Yaşam pahalı ölmek ucuz

Nevzat Altun

Nevzat Altun

Tüm Yazıları

Yaşam pahalılığı artınca yaşama şansı azalır mı? İstatistiklere bakarsanız insan ömrünün uzadığı söyleniyor. Bir yerde bir yanlışlık var.

Yaşam maliyeti ile yaşama maliyeti aynı şeyler değil. Hayatta kalmak için gerekli masraf ile hayatın bizzat kendisinin bedeli kıyas kabul etmez.

Yaşamın çıplak maliyetini karşılayacak kadar maaşı ve günlük mesaisinden sonra yönetimdeki payını taşıyacak zamanı ve enerjisi olmalıdır insanın. İdeali budur. Ancak ait olduğu topluluğun genel yükünü taşınmasına bir insan bu şekilde katkı verir. Bu ideal cümleler nerde, günümüz insanı nerde. Heyhat!

Yozlaşan siyasete mi sitem edersin, insanların tüm enerjisini alan sosyal medyaya mı?

DEPREMDE BİRŞEY GÖZDEN KAÇIYOR. Ölüm son derece ucuzlarken, yaşam pahalılaşıyor. ÖLÜME DAVET. Ölümün tüm ucuzluğu canlı kalabilenlerin sırtına yaşam maliyeti olarak bırakılıyor.

Bu kadar pahalı olmasına rağmen yaşam hala çok popüler değil mi? Ya da eskilerin deyimi ile “hayat devam ediyor”.

Yaşam maliyeti arttıkça hepimiz ister istemez; gelirimizi, birikimlerimizi ve yatırım getirilerimizi artırmaya çalışıyoruz. Yaşam tarzımızı basitleştirerek yaşam maliyetini azaltmaya çalışıyoruz. Bu bizim kendi kararımız mı, yoksa adına ekonomi, siyaset, yönetim, enflasyon vesaire denilen bizim dışımızdaki faktörlerin baskısı ile mi?

Yaşam ya da yaşama maliyetinin bedelini ödemeyen için ne geçim sıkıntısı telaşı vardır ne de zor bir şeydir. Hatta bedel ödemek zorunda olmayan için yüksek yaşam maliyeti o kadar da kötü değildir.

Yaşam maliyetleri bizi köle yapmıştır, haberimiz yoktur. Göçmen güzergahında olan bir ülkedeyiz ve yaşam maliyetlerini azaltmak ve yaşamlarını değerli kılmaya çalışan insanların bu kölelikten kendi ülkelerinden kaçmalarına, yaşayabilmek için yaşamlarını tehlikeye atmalarına şahit oluyoruz. Yaşam standartlarımız düştükçe bizim de onlardan bir farkımız kalmayacak anlaşılan.

Hayat pahalılığı iyi bir şey değildir. Hayat pahalılığı, kendini en az koruyabilenlerin üzerine en acımasız şekilde gider. En çok, düşük gelirliyi vurur. Fiyatlar her yükseldiğinde, işsiz, dar gelirli, fakir, emekli ve dul insanların sarsıldığı görülür. Yaptığınız birikimler erir, her katmandan insanın refah seviyesi düşer.

Sürekli tekrarlanan bu kısır döngünün sonunda korkmamız gereken tek bir şey kaldı; burnumuza bir sayaç takarak soluduğumuz havadan dahi ücret alınması.

"Demokrasi, insanların suçu üstlenecek kişiyi seçmekte özgür olduğu bir süreçtir. Eğitim, kişinin daha yüksek derecede önyargılar edindiği bir yöntemdir. Hayat; pahalılığına rağmen, hala popülerdir."