Tezcan Galvaniz’e kayyum atansın
Tezcan Galvaniz Fabrikası, Kocaeli’nin bir değeridir. İstihdam kapısıdır.
Tezcan Galvaniz Fabrikası, Sadettin Tezcan’ın şahsından çok daha büyük bir meseledir. Daha büyük ve önemli bir kurumdur. Sadettin Tezcan korkuluksa, Tezcan Galvaniz hasat veren bir tarladır.
Bu hatırlatmaları yaparak yazıma başlamak istedim. Çünkü Tezcan Galvaniz’de yaşanan sorunları gündeme taşıyan isimlerden biriyim. Bunları fabrikayı yıpratmak değil, iş verenin belki biraz kendine gelmesi için yaptım. Ama ne yazık ki, bir arpa boyu yol alamadık.
Sadettin Tezcan’ın nasıl bir kişiliğe sahip olduğunu iyi biliyorum. Bugüne dek maalesef elimizde görüntü olmadığı için ifade edemediğimiz birçok iddia vardı.
Mesela onlardan biri, işçiye alenen hakaretler yağdırmasıydı.
Mesela onlardan biri, işçilerine saldırgan bir tutum takınmasıydı. Ve ortaya çıktı ki, evet bu adam işçisine saldırıyor. Psikolojik şiddetin yanı sıra, fiziksel şiddete de son derece meyilli bir arkadaş.
Şimdi burada dakikalarca Sadettin Tezcan’ın işçiye saldırmasıyla, hakaret etmeleriyle ilgili sözler sarf etmeyeceğim.
Sadece Kocaeli Valisi Seddar Yavuz’a, devletimize bir hatırlatma yapmak istiyorum.
Sadettin Tezcan, her toplu iş sözleşmesi döneminde kazanamayacağını bile bile sendikayla ilgili yetki başvurusuna karşılık dava açar, işçisinin zam almasını 8-9 ay engeller. Bundan keyif alır, sonra da kuzu gibi o vermediği paraları toplu bir şekilde öder.
Sadettin Tezcan, fabrikasına bakmaz. Hijyen koşullarını işçisi için oluşturmaz.
Astığım astık, kestiğim kestik bir arkadaştır.
Sonunu düşünmez. Her darda işçisini, “Kapatırım fabrikayı” diyerek tehdit eder.
Nokta TV’deki Nokta Atışı programımızda Sadettin Tezcan için, “Mahallede topu olan, istediğini oynatıp, istemediğini oynatmayan, kendisi gidince de maçı bitiren” şımarık bir çocuk benzetmesi yaptım. Bugünkü videoyu izlediğimde yeniden ne kadar haklı olduğumu düşündüm.
Devam edelim, Sadettin Tezcan, Öz Çelik İş Sendikasıyla bir toplu iş sözleşmesi imzalamasına rağmen işçiye vermesi gereken kışlık kıyafeti vermez.
Azarlar, psikolojik baskı kurar, hatta görüyoruz ki iş fiziksel şiddete kadar gitmiş.
Tezcan Galvaniz, Kocaeli için, Kartepe için bir değerdir.
Önemli bir üretim üssüdür. Kentin katma değerine katkı sağlayan bir işletmedir.
Ki bu hikayenin en büyük pay sahibi de vefalı işçisidir.
Tüm baskılara, hor görülmeye rağmen Tezcan Galvaniz’in işçisi dimdik ayakta kalabilmiş, fabrikasına sahip çıkmıştır.
Tezcan Galvaniz’in sahibi Sadettin Tezcan’ın, psikolojik olarak inceleme altına alınması gerekmektedir. Hatta kendisine bir takım kan testleri de uygulanmalıdır.
Kendisinin bugüne kadar sergilediği tavırlar nedeniyle, yazdığım ve elimde delili olmadığı için yazamadığım konulardan kaynaklı, fabrikayı yönetebilecek kapasitede olup olmadığı belgelenmelidir.
Tezcan Galvaniz’e kayyum atanmalıdır.
Bu fabrika Kocaeli’ye lazım. Tezcan Galvaniz, Sadettin Tezcan’dan katbekat büyüktür.
Dört bir koldan saldırı altındayız
Birileri yıllarca, büyük fotoğrafı görmeye çalışanlarla dalga geçti.
Ağızlarını yaya yaya, “Dış güçler, dış güçler” diye gözümüzün önünde olan şeyleri halının altına süpürttürdü.
Arz-ı Mevud’u anlatıldığında, “Bunlar hayal ürünü, komplo teorileri” dedi.
