Buket Afkan

Buket Afkan

Bizde bir şey kalmadı, artık zenginlerden alın

Bir faiz haftasına daha giriş yapıyoruz. Merkez Bankası Para Piyasası Kurulu (PPK) eylül ayı politika faizini Perşembe günü açıklayacak. Bu ay da yüksek bir artış bekleniyor. Geçtiğimiz ay yapılan 750 baz puanlık artış beklentileri yükseltti. Piyasalardaki ortalama beklenti 500 baz puanlık bir artıştan yana. Daha sonraki aylar için 500+500 diyen de var, 250+250 diyen de. Yıl sonu tahminleri 35-45 aralığında. Müdahalede gecikildikçe telafuz edilen rakamlar arttı ve katlanılması gereken yük büyüdü maalesef.

Yeni ekonomi yönetiminin sıkılaştırma politikaları da sonuçlarını vermeye başladı. Tüketici kredi faizleri de yükseliyor. Bankalar kredi musluklarını kapattı. Mevduat faizleri beklentiyi karşılamasa da artıyor. Daha çok Kur Korumalı Mevduat’tan dönüşlerinde faizler yükseltildi.

Seçimden sonra vatandaşın sırtına bindirilen vergi artışlarının da karşılığı görülmeye başlandı. Ağustos ayında bütçe 51 milyar 270 milyon lira fazla verdi. Vergi artışlarının ve yarattığı enflasyonun yükünü sabit gelirli vatandaş çekerken devletin cebi doluyor. Giderek yoksullaşan vatandaş daha nereye kadar devleti sırtında taşıyacak?

Yazının Devamı

Anayasa değişince karnımız doyacak mı?

Okulların da açılmasıyla yaz sezonu artık kapanıyor. Seçim sonrasına denk gelen yaz aylarını son derece verimsiz geçirdi Türkiye. Seçimden önce geçici pansumanlarla, ağrı kesicilerle ötelenen ekonomik sorunlar gün gibi ortaya çıktı. 20 liranın altında kalması için baskılanan dolar, 27 liraya yükseldi. Seçimde bol keseden dağıtılanları geri toplamak için vergi zamları yapıldı. Akaryakıt fiyatları iki katına çıktı. Enflasyon uçtu.

Büyük umutlar bağlanan Mehmet Şimşek liderliğindeki yeni ekonomi yönetimine karne vermeye kalksak, ortadan hallice diyebiliriz. Şimşek ilk 100 gününde beklentileri karşılayamadı. Bunun en önemli nedeni müdahalede geç kalması ve yavaş davranması oldu. Külliye’den Şimşek’e zaman zaman kırmızı, zaman zaman yeşil ışık yandı. Kırmızı ışık, enflasyonla mücadelenin hızlı ve etkili bir şekilde başlamasını engelledi.

1 Ekim’de TBMM’nin açılmasıyla yasama yılı da başlayacak. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın son dönemde yeni Anayasa tartışmalarını yeniden canlandırmaya çalıştığını görüyoruz. Erdoğan’ın niyeti belli ki yeni yasama yılında bu konuyu bir kez daha parlamento gündemine getirmek. Bugüne kadar 12’si AK Parti döneminde olmak üzere 24 kez değiştirilen, en son 2017’de referanduma sunulan 12 Eylül Anayasası’nı bir kez daha “sivilleştirme” ihtiyacı hasıl olmuş demek ki! Kararları uygulanmayan Anayasa Mahkemesi orada duruken, Anayasa’yı değiştirmenin anlamsızlığı da ortada değilmiş gibi.

Yazının Devamı

Orta vadede bizi neler bekliyor?

Orta Vadeli Program’ın (OVP) açıklanmasından beri ekonomi çevrelerinde olumlu bir hava esiyor. Dışarıdan gelen destek programın onay aldığını gösteriyor. Dünya Bankası başta olmak üzere bir kaynak akışı gerçekleşiyor.

Aslında keramet OVP’de değil, hükümetin sıkı para politikasına geçileceğine dair verdiği kararlılık mesajında. Özellikle Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bu politikalara desteğini sürekli vurgulaması önemli. Bundan sonra Merkez Bankası’nın politika faizini her ay en az yüzde 5 oranında artırmasını bekleyebiliriz. Yani ekonomide rasyonelleşme adımları devam ediyor.

