Seçmenin gönlü nasıl kazanılır?

Furkan Çalışkan

Furkan Çalışkan

Tüm Yazıları

AK Parti yerel seçimlerin ardından tek bir soruya cevap arıyor: Yerel seçimlerdeki bu düşüşün gerçek sebebi ne?

Seçimlerin ardından 3 ay geçmesine rağmen hala harıl harıl anket çalışmaları yapılıyor.

“Neden düşüşteyiz?” Sorusuna net bir cevap alınmak isteniyor.

Erdoğan, hala çok güçlü ve saygın bir lider.

Ve genel seçimlerin ardından gelen yerel seçim sonuçları gösteriyor ki; tabanda Erdoğan ile AK Parti, aynı anlamı ifade etmiyor.

Seçmen, Erdoğan’a her şeye rağmen güveniyor.

Fakat AK Parti’ye eski inancı yok.

Peki AK Parti, seçmenin gönlünü nasıl kazanabilir?

Ve kendi içerisinde AK Parti neleri tamir etmeli?

Biraz beyin fırtınası yapalım…

ÖNCE TAVAN DEĞİŞECEK

AK Parti’nin başarısız olduğu son birkaç seçime baktığımız zaman, kritik görevlerde hala aynı isimlerin olduğunu görüyoruz.

Genel merkezde aynı kaybedenler, aynı görevi sürdürüyor. Aynı kaybedenlerden yaraları sarması bekleniyor. Saramaz. Önce tavandaki yıpranmış isimlerin değişmesi gerekiyor. En başta da Ali İhsan Yavuz ve benzeri, koltuğa yapışmış isimlerin revize edilmesi gerekiyor.

TEŞKİLAT MENSUPLARI İYİ EĞİTİLMELİ

Sahada hala daha AK Partililer en çok ekonomi ile vuruluyor. Muhakkak ki devletin bir ekonomi modeli var. Yapmak istedikleri var. Neyi neden yaptığıyla ilgili açıklaması var. Bugün yaşadığımız ekonomik darlıkların sebepleri var. İşte bunlar teşkilat mensuplarına tane tane anlatılmalı. Önce teşkilat mensubu nedeni ve sonucu öğrenmeli. Kendisine zor soru gelecek diye kahveye çıkmaktan korkmamalı. O tartışmayı kaybedecek bile olsa, tartışacak donanıma sahip olmalı. Anlamalı ve anlatmalı. Bu sadece ekonomi konu başlığı için geçerli de değil. Şuurlu, hatip, konuştuğu zaman farkını hissettiren teşkilatçılar yetiştirilebilmeli.

BÜROKRAT SORUNU

Şu durumu inkar etmemek gerekir: Bu ülkeyi AK Parti teşkilatlarından önce, bürokratlar yönetiyor. Fakat bürokratların yaptıkları her hata, eksik, yanlış dönüyor, dolaşıyor AK Parti’ye yazılıyor. O zaman burada şunu yeniden oluşturmak lazım: AK Parti teşkilatlarının bürokrasi üzerinde azalan gücünün, bir şekilde kuvvetlendirilmesi lazım. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Biz 9’da gelip 5’te çıkan yöneticiler istemiyoruz” sözünü hatırlamak lazım. AK Parti’nin seçmen gönlüne girebilmesinin etkenlerinden biri de bürokratların kendine çekidüzen vermesinden geçiyor. Bu ülkeyi yönetenler bürokratlar. Bunun bilincinde olmaları gerek. Bürokratlara da dokunmak gerek.

TEPKİ GÖSTERİLMELİ

Kol kırılır, yen içinde kırılır dönemi artık bitti. Çünkü sosyal medya sayesinde her yanlış bir anda önünüze düşebiliyor. Ve bu yanlışlar kurumsal kimliğinize zarar veriyor. Bu nedenle AK Parti, içinde yanlış yapana, zarar verene karşı daha acımasız olmalı. Reaksiyon göstermeli. Toplum, yanlışa yanlış dendiğini görmek istiyor. Yeri geldiğinde muhalefete gösterdiği sert tavrı, kendi içinden yanlış yapana da gösterilmesini istiyor.

SOKAĞI DUYMAK

Belki de en önemli mesele: sokağı duymak. Özellikle belediye başkanı, milletvekili gibi aday belirleme süreçlerinde sokağı duymak en önemlisi. Tabi ki her talip kişi, talip olduğu işi yerine getirecek meziyette olmayabilir. Ama sokağın sesi, bu tip süreçlerde en önemli aday belirleme argümanı olmalı. Yaşanan sıkıntıları tekrar hatırlatmaya gerek yok. Yaşananlardan ders alınmalı.

İSPİYON - DEDİKODU

Kötü, fena bir iş yapandan bahsetmiyorum. Şu şunla oturmuş, bu bunla kalkmış, bu şuna şöyle söylemiş gibi zehirli cümlelerin teşkilatta açtığı yaralar çok derin olabiliyor. İspiyon, ispiyonu dinleyen için oldukça faydalı gözükse de, 1 kişiye yarayan belki 1.000 kişiye zarar veriyor. Her partide olduğu gibi AK Parti içinde de olan dedikodu bir şekilde azaltılmalı, ispiyoncular el üstünde tutulmamalı. Çünkü bu kötü özellikleri nedeniyle yükselen teşkilatçılar, geride kalan dürüst, temiz, ahlaklı insanların motivasyonunu bozuyor.

