Sandık yaklaşıyor, seçmen uzaklaşıyor
Yerel seçimlere 47 gün kalmasına rağmen seçim heyecanı başlamış değil, pek başlayacakmış gibi de görünmüyor.
Bir yanda 2023 seçiminin yarattığı hayal kırıklığı ve neden olduğu umutsuzluğun etkisinden kurtulamayan muhalif seçmen, diğer yanda oy verdikleri iktidara başta ekonomik sorunlar olmak üzere yerine gelmeyen vaatler nedeniyle öfkeli ve küskün iktidar seçmeni var.
Oysa bu seçimin sonuçları önümüzdeki yılarda Türkiye siyasetinin nasıl şekilleneceğini belirleyecek. Muhalefetin alacağı kötü sonuç, CHP’nin büyükşehirleri kaybetmesi 2028’e giden süreçte iktidarın elini büyük oranda güçlendirecek.
Kazanılması çok muhtemel bir genel seçimin kaybedilmesinin ardından, yerel seçimde yaşanacak yeni bir hezimetin neden olacağı yıkımın telafisi olmayabilir.
Cumhurbaşkanlığı ve genel seçim sonrası İYİ Parti’de yaşanan dağılmanın ardından, kurultayda yenilginin faturasını Kemal Kılıçdaroğlu ve yakın çevresine ödetmeyi başaran CHP’nin yarattığı umut da uzun sürmedi. Aday belirleme süreci, CHP’de oluşan çatlakları görünür hale getirdi.
CHP üç ayrı kampa bölündü. Bir yanda yeni genel başkan Özgür Özel, bir yanda İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, diğer yanda ise Kemal Kılıçdaroğlu partiyi öyle bir çekiştiriyor ki teyel yerleri herkes tarafından görünüyor.
Seçim öncesi yapılan bir yönetim değişikliğinin sancıları olacağı bekleniyordu ama örneğin Kılıçdaroğlu’nun hala siyasete devam etmesi, geri dönüş planları yapması akıl alır gibi değil. İstifa etmeyi bilmediği için partiyi böyle kritik bir zamanda kurultay yapmak zorunda bırakan Kılıçdaroğlu, CHP’yi bitirmeden hırsından vazgeçeceğe benzemiyor.
Özgür Özel de aday belirleme sürecinde hiç iyi bir performans sergileyemedi. Lütfü Savaş etrafından yaşanan tartışmalar ‘Hatay rezaleti’ olarak seçim tarihine geçecek muhtemelen. Tüm tepkilere rağmen aday gösterilip deprem anmasında yuhalanan Lütfü Savaş’a sahip çıkan Özgür Özel’in açıklamasının ertesi günü, Haluk Levent’e adaylık teklifi yapıldığının ortaya çıkması rezalet değil de nedir?
Ya da İzmir’de Tunç Soyer’i son ana kadar bilgilendirmeden kimsenin tanımadığı, tanıyanların da Cengiz Holding’le ilişkisi nedeniyle iyi tanımadığı Cemil Tugay’ın aday yapılmasına kim anlam verebildi?
Sadece yönetim de değil, CHP’de tek tek isimler de tabanda yaşanan duygusal kopuşu hızlandıracak çıkışlar yapıyor. Yıllarca partide görev yapmış, ismi CHP ile özdeşleşmiş isimlerin aday gösterilmediklerinde kişisel hırslarla partiyi hedef alan açıklamalar yapması genel olarak siyasilere karşı oluşan antipatiyi körüklüyor. Muhalif seçmenlerin siyaset kurumuna da siyasilere de zerre itimadı kalmadı.
31 Mart’a yönelik belki de heyecan yaratan tek konu İstanbul’un AK Parti tarafından geri alınıp alınamayacağı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da zaten seçimin sloganını “Yeniden İstanbul” olarak belirlemiş durumda.
Anketlerde İmamoğlu ile AK Parti’nin adayı Murat Kurum arasındaki farkın giderek kapandığını görüyoruz. Erdoğan henüz meydana inmiş değil, son düzlükte Erdoğan İstanbul’a asılacaktır.
Bu seçime adeta ‘herkese karşı tek başına’ giren İmamoğlu, başarılı olması halinde 2028’in favori cumhurbaşkanı adayı olacaktır. Karşısında sadece Cumhur İttifakı yok bu kez, DEM Parti de İYİ Parti de, Zafer Partisi de İmamoğlu’na karşı güçlü adaylarla yarışıyor. İmamoğlu’nun işi zor ama kaybetmesi halinde siyasi iddiası biter de diyemeyiz. Onca rakibe karşı kazanırsa “yenilmezlik” unvanını Erdoğan’la paylaşacak, yenilmesi durumunda ise bu durum çok da büyük bir başarısızlık olarak algılanmayacaktır.
Türk siyasi tarihinin en heyecansız seçimine doğru giderken gözler sadece İstanbul’da olacak. İmamoğlu’nun İstanbul’da bir sürpriz yapması hem CHP’deki hem de Türkiye siyasetindeki dengeleri değiştirecektir.