Şimdi ne olacak?

Türkiye seçim sürecinden çıktığından beri kaybedenler tarafında bir özeleştiri görmedik. Muhalefet liderleri pek konuşmadı, konuştuklarında da kendilerini savundu.

Dün gerçekleştirilen İYİ Parti kurultayında da durum değişmedi. Akşener kendinden başka herkesi suçladı. Delegeden başladı, parti yöneticileriyle, milletvekilleriyle devam etti; ittifak ortaklarına, muhalif medyaya, hatta sosyal medyada görüş bildirenlere kadar esti gürledi. Güçlü ve kararlı bir liderden çok agresif ve tehditkar bir görüntü çizdi.

İYİ Parti’nin oy oranını artıramamasını belli ki CHP ile birlikte siyaset yapmasına bağlıyor. İYİ Parti içinde CHP’den daha CHP’li isimler olduğu da biliniyor. Bu kesimler, CHP’li büyükşehir belediyeleri ile çıkar ilişkilerine girdikleri için bazen kendi partilerine karşı CHP’nin yanında yer alabiliyorlar. Akşener’in 3 Mart’ta kalktığı Altılı Masa’ya 6 Mart’ta geri dönmesinde de bu çevrelerin etkili olduğu söyleniyor.

Anlaşılan o ki, Akşener bugüne kadar parti içinde güçlü bir otorite sağlayamamış. Şimdi “Şımarıklık dönemi bitti” diyerek demir yumruğunu masaya vuracağını ifade etmeye çalışıyor.

Oysa bu güne kadar partide otoritesini kuramayan kendisidir, Altılı Masa’da etkili bir güç olamayan kendisidir, adaylık sürecini yönetemeyen de kendisidir.

“Kazanacak aday” diye aylarca gündemi meşgul edip seçmende “Bunlar anlaşamayacak, bunlarla bir yere gidilmez” duygusu yaratan kendisiydi. Masayı devirerek ağır ithamlarda bulunan da kendisiydi, üç gün sonra yüzünü düşürüp tıpış tıpış masaya dönen de kendisiydi. Bu görüntünün seçim kaybedilmesinde hiç mi etkisi olmamıştır acaba?

Akşener, adaylık konusunu onca zaman hem masada, hem ikili görüşmelerde CHP lideri Kılıçdaroğlu ile tartışmadı. Adayın belirlenmesinde etkili bir rol oynayamadı.

Eğer bir dayatmaya muhatap olduysa bu onun liderlik becerisini konuşturamadığını, pazarlık yapamadığını, sözünü dinletemediğini de göstermez mi? Eğer 5 parti karşısında tek başına kaldıysa bunda kendisinin hiç mi sorumluluğu yoktu?

Kılıçdaroğlu, sağ partilerin liderleriyle işbirliği yapabilirken Akşener neden yapamadı? Bu sorular ortada dururken, Akşener’in parti içinden ve dışından gelen tüm eleştirileri “saygısızlık” olarak değerlendirerek ateş püskürmesi anlaşılır gibi değil.

Siyasiler tüm dünyada eleştirilir, ağır ithamlara da muhatap olur, işin doğası böyleyken öz eleştiri vermesi gereken yerde hamasetle esip gürlemesi doğru olmadı.

İYİ Parti ve Meral Akşener hiç mi haksızlığa uğramadı? Uğradı elbette. Keşke gerçek bir akademisyen gibi sakin sakin bunları anlatsaydı. Toplum da ne demek istediğini anlasaydı. Şu haliyle sadece sopa göstermiş oldu Akşener ve televizyonda kendisini izleyen seçmene son derece duygusal ve kontrolsüz bir görüntü verdi.

Bundan sonra belli ki Hanımefendi partiyi “disipline etmeye” çalışacak. Otoritesini güçlendirecek. Bu İYİ Parti’nin ve kendisinin sorunudur, nasıl siyaset yapacağını kendisi bilir.

Muhalefetin başarısızlıklarından sıdkı sıyrılıp siyasete soğumuş seçmen zaten bu partilerin ne yaptığı ile de pek ilgilenmiyor artık. Ama önümüzdeki Mart ayında bir yerel seçim var. Millet İttifakı tarafından kazanılmış büyükşehirlerin kaybedilmesi tehlikesi muhalefeti bekliyor. Seçime, yeni bir ittifak mı dersiniz, işbirliği mi artık hangi biçimde olursa olsun, birlikte gidilmesi gerekiyor.

Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi bırakmayacağı artık kesinleşti. Bu şartlar altında İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da CHP’de değişimi zorlaması mümkün görünmüyor. İmamoğlu da mecburen İstanbul’a verecektir ağırlığını. Bu durumda Kılıçdaroğlu’nun İYİ Parti’nin “haysiyetini” koruyabileceği bir ortaklık teklif etmesi beklenebilir. Akşener’in ifadesiyle İYİ Parti’nin “kuyruk siyaseti” görüntüsü vermeyeceği bir eşitler arası işbirliği sağlanması gerekecek.

Son zamanlarda sürekli dikkat çektiğim gibi Türkiye, muhalefetsiz kalma tehlikesi ile karşı karşıyadır. Siyasi liderleri çok büyük bir sınav bekliyor. Şimdiye kadar bu sınavdan başarılı çıkacaklarına dair bir izlenim verdikleri maalesef söylenemez.