“Şimşek” çaktı, şimdi fırtına mı kopacak?

Son yıllarda Türkiye’de yaşanan ekonomik sorunları ciddiye alanlar, hem ülkenin geleceği, hem de bireysel bekası için endişelenenler, gözünü kulağını ekonomistlere çevirmiş durumda.

Üniversitede dört yıl boyunca iktisat dersi almış olmama rağmen gelişmeleri takip edip anlamakta, yorumlamakta son derece zorlanıyorum. Siyaset gibi bol keseden ahkam kesmeye uygun bir alan değil, karmaşık bir bilim dalı ekonomi.

Ekonomistler farklı değerler, tercihler, beklentiler ve motivasyonlarla kararlar alan insanların ekonomik davranışlarını anlamaya çalışıyor.

Tüketim, yatırım, üretim, istihdam, enflasyon, faiz oranları gibi birçok değişkeni göz önüne almanız gerekiyor. Bu değişkenler birbirleriyle karmaşık bir şekilde etkileşime giriyor ve sonuçlar zaman içinde değişebiliyor.

Bu etkileşimleri analiz etmek, tahmin etmek ve sonuçları anlamak için matematiksel modeller, istatistik ve veri analizi gibi araçlara başvurulması gerekiyor. Yine de geleceği tahmin etmek için birçok belirsizlikle karşı karşıyasınız.

Üstelik ekonomik sistemler politik kararlar, doğal afetler, siyasi olaylar, teknolojik ilerlemeler gibi bir dizi dış etkenden etkilenebiliyor. Bu nedenle, ekonomistlerin gelecekteki olayları tahmin etmek ve ekonomik sonuçları öngörmek için verileri ve modelleri kullanmaları zor bir görev.

Ekonomi politikacılara bırakılamayacak kadar ciddi bir alan. Maalesef biz milletçe ekonomistleri dinlemek yerine politikacıların yalanlarını, anlattıkları masalları dinlemeyi daha çok seviyoruz. Zor olandan kaçtıkça, kolay lokma olduğumuzun farkında değiliz.

O yüzden, yeni haftaya girerken ekonomide yaşanan ve “Şimşek çakması” diye özetlenen, yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in hayata geçirdiği tedbirleri ekonomistler nasıl yorumluyor diye bir bakalım istedim.

Sözcü gazetesinden Ruhat Mengi’ye konuşan ekonomist Selçuk Geçer bütçe açığının 1.5 trilyona yaklaştığına dikkat çekmiş ve bu durumdan kurtulmak için vergilerin artırıldığını, KDV’nin yüzde 18’den yüzde 20’ye, yüzde 8’den yüzde 10’a çıkarıldığını belirterek bu artışın enflasyonist bir etki yapacağını, bunun da enflasyonda 4-5 puana denk geldiğini söylemiş.

Hükümetin bütçe açığının bedelini vatandaşa ödettiğini söylüyor Geçer: “Burada ciddi bir iflas var aslında. Türkiye iflas etmiş durumda, Türkiye artık bu işi kaldıramayacak pozisyona gelmiş durumda, vergi gelirleri zaten kötü, çünkü yüksek vergi ‘kayıt dışı’nı da beraberinde getiriyor, insanlar vergiden kaçınıyorlar ya da vergiyi kaçırıyorlar, dolayısıyla devlet de diyor ki ‘ödeyenden her türlü alacağım.’ Ödeyen kim, zorunlu ödemelerimiz.”

Elektriğe, doğalgaza da zamlar geleceği öngörüsünde bulunan Geçer, “Daha döviz yükselecek, onun yaratacağı bir bedel olacak, onu bize ödetecekler, emekli maaş zammını bize ödetecekler, önümüzde yerel seçim var, harcamalarını bize ödetecekler. Yerel seçimler 3 ay kala da yine ‘doğal gaz bedava, o bedava, bu bedava, onu yaptık, şunu yaptık’ diyecekler, yerel seçimlerde bazı yerleri kazanacaklar, sonra önlerine bakacaklar. İşler daha da beterleşecek” diyor.

