TÜİK verilerine rağmen

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son bakanlar kurulu toplantısının ardından, haziran ayı enflasyon rakamı sonrasında memurların ve emeklilerin maaşlarının belirleneceğini açıklamasının ardından milyonlarca memur ve emeklinin gözü, TÜİK’in bugün açıklayacağı rakamlarına çevrilmişti.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı haziran ayı enflasyon verilerine göre, Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE), haziran ayında aylık bazda yüzde 3.92 artış gösterdi.

TÜİK'ten açıklanan verilere göre; enflasyon haziranda yıllık bazda yüzde 38,21'e gerilerken, bu rakam son 18 ayın en düşük seviyesi olarak kayıtlara geçti.
*Böylece memurların merakla beklediği 6 aylık enflasyon artışı yüzde 19,77 oldu.

Oysa bağımsız ekonomistler tarafından kurulan Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), pazartesi günü haziran ayı enflasyonunu yüzde 8,54; yıllık enflasyonu yüzde 108,58 ve Ocak-Haziran dönemini yüzde 50,53 olduğunu açıkladı. Yani TÜİK’e göre 19,77 olan 6 aylık enflasyon oranı, ENAG verilerine göre yüzde 50,53. Bu oran, memur ve emekli zamları için gösterge niteliğinde olduğundan aradaki bu fark çok kritik bir öneme sahip.

TÜİK’in verilerine karşı genel bir güvensizlik olduğunu uzun zamandır biliyoruz ama ticari anlaşmalarda ENAG verilerinin kullanıldığını geçtiğimiz günlerde öğrenmiş olduk. Özel bir şirketle sponsorluk anlaşması imzalayan Galatasaray, KAP’a yaptığı özel durum açıklamasında, anlaşma kapsamında TÜİK’le birlikte ENAG’ın açıklayacağı enflasyon oranlarının da dikkate alınacağını bildirdi.

Bu haber gündeme bomba gibi düşerken, ENAG başkanı Veysel Ulusoy, verilerinin yurtiçi birçok alanda ve sözleşmede kullanıldığını belirtti. Hatta açılan davalarda, özellikle hayat sigortası getirilerine dair anlaşmazlıklarda mahkemelerce ENAG verileri talep ediliyormuş.

Sadece ENAG değil, İstanbul Ticaret Odası (İTO) ile TÜİK’in verileri de son dönemde ayrışıyor. 60 yıla yakın süre TÜİK ile paralel veriler açıklayan İTO ne oldu da ayrıştı?

Bugün TÜİK ile İTO verileri arasındaki açılan makasa çarpıcı bir örnek paylaşıldı. İTO verilerine göre 2011'in başından bu yana giyimde yaşanan fiyat artışı 9.4 kat oldu. TÜİK verilerine göre ise bu artış sadece 3.6 kat.

Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve eski Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, İTO ile TÜİK arasındaki büyük farka “Kendi kendine konuşan grafikler serisine devam” paylaşımıyla dikkat çekti. Fark da fark yani!

Ama asıl önemli fark, vatandaşın markette karşılaştığı fiyatlarla TÜİK’in açıkladığı rakamlar arasında oluşuyor. Vatandaş haliyle cebinden çıkanı bildiği için, TÜİK’e güven kalmıyor. Türkiye’nin en önemli kurumlarından biri itibarsızlaşıyor. Asıl sorun burada…

Sadece memur ve emekli maaşlarına yapılacak zammı belirlemiyor TÜİK’in verileri üstelik. Türkiye’de iş gücü piyasasının yüzde 50’den fazlası asgari ücret alıyor. Asgari ücrete komşu ücretleri de katarsak çalışanların yüzde 60-70’inin ücretleri TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranları referans alınarak belirleniyor. Yani devlet, bir işverene bakıyor, bir işçi temsilcisine bakıyor, sonra enflasyonu baz alarak kendi belirlediği asgari ücreti açıklıyor. Aslında bir pazarlık falan söz konusu değil. Pratikte durum bu şekilde işliyor.

Eğer TÜİK yanlış veri açıklıyorsa, tüm çalışanların refahını etkiliyor bu durum. Bu konu, Türkiye’nin gündeminden düşmeyecek gibi görünüyor.

Netice olarak, enflasyon verilerinin açıklanmasının ardından en düşük memur maaşının 22 bin liraya yükseltilmesini de içeren kanun teklifi TBMM başkanlığına sunuldu.

AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, en düşük memur maaşının 22 bin liraya yükseltilmesi kapsamında, ‘yüzde 17,55 artı 8 bin TL seyyanen zam’ yapılacağını açıkladı.

Seçim öncesi verilen vaatlerden biri daha gerçekleştiriliyor. 28 Mayıs’tan sonra yaşanan kur atağı karşısında 22 bin liranın da alım gücü epey azaldı bu arada.

Yine de herkese hayırlı olsun. Memurlar biraz nefes alacak.