamera ekipmanlarımı kaybettim ama sağlığım yerindeydi, hayattaydım ve önemli olan da buydu" bilgisini paylaştı.
"İSTİSNAİ BİR DURUM"
Başına gelen bu olayın istisnai bir durum olduğunu aktaran Melih, “Uzun süredir otostopla dünyayı geziyorum, birçok harika hikayem var. Otostopla tanıştığım insanlarla köylerine gidip hayatlarına temas etmenin verdiği hazzı her zaman yaşadım. Ve yol boyunca birçok insana denk geldim, o yüzden bu olayı yorumlarken yolculuktan veya otostoptan vazgeçme gibi aklımda herhangi hiçbir şey yok. Ben insanın kaderinden kaçamayacağını düşünüyorum, bunun olmaması için insanın yolculuğa çıkmayıp sabit bir yerde oturması gerekiyor. Ne iyiliğe küskünüm, ne otostop çekmeye ne de yolculuğa" diyerek duygularını dile getirdi.
Kaynak: HABER MERKEZİ