Türkiye sandık hakkını kaçırmamalı
Bu sabah dolar ilk kez 20 TL’yi aştı. Dolar/TL 20,18 seviyesine ulaştı. Euro/TL ise 22,27 seviyesine geldi. Kuru frenlemek için hükümetin aldığı tüm önlemlere rağmen, Türk Lirası’ndaki değer kaybı önlenemiyor. Dolardaki artışın neden olacağı enflasyon, önümüzdeki günlerde raflara yansıyacaktır. Ekonomistler seçim sonrası için felaket senaryoları yazmaya başladı bile.
Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turun yapılacağı 28 Mayıs’a doğru hızla ilerlerken, ekonomistler karanlık tablolar çiziyor. Çok farklı ekonomi modellerini savunan, liberalinden sosyal demokratına tüm ekonomistler, benzer kaygılar içinde. Bunun nedeni, ekonominin bir bilim olması ve elinizdeki verilere baktığınızda gelecekle ilgili çok farklı projeksiyonlar yapmanızın mümkün olmaması.
Ekonominin bu kadar kötü olduğu koşullarda gireceğiniz bir seçimi mutlaka kazanmayı hedeflerseniz, olağanüstü bir seçim ekonomisi uygulamanız gerekir. Seçim kazanmak için ülkenin geleceğini tehlikeye atarsınız. Türkiye’de yaşanan budur.
Hükümet, seçim öncesi kurun fırlamasını engellemek için rezervlerini tamamen tüketti. Seçmene verilen vaatler nedeniyle bütçeyi eritti. Şimdi döviz kuru yükseliyor. Seçim öncesi gerileyen kredi risk primi yedi ayın zirvesine çıktı. Borçlanma maliyetlerimiz rekor seviyeye ulaştı. Merkez Bankası ile Kapalı Çarşı arasında oluşan kur farkı makası açılmış durumda. Borsa’da işler iç açıcı değil.
Ekonomistler, seçimden sonra Türkiye’yi hem kur krizi hem de finansal krizin beklediğini ifade ediyor. Merkez Bankası rezervleri 60 milyar dolar ekside. Bir yandan da cari açık büyüyor. Seçim öncesinde yüksek enflasyon nedeniyle artan altın ihtiyacı da Merkez Bankası rezervlerinden karşılandı. Merkez Bankası kasasındaki tonlarca altını satmak zorunda kaldı.
Öte yandan Kur Korumalı Mevduat da tehlikeli bir büyüklüğe ulaştı. Dolara yüzde 36 faiz ödeniyor. Bu para tüm vatandaşların cebinden çıkıyor.
2023 seçimlerinin gündemi ekonomi olmalıydı. Oysa ekonomi sadece vaatlerle gündeme girebildi. Her iki taraf da bunu yaptı. Karşılıklı bir popülizm yarışına girildi. Bu da gerçek ekonomi gündeminin konuşulmasını engellediği gibi, kesenin ağzı açıldıkça açıldı ve neredeyse seçim kazanmak için para saçıldı hükümet tarafından. Bunun bedelini hep beraber ödeyeceğiz.
Normal bir demokrasi olsaydık seçim sürecinde neden yoksullaştığımızı, neden zenginin daha zengin, yoksulun daha yoksul hale geldiğini, neden soğan-patates gibi temel gıda ürünlerinde bile üretimin planlanamadığını, neden et yiyemediğimizi, insanımızın neden ucuz iş gücü haline geldiğini konuşurduk. Neden paramızın pul haline geldiğini, neden Merkez Bankası’nın boşaldığını tartışırdık. Ama konuşamadık. Bunun yerine koskoca seçim süreci bir terör tartışması ile geçirildi. Oysa 2023 yılının Türkiye’sinde vatandaşın gündeminde yoktu terör. Tüm kamuoyu çalışmalarında vatandaşın gündemi ezici bir oranla ekonomiydi. Terör sorunu en alt sıradaydı vatandaş için. Ülkede asayiş berkemaldi çünkü. Terörün kendisi yoktu, ama gölgesi seçimlerin üzerine kara bir bulut gibi çöktü.
28 Mayıs’tan sonra Türkiye gerçek gündemi olan ekonomiyle yüzleşecek. Bakın göreceksiniz, PKK, HDP, FETÖ, iç güçler, dış güçler laflarını uzun süre duymayacağız. Zam konuşacağız, enflasyon, pahalılık, döviz kuru, faiz, cari açık, KKM konuşacağız. Yapay bir gündemle oyalandığımızı, ülkeyi yönetecek kadroları seçmek için önümüze konulmuş sandığı kışkırtılmış korkularımızla doldurduğumuzu anlayacağız.