Şimdi ne olacak?

Hamas’ın geçtiğimiz Cumartesi günü İsrail’e yönelik saldırısı ile başlayan savaş, tüm dünyanın gözünü bir kez daha bölgeye çevirmesine neden oldu.

Kuzeyinde Ukrayna-Rusya savaşı devam eden Türkiye, şimdi de güneyinde bir savaşla karşı karşıya kaldı. Çevresinde savaşların biri biter biri başlarken, Türkiye’nin jeopolotik konumunun avantajlarından çok dezavantajlarına odaklanmamız lazım galiba.

İran destekli Hamas’ın sivillere yönelik saldırısının, İsrail’in başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkeleri ile normalleşme girişimlerinin baltalanması amacını taşıdığı tahmin ediliyor.

ABD ve İsrail’in bölgede iki devletli çözümün mümkün olmadığına dair yarattığı algı, Arap ülkelerini Filistin sorununu bir nevi paranteze alarak İsrail ile normalleşme arayışına itmişti. Hamas’ın saldırısı normalleşme çabalarına ağır bir darbe vurdu.

İsrail’in bu saldırıyı hiç beklemediği ve tamamen hazırlıksız yakalandığı anlaşılıyor. İsrail toplumu da yaşananlardan Başbakan Netanyahu ve onun aşırı sağ koalisyonunu sorumlu tutuyor. Dün açıklanan bir kamuoyu araştırmasına göre, İsraillilerin yüzde 92’si olanlardan hükümetin sorumlu tutulmasını, yüzde 56’sı da Netanyahu’nun istifa etmesini istiyor.

İşin en acıklı yanlarından biri ise Hamas’ın saldırısında Netanyahu’nun Filistin’e karşı yürüttüğü faşizan politikalara karşı çıkan sol kesimden sivillerin katledilmesi oldu. Aylardır Netanyahu’nun yargıyı kontrol altına almaya çalışmasına karşı sokaklarda direnen bu kesimler hedef alındı. Bu eylemleri destekleyen askerler de vardı. Asker de yargıya yapılacak müdahale ile Filistin yerleşimlerine yönelik uluslararası hukuku hiçe sayan saldırı emirleri verilmesinden endişe ediyordu.

Kendi halkını koruyamayan İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırılarda ise katledilenlerin çoğunluğu çocuk ve kadınlardan oluşuyor. İsrail ordusu, Gazze’de insanların korkunç bir şekilde can vermesine neden olan fosfor bombası kullanıyor. İnsanları elektriksiz, susuz bırakıp tahliyeye zorluyor.

İsrail’in bu savaş suçlarını işlerken, ABD’nin tam desteğini aldığını, ABD dışı Batı’dan da birkaç istisna hariç İsrail’e destek geldiğini görüyoruz. Dünya ikiye bölünmüş durumda: İsrail’e arka çıkan bir Batı ile İsrail’i her koşulda şeytanlaştıran dünyanın geriye kalanı olarak.

Peki en kötü senaryo gerçekleşir mi? Yani savaş genişler de ABD ve İran karşı karşıya gelir mi? Türkiye büyük bir yangının ortasında kalır mı?

Şimdilik hem ABD’nin, hem İran’ın temkinli davrandığını görüyoruz. İran, saldırıya dahli olmadığını iddia ederken, ABD de en azından buna inanmış gibi yapmayı tercih ediyor.

Hamas’ın planını bilmiyoruz. Bu saldırıyı gerçekleştirirken ikinci adımı da belirlemişlerdir diye tahmin ediliyor. Kara harekatı başladığında İsrail’i Gazze’de neyin beklediğini göreceğiz. Batı Şeria’dan, Lübnan’dan, Ürdün’den saldırıya geçilmesi ihtimali de bir kenarda duruyor.

Türkiye şimdilik sağduyulu bir tutum takınmış görünüyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan aklı selim açıklamalar yapıyor. Erdoğan arabuluculuk görevine soyunabilir. Esir takasında rol oynayabilir.

Türkiye ile İsrail arasında son dönemde yürütülen normalleşme sürecinin de duraksadığını söyleyebiliriz. Ekonomide çıkış arayan Erdoğan’ın bu durumdan hoşnut olduğunu sanmıyorum.

Peki, bu yaşananlar Türk ekonomisini nasıl etkileyecek? Savaşın petrol fiyatlarında baskı yaratacağı açık. Zaten yüksek olan petrol fiyatlarında yaşanacak artış kırılgan ekonomimizi zorlayacaktır. Sokaktaki insana kısa vadede en önemli yansıması bu olacaktır.

İlerleyen süreçte Hamas karşıtı Körfez ülkeleri ile Türkiye arasında yeni bir gerilim ortaya çıkabilir mi? Ekonomisini toparlamak için Körfez ülkeleri ile yapılan anlaşmalara güvenen Türkiye zor durumda kalır mı? Bunları zaman içerisinde göreceğiz. Her şey bir yana Türkiye ekonomisine belirsizlik hiç iyi gelmeyecektir.