Türkiye'nin önemli makroiktisatçılarından Prof. Dr. Refet Gürkaynak, vergi artışlarıyla ilgili olarak “Bunlar tüketim vergisi, bir şey alınca vergi ödüyorsunuz. Asgari ücretli yaşamak için tüm gelirini harcamak zorunda, tüm gelir KDV'ye tabi. Yüksek gelirli tasarruf da ediyor, sadece harcadığı kısım KDV'ye tabi. Düşük gelirliden oransal olarak daha çok alan vergi bu. Rezil iş. İşini öyle yapan devlet de bu kadarlık devlet olabiliyor. Hasılı, hükümet zaten her yanı zarar ziyan olan bu sistemi daha da kötüleştirmeyi seçti. Hem vergi toplamada aczin, hem bunu düzeltmede niyetsizliğin ilanı” yorumunu yapıyor.

Merkez Bankası eski başekonomisti Prof. Dr. Ali Hakan Kara ise (Kur Korumalı Mevduat’ın (KKM) tüm yükünün Merkez'e geçmesi ve vergi oranlarındaki artışlar sonrası enflasyon beklentisini güncelledi. Kara "Yıl sonu (resmi) enflasyon tahminimi %45’ten %56’ya yükseltiyorum" dedi.

Eski Hazine Müsteşarı iktisatçı Dr. Mahfi Eğilmez ise yaşanananları "Devekuşu Teorisi" başlığıyla anlatıyor. Durumun 'ekonomiyi krizden çıkarmaktan' çok, 'kriz yokmuş gibi göstermek' haline döndüğünü söyleyen Eğilmez, “En azından 'faiz neden – enflasyon sonuç teorisi bir yana bırakıldı” diyor.

Enflasyon, büyüme ve işsizliğe dikkat çeken Eğilmez, KKM'deki son düzenlemenin de etkisinin sorunlu olduğunu belirterek durumu "Şimdi bu enkazla uğraşmak durumundayız. Bu uğraş, uzun ve acı verici bir gelecekten başka bir şey vaat etmiyor" diye özetliyor.

Avrasya Yatırım’dan ekonomist Evren Devrim Zelyut da TBMM’ye sunulan teklifte KKM’de hazine desteği uygulamasının, para basılması anlamına geldiğini söyledi. Zelyut “Bu da enflasyonu çıldırtacak” saptaması yaptı.

Zelyut durumu tespit ederken ekonomi yönetimine tavsiyelerde de bulunuyor:

“Muazzam açıklar para basılarak ve zam yapılarak kapatılmaya çalışılıyor. Bu zamlar enflasyonu tetikleyecek.

Keşke reformları sağlayacak bir program yapılsaydı. Vakit hala geç değil, yalnızca Körfez sermayesini değil, Batı sermayesini de getirecek reformları hayata geçirebilirseniz halkın üstüne yüklenecek vergi yükünü hafifletebilirsiniz. Ama Batı sermayesi gelmezse, direkt yatırımlar olarak gelmezse halkın üstüne zamlar yağar, halk ezilir. Sadece Körfez’e yüzünüzü dönmekle bu olmaz.

Zamlar demek, TL’nin değer kaybı, doların değerinin yükselmesi demek. Bu 30’un kırılıp 35’e gidilmesine yol açacak.

25 milyar dolar 4 aylık dış ticaret açığı. Sizin yılbaşına kadar durumu çevirmeniz, yılbaşından sonra 30’un kırılıp 35’in karşımıza gelmesine netice verecek.

Mehmet Şimşek’in elini serbest bırakın, faizi bırakın arttırsın. Dış sermayede Batı’ya da dayansın. Zam ve vergi artışlarını ancak böyle önleyebiliriz.

Rezervlerdeki tükenişin bir sebebi de muhalefetin etkisiz kalması.”