Ramazan ve Ahiret bilinci

Mehmet Sönmezoğlu

Mehmet Sönmezoğlu

Tüm Yazıları

Dünya ahiretin tarlasıdır. Dünyada yapacağımız ibadetler ve Salih ameller ebedi olan dünya hayatımız için sermaye olacaktır. Ramazan ayı bu bakımdan oldukça önemlidir. Oruç ibadeti Müslümanı cennetin Reyyan kapısından cennete davet eder. Kadir gecesini ibadetle geçiren Müslüman seksen üç yıl ibadet etmiş derecesinde sevap alır. Dolayısıyla geçici dünyamızı ahiretimize sermaye etmeliyiz.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) bir defasında

ashabına şöyle buyurmuştu: “Ben, dünyada bir

ağacın altında kısa bir süre gölgelendikten sonra

yola koyulup oradan ayrılan bir yolcu gibiyim.”

1

Bu hadis-i şerif bizlere dünya hayatının ahiret

hayatına nispetle çok kısa olduğunu haber

vermektedir. Dünyanın geçici nimetlerine tamah edip de ebedi olan ahiret yurdunu unutmamamız

gerektiğini hatırlatmaktadır.

İman esaslarından biri de ahirete inanmaktır.

Ahiret, kulluk yolculuğumuzun son durağıdır. Fani

dünya hayatından sonra başlayacak olan ebedi hayatın

adıdır. Ahiret, bu dünyada yapıp ettiklerimizden

hesaba çekileceğimiz, ektiklerimizi biçeceğimiz hasat

mevsimidir. Müslüman inanır ve bilir ki, bu dünyadan

sonra sonsuz bir hayat var. Ömrünü iman, ibadet ve

güzel ahlakla geçirenler için huzur ve mutluluk yurdu

olan cennet var. Allah korusun Kendini imandan mahrum bırakanlar,

hayatını isyan, günah ve kötülüklerle heba edenler

içinse korku ve azap diyarı olan cehennem var.

Kıymetli Müslümanlar!

Allah’a imandan sonra Müslümanın hayatına

yön veren en önemli husus, ahiret bilincidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s) çok önemli bulduğu bazı

konulara insanların dikkatini çekmek için “Kim

Allah’a ve ahiret gününe iman ederse” ifadesiyle

başlamıştır. Nitekim Allah Resûlü (s.a.s)’in şu hadis-i

şerifi buna güzel bir örnektir: “Allah’a ve ahiret

gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin.

Allah’a ve ahiret gününe iman eden misafirine

ikramda bulunsun. Allah’a ve ahiret gününe iman

eden ya hayır söylesin ya da sussun.”2

Ahiret bilincine sahip olan Müslüman, başıboş

yaratılmadığının farkında olur. Allah’ın insana şah

damarından daha yakın olduğunu, söylenilen her sözü

ve yapılan her işi kayıt altına aldığını bilir. Mahşer

gününde yapıp ettiklerinin hepsinden hesaba

çekileceği şuuruyla yaşar.

Ahiret bilincini kuşanan Müslüman, Rabbine,

kendisine ve çevresine karşı sorumluluklarını yerine

getirir. Kendisini ve ailesini, yakıtı taşlar ve insanlar

olan cehennem ateşinden korur. Anne babasının

duasını almanın gayretinde olur. Onların rızasını

kazanmayı Allah’ın rızasını kazanmak olarak görür.

Akrabalık hukukuna riayet eder. Komşusuna ikramda

bulunur. Muhtaç ve kimsesizlerin dertlerine derman

olur. Yetim ve öksüzleri gözetir. Onları bağrına basar.

Kendilerine kol kanat gerer. Sevgili Peygamberimiz

(s.a.s)’in şu hadisini asla unutmaz: “Müslümanların

evleri arasında en hayırlısı, içinde kendisine iyi davranılan bir yetimin bulunduğu evdir…”3

Ahiret bilinciyle yaşayan Müslüman itidallidir;

ne dünya için ahiretini feda eder, ne de ahiret için dünyayı terk eder. Bu ikisi arasında dengeli bir hayat

sürer. Müslüman güvenilirdir; eliyle ve diliyle

kimseyi incitmez. Kimsenin canına kıymaz, malına

zarar vermez, iffet ve haysiyetine dil uzatmaz.

Müslüman dürüsttür; iş ve ticaret hayatında

doğruluktan ayrılmaz. Malını fahiş fiyatla satarak

insanları mağdur etmez. Kul ve kamu hakkına riayet

eder, harama bulaşmaz.

Ahiret bilinciyle hareket eden Müslüman, zulme

rıza göstermez. Zalime asla meyletmez. Dünyanın

neresinde olursa olsun mazluma ve mağdura el uzatır.

Zalimin karşısında durur, asla onların ve

destekçilerinin tarafında yer almaz.

Yüce Rabbimizin şu uyarısına dikkat edelim: “Ey İnsanlar! Rabbinize karşı

gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne de

evlâdın babası için bir şey ödeyemeyeceği ahiret

gününden çekinin. Bilin ki, Allah’ın vaadi haktır.

Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan,

‘nasıl olsa Allah affeder’ diyerek sizi aldatmasın.”

4

Rabbimiz dünyaya aldanmadan, Ahiret mutluluğunu elde edebilmeyi nasip eylesin. Amin.

Kaynaklar:

1-Tirmizî, Zühd, 44.

2-Buhârî, Edeb, 3.

3-ibn Mâce, Edeb, 6.

4-Lokmân, 31/33.

(Diyanet hutbesi)