"Gülümse İzmit" Derken...
Her sabah işe giderken karşılaştığım o dev afişler var ya...Hani şu "Gülümse İzmit" yazanlar...
Son zamanlarda onlara bakarken buruk bir tebessüm beliriyor yüzümde. Bir şehrin gülümsemesi için nedenleri olmalı, öyle değil mi? İzmit'in en nezih semtinde ki nezih evimin penceresinden İzmit'e bakarken, bu sorunun cevabını ben de arıyorum. Dün yine penceremden bakarken, yan komşum seslendi:
"Ne bu belediyenin hali böyle? Nokta Gazetesinde yazsanıza şunları Alper Bey..."
Yazmak kolay da, insan utanıyor bazı şeyleri yazmaya. 21. yüzyılda, bir sanayi kentinde temel belediyecilik hizmetlerinin bile aksamasından bahsediyoruz.
Fatma Kaplan Hürriyet başkanımız, ikinci döneminde. Seçim döneminde ne güzel vaatler vardı hatırlıyor musunuz?
"İzmit'i cazibe merkezi yapacağız", "Modern belediyecilik", "Örnek şehir İzmit"...Kulağa ne hoş geliyordu değil mi?
Peki gerçekleşenler?
İki halk lokantası açıldı, evet. Güzel bir hizmet, alkışlıyorum. Ama bir şehri yönetmek, sadece halk lokantası açmaktan ibaret olabilir mi?
Nezih semtlerde bile temel belediyecilik hizmetleri aksarken, diğer mahallelerin durumunu varın siz düşünün. Düzensiz çöp toplama, bakımsız parklar, bozuk yollar...21. yüzyılda, bir sanayi kentinde bunları konuşuyor olmak bile başlı başına bir sorun değil mi?
Gölkay Park'ın yenilenmesi projesi, aslında belediyenin vizyonunu çok güzel özetliyor. Eskiden insanların nefes aldığı, çocukların oynadığı, ailelerin piknik yaptığı bir yerdi burası. Şimdi ne oldu? Kiraya bile verilemeyen dükkânlar, atıl alanlar, kimsenin uğramadığı köşeler...Otlar diz boyu olmuş, sanki vahşi doğa belgeseli çekilecek mekan hazırlanmış gibi. Bari otları temizletseydiniz Başkanım, o kadar "yeniledik" diyorsunuz ya...
"Yeniledik" demek kolay, peki bu yenileme kime, ne fayda sağladı?
Her "yeni" olan "iyi" midir?
Belediye meclisi toplantılarını izlemeye bayılıyorum. Başkanımızın ateşli konuşmaları, karşılıklı atışmalar, yükselen tansiyon... Bazen düşünüyorum da, bu enerji sahaya yansısaydı, İzmit şu an bambaşka bir yer olabilirdi. Meclis salonundaki o hitabet yeteneği, keşke icraata da dönüşebilseydi.
Yollar...
Ah o yollar! Geçen gün evimin önündeki yoldan geçerken düşündüm; Yahya Kaptan gibi bilindik semtlerdeki bu bozuk yollar bile düzeltilmiyorsa, diğer mahallelerde durum nasıldır? Belediye başkanımız acaba hiç bu yollardan geçiyor mu diye düşünmeden edemiyorum. Belki de Fatma başkanın makam aracının süspansiyonları bizimkilerden daha dayanıklıdır.
Bir şehrin kimliği, o şehri yönetenlerin vizyonuyla şekillenir. İzmit'in potansiyeli ortada. Körfezi, tarihi dokusu, sanayi altyapısı, genç nüfusu...Ama nedense bu potansiyeli bir türlü hayata geçiremiyoruz. Sosyal medyada belediyenin hesaplarını takip ediyorum. Her gün onlarca paylaşım...
"Şunu yaptık", "bunu yapacağız", "çok yakında"...
Ama sokağa çıkınca, o paylaşımlardan eser yok. Sanki sanal bir İzmit var, bir de gerçek İzmit.
"Gülümse İzmit" sloganı, keşke sadece bir slogan olmasaydı. Keşke arkasında güçlü bir irade, kapsamlı projeler, çözüm odaklı bir yönetim anlayışı olsaydı. Çünkü gülümsemek için sebep lazım. Temiz sokaklar, bakımlı yollar, işleyen hizmetler, yaşayan parklar, kültür-sanat etkinlikleri, spor tesisleri...Kısacası, yaşanabilir bir şehir lazım.
Sayın Başkan, sizden ricam; bir gün makam aracınızdan inin, dolmuşa binin, mahalleleri gezin, esnafla konuşun, parkları dolaşın. Göreceksiniz ki İzmit'in gülümsemeye ihtiyacı var, ama bunun için önce sorunlarına çözüm gerek. Meclisteki o enerjiyi sahaya yansıtmanın vakti çoktan geldi.
Ha bir de unutmadan sahaya inmeden esnafa olan borçları da ödeseniz fena olmaz.
Ve son olarak, değerli İzmitliler...
"Gülümse İzmit" diyor afişler. Ama unutmayın, gerçek gülümseme içten gelir. Biz de ancak sorunlarımız çözüldüğünde, hizmet gerçekten hizmet olduğunda, şehrimiz gerçekten yaşanabilir olduğunda içtenlikle gülümseyebileceğiz.
O güne kadar, afişlere bakıp buruk bir tebessümle yolumuza devam...