Yaz rehavetine kapılamıyoruz
Merkez Bankası’nın dünkü faiz artışı oranı, yine beklentilerin çok altında kaldı. 500 baz puan beklentisi oluşmuştu ki sadece 250 baz puan artış yapıldı. Ekonomistler bu durumu “anlamsız” ya da “ilginç” gibi ifadelerle karşıladı.
Anlaşılan o ki, faiz artışı ile yurt dışından gelebilecek sıcak para yerine Körfez ülkeleriyle yapılan anlaşmalardan sağlanacak gelir tercih ediliyor. Ancak oradan gelecek para elbette enflasyonu düşürmeyecek. Merkez Bankası kısaca “enflasyonla devam” dedi. Ekonomistlere göre, şu aşamada rasyonel bir faiz artışı yapılmadan enflasyonun kontrol edilebilmesi mümkün değil.
Bir yandan da faiz artışı düşük olsa da kredi faizlerine yansıyor, yani şu konjonktürde yatırımların sürmesi mümkün değil. İşsizliği engellemek için ihracatı artırmanız gerekiyor ama ihracat yapacağınız Avrupa’da da ekonomi tıkırında değil. Bu iç ve dış şartlar ekonominin yavaşlayacağını söylüyor. İşsizliğin arttığı bir ortamda yapılacak bir yerel seçimde iktidar bir hezimetle karşılaşabilir.
Seçimlerden beri şaşırtıcı bir performans sergileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide ve dış politikada attığı adımlar dikkatle izleniyor. Önce AB ardından Körfez ülkelerine yönelik hamlelerden alacağı sonuçlara göre bir seçim stratejisi geliştirecektir.
Dışarından gelecek para Erdoğan için belirleyici olacaktır. Şu anda Körfez ülkelerinden 11,5 milyar dolar gibi bir sıcak para girişi olacak gibi görünüyor. Ama BAE ile yapılan 50 milyar dolarlık anlaşma, hangi projeleri kapsıyor, ne zaman para girişi olacak, bunlar hakkında bir açıklama yapılmış değil.
Petrol gelirlerinden sağlanan birikmiş döviz fazlasını dağıtan Körfez ülkelerinin, son dönemde Rusya-Ukrayna savaşının da etkisiyle jeopolitik gerekçelere dayanarak Türkiye’yi de listesine eklemiş olması Erdoğan için büyük bir şans oldu. Türkiye’nin savunma sanayisine yönelik bir yatırım da bekleniyor. Eğer bu beklentiler gerçekleşirse ülkeye girecek sıcak paranın 50-60 milyar doların da üzerinde olabileceği söyleniyor.
Muhtemelen Erdoğan, sonbaharda turizm ve yabancı yatırımdan sağlanan miktara bakarak yerel seçime yönelik stratejilerini belirleyecektir.
Erdoğan’ın bir başka girişimi de AB ile yakınlaşma politikası oldu. İsveç’in NATO’ya girişine onay verirken, AB üyelik sürecinin de canlandırılması talebinde bulundu. Brüksel’de dün gerçekleştirilen AB dışişleri bakanları toplantısında Almanya’nın talebi üzerine Türkiye ile ilişkilerin geleceği masaya yatırıldı. Sonuçta, insan hakları ve hukuk devleti bu haldeyken AB’yle müzakerenin “derin dondurucunun en derinlerinde” olduğu ifade edildi. Yani AB konusunda Erdoğan’ı bekleyen iyi bir haber yok. Zaten bence Erdoğan, öylesine bir şansını denemişti.
Gelelim Erdoğan’ın oluşturacağı yerel seçim stratejisinin son belirleyicisi olacak muhalefetin haline. Eğer muhalefet kendi kendini yok eden bu tutumla devam ederse Erdoğan’ın işi kolaylaşacak.
Gerçekten de seçmende CHP lideri Kılıçdaroğlu’na yönelik kaldıysa bir sempati konuştukça eriyor diyebiliriz. Yenilginin muhasebesini yapması bekleniyor ama vicdanında o muhasebeyi yapamadığı için ağzından çıkanlar soğuk duş etkisi yaratıyor.
Geçtiğimiz günlerde seçim yenilgisi hakkında “Olur yani, hayat devam ediyor” sözleriyle gündem olan Kılıçdaroğlu, dün akşam bir kanalda katıldığı canlı yayında da Erdoğan’a "Gelsinler şimdi sandığı koysunlar, seçim yapsınlar, boyunun ölçüsünü alsınlar. Neden yapmıyorlar?" diye “meydan okudu!” Seçmen ağlasa mı gülse mi, karar veremiyor Kılıçdaroğlu’nu dinledikçe.
CHP’de “değişim” talebinin taşıyıcısı olarak görülen İBB Başkanı İmamoğlu ile partinin ileri gelenlerinin Zoom üzerinden yaptığı toplantının “ihanet” suçlamasıyla sızdırılması ise bir başka komedi idi. Bir seçim hezimetinin ardından, partinin ileri gelenlerinin yeni bir yol haritası çizme girişiminin “darbe” olarak sunulması seçimi kaybettirenlerin zihniyeti hakkında çok şey söylemiyor mu?
İmamoğlu bir-iki hafta içinde “değişim arayışları” ile ilgili düşüncelerini kamuoyuna açıklayacağını söylemiş. CHP’de yaşanan bu sürecin bir değişimle sonuçlanmaması halinde Erdoğan da derin bir nefes alacaktır.
Genelde sıcak yaz aylarında siyasi gündem soğur. Oysa bu yaz, gündem tatil yapmayacak gibi görünüyor.