Ramazan ve Ahiret bilinci
Dünya ahiretin tarlasıdır. Dünyada yapacağımız ibadetler ve Salih ameller ebedi olan dünya hayatımız için sermaye olacaktır. Ramazan ayı bu bakımdan oldukça önemlidir. Oruç ibadeti Müslümanı cennetin Reyyan kapısından cennete davet eder. Kadir gecesini ibadetle geçiren Müslüman seksen üç yıl ibadet etmiş derecesinde sevap alır. Dolayısıyla geçici dünyamızı ahiretimize sermaye etmeliyiz.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir defasında
ashabına şöyle buyurmuştu: “Ben, dünyada bir
ağacın altında kısa bir süre gölgelendikten sonra
yola koyulup oradan ayrılan bir yolcu gibiyim.”
1
Bu hadis-i şerif bizlere dünya hayatının ahiret
hayatına nispetle çok kısa olduğunu haber
vermektedir. Dünyanın geçici nimetlerine tamah edip de ebedi olan ahiret yurdunu unutmamamız
gerektiğini hatırlatmaktadır.
İman esaslarından biri de ahirete inanmaktır.
Ahiret, kulluk yolculuğumuzun son durağıdır. Fani
dünya hayatından sonra başlayacak olan ebedi hayatın
adıdır. Ahiret, bu dünyada yapıp ettiklerimizden
hesaba çekileceğimiz, ektiklerimizi biçeceğimiz hasat
mevsimidir. Müslüman inanır ve bilir ki, bu dünyadan
sonra sonsuz bir hayat var. Ömrünü iman, ibadet ve
güzel ahlakla geçirenler için huzur ve mutluluk yurdu
olan cennet var. Allah korusun Kendini imandan mahrum bırakanlar,
hayatını isyan, günah ve kötülüklerle heba edenler
içinse korku ve azap diyarı olan cehennem var.
Kıymetli Müslümanlar!
Allah’a imandan sonra Müslümanın hayatına
yön veren en önemli husus, ahiret bilincidir.
Peygamber Efendimiz (s.a.s) çok önemli bulduğu bazı
konulara insanların dikkatini çekmek için “Kim
Allah’a ve ahiret gününe iman ederse” ifadesiyle
başlamıştır. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s)’in şu hadis-i
şerifi buna güzel bir örnektir: “Allah’a ve ahiret
gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.
Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirine
ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman
eden ya hayır söylesin ya da sussun.”2
Ahiret bilincine sahip olan Müslüman, başıboş
yaratılmadığının farkında olur. Allah’ın insana şah
damarından daha yakın olduğunu, söylenilen her sözü
ve yapılan her işi kayıt altına aldığını bilir. Mahşer
gününde yapıp ettiklerinin hepsinden hesaba
çekileceği şuuruyla yaşar.
Ahiret bilincini kuşanan Müslüman, Rabbine,
kendisine ve çevresine karşı sorumluluklarını yerine
getirir. Kendisini ve ailesini, yakıtı taşlar ve insanlar
olan cehennem ateşinden korur. Anne babasının
duasını almanın gayretinde olur. Onların rızasını
kazanmayı Allah’ın rızasını kazanmak olarak görür.
Akrabalık hukukuna riayet eder. Komşusuna ikramda
bulunur. Muhtaç ve kimsesizlerin dertlerine derman
olur. Yetim ve öksüzleri gözetir. Onları bağrına basar.
Kendilerine kol kanat gerer. Sevgili Peygamberimiz
(s.a.s)’in şu hadisini asla unutmaz: “Müslümanların
evleri arasında en hayırlısı, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin bulunduğu evdir…”3
Ahiret bilinciyle yaşayan Müslüman itidallidir;
ne dünya için ahiretini feda eder, ne de ahiret için dünyayı terk eder. Bu ikisi arasında dengeli bir hayat
sürer. Müslüman güvenilirdir; eliyle ve diliyle
kimseyi incitmez. Kimsenin canına kıymaz, malına
zarar vermez, iffet ve haysiyetine dil uzatmaz.
Müslüman dürüsttür; iş ve ticaret hayatında
doğruluktan ayrılmaz. Malını fahiş fiyatla satarak
insanları mağdur etmez. Kul ve kamu hakkına riayet
eder, harama bulaşmaz.
Ahiret bilinciyle hareket eden Müslüman, zulme
rıza göstermez. Zalime asla meyletmez. Dünyanın
neresinde olursa olsun mazluma ve mağdura el uzatır.
Zalimin karşısında durur, asla onların ve
destekçilerinin tarafında yer almaz.
Yüce Rabbimizin şu uyarısına dikkat edelim: “Ey İnsanlar! Rabbinize karşı
gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne de
evlâdın babası için bir şey ödeyemeyeceği ahiret
gününden çekinin. Bilin ki, Allah’ın vaadi haktır.
Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan,
‘nasıl olsa Allah affeder’ diyerek sizi aldatmasın.”
4
Rabbimiz dünyaya aldanmadan, Ahiret mutluluğunu elde edebilmeyi nasip eylesin. Amin.
Kaynaklar:
1-Tirmizî, Zühd, 44.
2-Buhârî, Edeb, 3.
3-ibn Mâce, Edeb, 6.
4-Lokmân, 31/33.
(Diyanet hutbesi)