“SENİNLE İLGİLENİYORUM”

Teşkilat mensuplarının her sorunu çözme şansı yok. Bu nedenle herkesin samimi olduğunu göstermesi gerekiyor. Yapılabilecek iş zaten yapılır. Fakat vatandaşın bir isteği yapılamayacak dahi olsa, karşınızdakine “Sorununla ilgileniyorum. Elinden geleni yaptım ama olmadı” hissini verebilmek gerekiyor. Basit gibi görünüyor fakat ciddi bir meziyettir bu. Herkes tarafından da takdir görür.

PARTİ GÜÇLENDİRİLMELİ

AK Parti’nin güçlü olduğu dönemde, AK Parti İl Teşkilatları bir sorun çözme merkeziydi. Fakat son 5-6 yılda Kocaeli özelinde de genelde de bunun değişmeye başladığını görüyoruz. En basit örneği, dernekler.

Dernekler önceden parti kanalından iş çözdürmeye çalışırdı. Artık direkt Kocaeli Büyükşehir Belediyesine gidiyorlar. Partiyi aradan çıkardılar. Bunun gibi örnekleri çoğaltabiliriz.

Seçmenlerin yeniden AK Parti İl Teşkilatının bir çözüm merkezi olduğuna inanması gerekiyor. Bu ifadelerden, “Başı eğin, partiden isteyin” anlamını çıkarmayın sakın. Bir kurumsal kuvvetten bahsediyorum. Son yıllarda bu kurumsal kuvvet yıkıldı. İnsanların aklındaki, “AK Parti İl Teşkilatı bu konuyu çözer” algısı yıkıldı. Bu mesele ciddi ciddi masaya yatırılmalı, yeni bir yol aranmalı.

AKTÖR ÇOĞALTMAK

AK Parti, hem hükümetin hem de kendi belediyelerinin yaptığı işleri çok fazla sahada anlatmalı. Başiskele Belediye Başkanı Yasin Özlü’nün proje tanıtım toplantısında söylediği sözleri anımsıyorum mesela: “Yapılan işleri sizlerin anlatması gerek” demişti teşkilat mensuplarına. Hakikaten öyle. Ve bunu yapmak içinde AK Parti’nin kendi içindeki aktörleri çoğaltması, daha çok sivrilen isim ortaya çıkarması gerekiyor. Kitle sahibi isimler yaratılmalı. Potansiyeli olan isimlerle özel olarak ilgilenilmeli. 4 yıl sonrasını bugünden hesaplamalı.

KENDİNİ VE BELEDİYESİNİ ELEŞTİRMELİ

Son olarak; AK Partili hem partisini hem de belediyesini eleştirebilmeli. Bunu dozajında, sosyal medyadan dahi yapabilmeli. Makam sahiplerinin dokunulmaz, eleştirilmez olmadığını en başta AK Parti davasını güden teşkilat mensupları göstermeli. Partilinin, kendi yöneticisini ya da belediyesini eleştirebilmesi, toplum nezdinde çok daha etkili olacaktır. Mevcut anlayışların yavaş yavaş mazide kaldığını görüyoruz Çünkü devir değişti. Yeni ve fark yaratacak yaklaşımlar ortaya koymak gerekiyor.

Bu son konu başlığı hakikaten ciddiye alınmalı. Belki sadece bunun için, partililere örnek olması maksadıyla özel isimler belirlenmeli, bir eleştiri ve dil kültürü oluşturulmalı. İnanın farkı göreceksiniz. O geri dönüşleri göreceksiniz.

Amerikan Rüyası

Amerikan Rüyası, daha doğrusu Amerikan Kabusu bana göre tam olarak şudur:

Bir ülkenin ekonomik verilerini, zaten elinde tuttuğun küresel finans çeteleriyle boz.

Fonlarda tuttuğun nakitleri çek, doları değerlendir.

Ülkedeki enflasyonu hortlat.

Tam bu esnada elinde bulundurduğun küresel şirketlerin güçleriyle fırsatçılarını yarat.

Bu arada halkı ve muhalefeti olabildiğince gazla, fonladığın medyayı ve sivil toplum kuruluşlarını devreye sok.

İnsanları asıl görmesi gereken noktadan uzaklaştır.

Devlet başkanını şeytanlaştır, diktatör ilan et.

Amerika’ya yakın işbirlikçileri o devasa reklam ajansların ve elinde bulundurduğun sosyal medya ağları üzerinden parlat.

Ve final: Elinde nur topu gibi sana göbekten bağlı kukla bir hükümet.

Ne yazık ki bu bir rüya ya da kabus kadar kısa da sürmüyor.

Zamana yayıp, yıllarca acı çektiriyorlar.

İpucu

Göle su gelinceye kadar kurbağanın gözü patlarmış.