Türkiye'de gündem öylesine hızlı değişiyor ki yetişmek mümkün değil
Türkiye'de gündem öylesine hızlı değişiyor ki yetişmek mümkün değil.
Her sabah yeni kararlar, yeni uygulamalar ve maalesef şiddetini giderek arttıran olaylar silsilesi.
Gerek haber merkezlerinde en flaş haberler kadına, çocuğa, hayvanlara kısacası doğada ki tüm canlılara yapılan şiddet, taciz ve cinayet konuları ile dolup taşarken magazin servislerinin durumu da pek iç açıcı değil.
Eskiden konser haberleri, tiyatro sahneleri, ya da sanatçılar arasındaki küçük atışmalar sevimli görünürken. Şimdilerde siyasetinde bulaştı tüm sanat dallarında "Bizden olanlar ve olmayanlar" gruplaşmaları başladı.
Sanatçının objektif olması gerekirken rüzgar hangi yöne eserse o tarafa doğru yönelen omurgasız açıklamalar yapılıyor.
Peki spor dünyası! Onun da durumu pek farklı değil.
Eskiden hafta sonları derbi maçlarında coştuğumuz birlik beraberlik içinde eğlenip herkesin birbirine saygı duyduğu ortamlar artık şiddetin en yüksek derecede yaşandığı alanlara döndü.
Spor dünyasının içerisinde dönen dolaplar başımızı döndürdü. Federasyon da dahil olmak üzere tüm kulüp başkanlarının birbirini hakaret ettiği, kulüplerin kendi içinde bile barışı sağlayamadı ortamlara dönüştü.
Siyaset deseniz dili bile insanları yaralayan kaynaştırmak yerine ayrıştıran üslupta çok ciddi sıkıntılar oluşturan bir alan artık.
Meclis kavgaları birlik beraberlik içinde ülkeye faydası olabilecek her türlü ortak birleşimden uzak herkes kendi bireysel egosu ile meşgul.
Kısacası dönüp baktığımızda mutlu olabileceğimiz alanların yüzölçümü giderek daralıyor .
Peki bu durumda ne yapmalıyız?
Kendi adıma şunu söyleyebilirim öncelikle sosyal medyaya kısa molalar verin.
Cep telefonu denilen o büyük dünyanın içinde giderek küçülmeyin.
Çünkü bu platformlar insanların yaratıcılığını, becerilerini ve maalesef zamanların ciddi bir bölümünü çalmaya devam ediyor.
Zira her izlediğimiz şey aslında ruhumuzda ciddi yaralara ve enerjimizde eksikliğe sebep oluyor.
Peki siz nasıl önlemler alıyorsunuz Başak hanım derseniz?
Uzun bir süredir haber seyretmiyorum. Eve geldiğimde ilk yaptığım şey telefonu bırakıp 10 dakika boyunca sessizlik içerisinde meditasyon yaparak rahatlamaya çalışıyorum.
Dış dünyanın üzerime yapıştırdığı her türlü stresten gerginlikten silkelenip kurtuluyorum.
Ardından bedenime faydası olacağını bildiğim bir beslenme programı ile hareket edip ardından beni hayata iyi hazırlayabilecek psikolojimde mutluluk hormonu salgılamamda etkisi olacak filmler seçiyorum.
Hayatla ilişkime katkı sağlayacağım ruhumu şifalandıracağına inandığım her şeyi hayatıma çekiyorum.
Ve hayattan artık tüm seçimlerimi pozitif enerjimi arttırmak üzerine kurguluyorum.
Sürekli taciz şiddet kavga ölüm savaş kıtlık ve gelecekle ilgili umutsuzluğa iten tüm duygu ve düşüncelerden arınıyorum.
Ekonomik koşulların gün geçtikçe zorlaştı insanların birbirini tahammülünün azaldığı bu dünyada önce sahip olduklarıma bakıp bunlar için şükrediyorum.
Bugün çok param olup istediğim kariyere sahip olup hayal ettiğim bir yaşamın içinde sağlıkla ilgili bir sıkıntı yaşayıp şifa aramaktansa sağlıklı bir beden ve ruhta mutlu olma şansını yakalamayı tercih ediyorum.
Örneğin arabama bindiğinde ya da kulaklıkla müzik dinlemek istediğimde o kadar propaganda içeren ve sürekli küfürlü konuşmaların olduğu şarkılar yerine çektiğim güzel bir kitabı sesli dinliyorum.
Veya o gün kitap dinleyecek kadar kendimi ruhen motive hissetmiyorsam benim motive edebilecek neşeli şarkılar dinliyorum.
Bütün bunları yaparken tek bir hedefe odaklanıyorum. Ruhuma.
Çünkü biliyorum ki ruh bedenin askısı. Onu ne kadar besler ne kadar mutlu eder Ne kadar çok onunla iletişim halinde olursam bu bedenime hayatıma çevreme her şeye yansıyacak.
Başarı elbette ki güzel para kazanmak konforlu bir hayat ama bunların hepsinin hiçbirisi ruhumuza sırtınızı döndüğünüzde bir anlamı kalmıyor.
İç huzurunuzu yakalayın bunu yakaladığınızda emin olun ki Her şey çorap söküğü gibi gelir.
Hayat bu ibret yukarıya doğru gitmez. Bahar kışı görmeden çiçek açmaz. Yıldızlar güneş batmadan ve karanlığa kavuşmadan ortaya çıkamaz. Tabiata dönüp baktığımızda kimseye ihtiyacı olmadan muazzam bir döngü içinde hareket eder
İşte insanoğlunun aslında mekanizması da doğadan çok farklı değildir. Ama bizler kendimize yetebilecek her şeye sahipken mutluluğu da hep dışarıda arıyoruz.
Sosyal medyalardan yarattığımız küçük hayatların içine sıkışıp kaldık. Lütfen oralardan çıkalım hayat o kadar muazzam ve güzel ki.
Kıymetini anlamamız gerek. Hayatınızdaki olumsuzlukları odaklanmayın sahip olduğunuz güzel şeyleri düşünün olmasını istedikleriniz için çaba sarf edip gerisini de Allah'a bırakın. Çünkü onun sistemi herşeyin üstünde ve en adil olandır.
Şimdi sırtınızı yaslayıp hiç hareket etmeden koşmadan bir yerlere yetişmeden derin bir nefes alıp sakinleşin.
İnanın bu sakinlik ve durağanlık size iyi geliyor.
Nereden mi biliyorum çünkü çok deneyimledim. Kendi içinizde dönmediğinizde bir boşlukta savrulup sadece zamanınızı boşa harcamış olursunuz.
Hadi gelin Bugün bir başlangıç yapalım sizi üzen, kıran, mutsuz eden her şeyden uzak durup hayata bir kasa mola verip kendi içinizde dönün. İnanın içinizdeki çocukla barışı onunla tekrar iletişim kurduğumuzda her şeyi ucuz bir hızda değişecek bana güvenin.