Orta Doğu coğrafyasında yaşanan tüm zulmün, tepede tek bir kola bağlandığını ifade etmeye çalıştıkça ideolojilerle, ırkçılıkla, gerçeklik bağlamından kopmuş söylemlerle suyu bulandırmaya çalışıyorlar.
Dostlar, arkadaşlar, büyüklerim, küçüklerim.
Memleket dört bir koldan saldırı altında.
Biz her dönem seçim provokasyonlarına alışık bir milletiz. Bu provokasyonlar da genel olarak siyasi liderleri hedef alır, ya da ekonomi üzerinden toplum kaşınır vesaire.
Fakat bugün farkındaysanız, daha farklı şeyler oluyor.
Yaşadığımız hiçbir şeyin tesadüf olduğunu düşünmüyorum.
Suudi Arabistan’da oynanacak Süper Kupa Finalinde, Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un önderliğinde, Galatasaray Başkanı Dursun Özbek de kafakola alınarak, yapay bir Atatürk krizi çıkarılıyor. Mr. Ali Koç ve Dursun Özbek, tüm kuralların net olduğu ve sözleşmede gayet açık olduğu halde, bunu çiğnemek istiyor.
Biri çıkıyor, hilafet bayrağı taşıyan adama yumruk atıyor.
Biri çıkıyor, Osmanlı’ya sövüyor.
Biri çıkıyor Anıtkabir’de, “Şeriat gelecek” sloganları atıyor.
Biri çıkıyor, yaşananları fırsat bilip milleti meydanlara davet ediyor.
Bir it çıkıyor, Apo içerideyken diğer şehirlerdeki insanlar da huzur bulamaz diyor. Aleni, gözlerimizin içine baka baka, arsızca bizi tehdit ediyor.
Terör destekçisi Selo çıkıyor, Kürtleri galeyana getirmek adına Türk düşmanlığını körüklüyor.
Ülkede, “Türkçülük” kavramı üzerinden bir ırkçılık hortlatılmaya çalışılıyor.
Elhamdüllah, Müslüman bir Türk’üm ben. Ama önce insanım. Türk milletine mensubum. Benim milletim şereflidir. Fakat Arap’a, Kürt’e, Gürcü’ye de üstün değildir.
Hepimiz seçemediğimiz bir anadan dünyaya gelmişiz. Ve bunun üzerinden kimseye üstün olduğumuzu düşünmemeliyiz.
Ancak görüyoruz ki, birileri sürekli toplumu kaşıyor.
Sanatçısıyla, siyasetçisiyle, kandırılmış gençleriyle, abuk sabuk konuşan tarihçileriyle, iyice terbiyesizleşen, millete salak diyen gazetecileriyle kaşıyor.
Biri çıkıyor, Atatürk üzerinden kaşıyor.
Toplumun bam tellerine dokunulmaya çalışılıyor.
Bile isteye bunlar yapılıyor, aslında herkes kendi rolünü oynuyor.
Ben tüm bu operasyonların, tek bir elden yürütüldüğüne inanıyorum maalesef. Her şey planlı gibi geliyor.
Sevan Nişanyan’ın da dediği gibi: “Yarın Arap ülkeleri ile İsrail arasında bir savaş çıkarsa Türkiye’nün rolü batı ülkeleri için hayati nitelikte olacak. Türkiye’de zaman zaman bir lağım gibi taşan Arap düşmanlığının hangi kaynaklardan beslendiğini buna göre değerlendirin.”
Bizim itidalli olmamız lazım. Önce insan olduğumuzu unutmamamız lazım. Hakkı savunup, hakkı konuşup, kurulan bu tuzaklara aldanmamamız lazım.
Bu sefer daha farklı bir şey deniyorlar. Allah yardımcımız olsun.
Bazen dilim sertleşiyor
Bazen dilim sertleşiyor. Doğru.
Biri ceddime söverken, ceddimi tiye alırken sertleşiyor.
Birileri bariz bir kaos kurgularken, bu gün gibi ortadayken onlara karşı dilim sertleşiyor.
Birileri sırf siyaset için toplumun bam teline dokunduğunda, insanları birbirine kırdırmaya çalıştığında dilim sertleşiyor.
Tutamıyorum kendimi, dostlarımdan, sevdiklerimden uyarı alıyorum. Hak da veriyorum.
Tutmam lazım kendimi….
İpucu
Nankör insan, her şeyin fiyatını bilen fakat hiçbir şeyin kıymetini bilmeyen kimselerdir.
Oscar Wilde