Suçüstü yakalanan Kılıçdaroğlu şimdi ne yapacak?

CHP cephesinde çok ilginç şeyler yaşanıyor. Mesele artık “Kemal Kılıçdaroğlu yanlış aday mıydı, doğru aday mıydı” ya da “Bu kadar çok seçim kaybetmiş bir liderin partinin başında kalmaya devam etmesi doğru mudur, yanlış mıdır” tartışmalarının ötesine geçmiş durumda. Kılıçdaroğlu’nun “ahlakı” tartışma konusu haline geldi.

Olaylar şöyle gelişti: İkinci tura giderken Kılıçdaroğlu ile kamuoyuna açık bir protokol metni imzalayan ve muhalefetin saflarına geçen Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, geçtiğimiz günlerde verdiği bir röportajda imzaladıkları tek protokolün bu olmadığını, Kılıçdaroğlu ile İçişleri Bakanlığı dahil olmak üzere üç bakanlık ve MİT Başkanlığını için de ayrı bir protokol imzaladıklarını söyledi.

Bu açıklama sadece seçmende değil, Millet İttifakı ortağı partilerde de büyük şaşkınlık yarattı. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu katıldığı bir programda, Kılıçdaroğlu’nu arayıp bu iddiayı sorduğunu ve ‘Kesinlikle bunlar doğru değil’ cevabını aldığını söyleyerek “dürüstlüğüne güvendiği biri” olan Kılıçdaroğlu’na inandığını ifade etti.

Bu telefon konuşmasından sonra yapıldığı anlaşılan bir kamuoyu açıklaması da söz konusu. CHP Sözcüsü Faik Öztrak tarafından yapılan yazılı açıklamada “Zafer Partisi ile kamuoyuna açıklanan bir protokol yapıldı. İki protokolde de İçişleri Bakanlığı ve MİT ile ilgili bir madde yer almadı” ifadeleri ile Özdağ yalanlandı.

Tam konu kapandı derken, Kılıçdaroğlu önceki akşam katıldığı canlı yayında bu iddianın sorulması üzerine şunları söyledi: “O protokolle ilgili konuşmam doğru değil. İki kişinin namusuna teslim edilen protokoldür. Açıklamayı ahlaki olarak doğru bulmam. Benim konuşmam doğru değil. Protokol ikimizin arasında imzalandı. Kamuoyuna açık değildi. İkimizin namusuna teslim edildi, nokta.”

Nokta mı? Kılıçdaroğlu böyle bir konuyu noktalama işaretleri ile, “tıp oyunu” ile kapatabileceğini ummuyordur herhalde. Böyle emrivaki ifadeler kullanması da “demokrat” imajını iyice aşındırıyor. Zaten seçimden beri sergilediği hesap vermez, özeleştiri yapmaz, koltuğunu bırakmaz tavrıyla seçmende büyük hayal kırıklığına sebep olan Kılıçdaroğlu için artık çanlar gerçekten çalıyor diyebiliriz.

Farklı siyasi görüşteki partileri bir araya getiren, Altılı Masa ile ortak mutabakat metni hazırlayan, Millet İttifakı’nı genişleten Kılıçdaroğlu’nun bu başarısı onun dengeleyici, güvenilir, demokrat, egosuna hakim bir lider olduğu izlenimi yaratmıştı. Şimdi herkes şu soruyu soruyor: Kılıçdaroğlu seçmeni ve ortaklarını yanıltmış olabilir mi?

Gizli bir mutabakat metni yapmak her şeyden önce etik midir? Mesela Özdağ ile Kılıçdaroğlu arasında imzalanan protokolde kayyım atamaları konusunun gündeme gelmesinden rahatsız olan Kürt seçmenler, Kılıçdaroğlu’nun bu konudaki menfi duruşuna güvenerek ona oy verdiler. Aşırı milliyetçi Özdağ’ın İçişleri Bakanı olacağını, kabinede Zafer Partisi’nin ağırlığı olacağını, MİT’in Özdağ’ın yönetimine gireceğini bilselerdi oy verirler miydi? Aynı şey sağ milliyetçilikle arasında büyük mesafe bulunan sol seçmen için de geçerli olmaz mıydı? Özdağ’ın desteğini “Bağrına taş basarak” kabullenen seçmen, böyle gizli bir protokol olduğunu bilse bağrına kayalar basabilir miydi?

Ya Millet İttifakı’na dahil partilerin liderleri ne hissediyordur şu anda? Mesela son ana kadar Kılıçdaroğlu’na neredeyse kefil olan Davutoğlu, kendini fena halde kandırılmış hissetmiyor mudur? Kılıçdaroğlu’nun “dostlarımız” dediği parti liderlerinden habersiz böyle işlere kalkışması karşısında, artık herhangi bir parti yöneticisi onun liderliğinde bir ittifak kurmayı aklından geçirebilir mi? Velev ki geçirdi, seçmen gözünde onları hangi konuma düşürür böyle bir görüntü?

Artık anlaşılan şu ki, muhalefet seçmeni, aylar ve aylarca Altılı Masa buluşmalarını izlerken, mutabakat metni hazırlanıyor diye oyalanırken Kılıçdaroğlu ve çevresi meğer pazarlıklar yoluyla adaylık dayatması yapıyormuş. Önce masadaki küçük partiler bol keseden dağıtılan cumhurbaşkanlığı yardımcılıkları, bakanlıklar ve milletvekillikleri ile Kılıçdaroğlu’nun adaylığına ikna edilmiş. Masadan çıkan tek çatlak sesin sahibi İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de, büyük bir baskıyla masaya geri getirilerek Kılıçdaroğlu’nun adaylığını onaylamak zorunda bırakılmış. İlk turun ardından da kesenin ağzı Ümit Özdağ’a açılmış, hem de gizli gizli!

Ortaya çıkan tablo gerçekten vahim. Kılıçdarooğlu’nun “nokta”sı kendi liderliğinin sonu olabilir.