Ya Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilseydi?
Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan daha balkon konuşmasında seçim sonucunun muhasebesini yapmıştı. Kendisinin neden kazandığını, Kılıçdaroğlu’nun neden kaybettiğini ironik bir biçimde ortaya koymuştu Erdoğan: “Ben hesap uzmanı değilim. Ama hesap uzmanının hesabında galiba bir yanlışlık var.”
Erdoğan siyasi hayatının en zor seçimini ittifakını genişleterek kazandı. Yeniden Refah Partisi, Cumhur İttifakı’na taşıdığı yüzde 3 oy karşılığında 5 vekil aldı. Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgede belli bir karşılığı olan HÜDAPAR ise AK Parti listelerinden girdiği seçimde 4 vekil çıkardı. Erdoğan 9 vekil karşılığında Cumhurbaşkanlığı seçiminde tüm Türkiye’yi almayı başardı. CHP lideri Kılıçdaroğlu ise bir YRP etmeyen dört partiye 39 vekil verip, 2018 seçimlerinde muhalefet adaylarının aldığı toplam oyda kaldı, yani tek bir oy kazanamadı. Gel de ironi yapma!
Yavaş yavaş uyanan seçmen anladı ki, 39 vekil seçimi kazanmak için değil, Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmesi karşılığında verilmiş. Seçimden önceki aylar boyunca Kılıçdaroğlu’nun adaylığı yönünde ağır bir propagandaya maruz kalan muhalif seçmen, her şey sona erince filmi başa sarıp nasıl bir manipülasyona uğramış olduğunu görmeye başladı.
Duruma hala uyanamayanlar için sahneye Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ çıktı. Özdağ, 14-28 Mayıs arasında Kılıçdaroğlu ile gizli bir protokol yaptıklarını ve kendisini desteklemesi karşılığında Kılıçdaroğlu’nun İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlık ve MİT Başkanlığını kendisine verdiğini söyledi.
Erdoğan’ın 9 vekillik karşılığında kazandığı seçimde, Kılıçdaroğlu beş cumhurbaşkanı yardımcılığı, 39 vekil ve neredeyse tüm kabineyi verdiği halde hezimete uğramıştı. Kılıçdaroğlu’nun iyi bir stratejist olmadığı ortadaydı ama yerel seçimlere de kendi liderliğinde gidilmesi gerektiğinde ısrar etmeye devam ediyordu.
Dün yeni bir skandal daha ortaya çıktı. Kılıçdaroğlu sadece vekillik, bakanlık dağıtmıyormuş, oy karşılığı danışmanlık da dağıtıyormuş!
Seçimden iki gün önce, bir günü propaganda yasağı nedeniyle çıkarırsak, seçime bir gün kala, eski AK Partili Perinaz Mahpeyker Yaman isimli, 3 kez evlenmiş, 6 çocuk sahibi bir iş insanını kadın ve aile politikaları danışmanı olarak atamış! “Bir günde ne danışacakmış” diye soranlar için, o işler öyle yürümüyormuş işte CHP’de. Batman’da etkili bir isimmiş Mahpeyker Hanım. Oy vaat etmiş anlaşılan!
Ama asıl bomba, bu hanımın sosyal medya hesabından yaptığı geçmişteki paylaşımlar ortaya çıkınca patladı. Mahpeyker Hanım Kılıçdaroğlu’na “Zavallı, hain ve kanı bozuk” gibi ifadelerle hakaret etmiş. Atatürk ile ilgili yaptığı paylaşımda ise “maymun” imasında bulunmuş!
Tabii CHP’de hemen yalanlama yarışı başladı. CHP Medya Planlama ve Sosyal Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Eren Erdem, "Böyle bir isim ataması söz konusu değil. Bu nasıl gündem oldu bilmiyorum” açıklaması yaparken CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka da X hesabından "Az önce Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile konuşarak teyid ettim: Genel Başkanımızın Kadın ve Aile Politikaları danışmanı yoktur" dedi.
Özdağ ile yapılan protokolü yalanlayarak yalancı çıkan CHP Sözcüsü Faik Öztrak’ın başına gelenlerden ders alsaymış keşke Erdem ve Nazlıaka, çünkü Kılıçdaroğlu bir kez daha yalanlamaları yalanlayan bir açıklama yaparak Mahpeyker hanımı danışman olarak atadığını kabul etti. Böyle paylaşımları olduğunu bilseymiş atamazmış ama acelesi varmış belli ki, hiç araştırmadan imzayı basmış.
Hepsi bu kadar da değil. Kılıçdaroğlu’nun kendisiyle "Oy vermeyi unutan Kamil bu işte" diye dalga geçen Avukat Cevdet Nasıranlı'yı da siyasi işler ve seçim propagandası yürütme konusunda başdanışman yaptığı ortaya çıktı.
İnsan ister istemez 29 Mayıs sabahı Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı olduğu bir ülkede uyanmadığı için şükrediyor. Bunları yapan ülkeye neler yapmazdı!