Ramazan buruk, seçmen karamsar
Türkiye, Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına tarihi bir seçimle giriyor. Seçmene sorulan esas soru şu: Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile devam mı, yoksa parlamenter sisteme geri dönüş mü?
Cumhur İttifakı seçime “Türkiye Yüzyılı” sloganı ile hazırlanıyordu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim tarihini açıklarken, Demokrat Parti’nin iktidara geldiği 14 Mayıs 1950 tarihine gönderme yaparak “Yeter Söz Milletin” sloganına işaret etmişti.
Şubat ayında yaşanan Kahramanmaraş depremlerinin ardından ortaya çıkan manzara, her iki sloganı kullanmayı da imkansız hale getirdi. Kentler yerle bir oldu, on binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlar evsiz, işsiz kaldı; devlet kurumlarının özellikle ilk günlerde gösterdiği acizlik hafızalara kazındı. Depremin yarattığı travmaya devlet kurumlarına olan güvenin sarsılması da eklendi.
Depremden önce de pek Türkiye’nin yüzyılına giriyormuşuz gibi görünmüyordu keza. Yıllardır hızı kesilemeyen enflasyonun ateşi özellikle mutfakları yakıyor. Durdurulamayan konut fiyatı artışları yüzünden ev sahibi olmaktan ümidi kesen vatandaşlar, fahiş rakamlara ulaşan kiralarını ödedikten sonra ellerinde kalan üç kuruşla kurdukları sofraları küçülttükçe küçülttü.
Şimdi enflasyonun Ramazan sofralarındaki etkisini konuşuyoruz. 2017 yılında 2 lira olan pide bu yıl 10 liradan satılacak. Ramazan kolileri de enflasyona yenik düştü. Kolide bir yıllık artış yüzde 130’un üzerine çıktı. Geçtiğimiz yıl 100 TL olan kolinin fiyatı 300 lirayı geçti. Üstelik fiyatı düşürmek için içinden ürün çıkartıldı.
Ramazan sofralarının vazgeçilmezi hurmanın kilogram fiyatı da 100 TL ile 300 TL arasında değişiyor. Kimse kiloyla alamıyor elbette, gramla alınıyor.
Dışarıda bir iftar yemeği ise dar gelirli vatandaş için hayal oldu. En basit bir restoranda iftar menüsü 300 liradan başlıyor. Lüks otellerde ise 15 bin TL’ye kadar ulaşan menüler göze çarpıyor. Daha doğrusunu söylersek, gelir adaletsizliğini gözümüze sokuyor.
Et fiyatlarında son aylarda yaşanan artış Ramazan sofralarını da şimdiden vurdu. 1 kg etin fiyatı, mart ayında 281 TL’ye kadar yükseldi. İftar yemeklerine kıyma, kuşbaşı et koymak isteyen vatandaşlar Et ve Süt Kurumu önünde saatler süren kuyruklar oluşturdu.
İktidarın bu ahval ve şerait içinde gittiği seçimde muhalefet de heyecan yaratamıyor.
Vatandaş siyasete güvenini kaybetmiş durumda. Sorunlarının siyasetle çözüleceğine inanmıyor kitleler.
Güçlendirilmiş parlamenter sistem ve “Cumhuriyet’in demokrasiyle taçlandırılması” vaatleri toplumda beklenen karşılığı bulmuyor. Değişime inanç kalmadı.
Bir yandan da muhalefet içinde yaşanan çekişmeler, çatlak sesler, kişisel hırslarıyla hareket eden aktörler moralleri iyice bozuyor.
Siyasetten ümidi kalmamış, Millet İttifakı’na da tepkili olan kesimler, kendilerine heyecan yaşatacak maceralara doğru sürükleniyor.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100’üncü yılını idrak ederken içinde bulunduğumuz şu durum da, gelecekle ilgili bu umutsuzluk da gerçekten kaygı yaratıyor.
Bakalım, 14 Mayıs’a kadar bir umut havası yaratılabilecek mi, toplumda bir silkelenme görebilecek miyiz?