Önümüzdeki süreçte kredi faizlerinin sorun oluşturmaya başlayacağını söyleyebiliriz. Özellikle KOBİ’ler sıkıntı yaşamaya başlayacaktır. Tabii önümüzde seçim varken Erdoğan’ın bu duruma ne kadar tahammül gösterebileceği en kritik soru. Hem dışarıda hem içeride bu yönde şüpheler halen çok güçlü. Erdoğan’ın bir anda “Faiz sebep, enflasyon sonuç” diyerek yeni bir U dönüşü yapmayacağını kim iddia edebilir?

Yazının Devamı

İYİ Parti ne yapmaya çalışıyor?

Parti kurmayları iki noktaya dikkat çekiyor. Öncelikle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın İYİ Parti ile müzakere yapmadan adaylıklarını açıklamaları sözde rahatsızlık yaratmış. Haberdeki İmamoğlu’nun ve Yavaş’ın Akşener’in Afyon konuşmasından sonra adaylıklarını açıkladıkları yönündeki ifade yanlış bir kere. İmamoğlu, Akşener’in konuşmasından önce, 15 Ağustos’ta o açıklamayı yaptı ve aday olduğunu da söylemedi, “yola çıkıyorum” dedi. Ayrıca hem İmamoğlu hem Yavaş, CHP’nin adayı gibi değil, ittifakın adayı gibi çok dikkatli bir konuşma yaptılar. İmamoğlu “İstanbul ittifakı”, Yavaş “rozetsiz başkanlık” vurgusu ile İYİ Parti’ye selam çakmıştı. İYİ Parti kurmaylarının İmamoğlu ve Yavaş’ı “siyasi nezaketsizlik” ile eleştirmesinin açıkçası hiçbir inandırıclığı yok. Gidip İYİ Parti’den icazet mi alacaklardı? Onlar İYİ Parti tarafından Cumhurbaşkanlığına layık görülmüş isimler değil mi?

İYİ Parti yöneticilerini rahatsız eden bir başka gelişme ise Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Ankara ve İstanbul’da dominant parti CHP’dir” açıklaması olmuş. CHP’nin İstanbul’daki oy oranı yüzde 28,3 iken İYİ Parti’ninki yüzde 8. Rakamların bu kadar net olduğu bir durumla ilgili alınganlık göstermek de pek yerinde gelmedi bana. Akşener, her konuşmasında isim vermeden Kılıçdaroğlu’nu yerden yere vururken Kılıçdaroğlu’nun bugüne kadar Akşener’e ima yollu bile tek bir yanıt vermediğini, nezaketi elden bırakmadığını da hatırlarsak bu hassasiyet biraz fazla açıkçası.

Hiçbir ciddiye alınır yanı olmayan bu gerekçeleri bir tarafa koyalım, parti yöneticilerinden birinin Bayar’a söylediği şu söz bence İYİ Parti’nin stratejisizliğini ortaya koymaya yetiyor: “Birleşe birleşe kazanacağız’ güzel slogandı. Birleşe birleşe kazanamadık ama ayrışa ayrışa kazanma ihtimalimiz var. İktidara alternatif oluşturmak için ayrışmak gerekiyor.”

Yazının Devamı

TÜİK’in aklı başına mı geldi?

Mayıs ayına dönelim mesela, TÜİK’e göre TÜFE yüzde 0,04 oranında artmıştı. Bağımsız akademisyen ve ekonomistler tarafında kurulan ENAG’ın açıkladığı oran ise yüzde 7,35’ti.

Yıllardır böyle bir makas vardı TÜİK ile ENAG arasında. Bizim çarşıda pazarda yüzleştiğimiz enflasyon ENAG’ın rakamlarını doğrularken, TÜİK gerçeklikten kopuk oranlar açıklamaya devam etti.

Şimdi anlıyoruz ki, göreve “Rasyonel zemine dönmekten başka çaremiz kalmadı” diyerek başlayan yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, TÜİK’e de el atmış. Şimşek’in göreve gelmesinden sonra, Temmuz ve Ağustos aylarında çarşının pazarın enflasyonu rakamlarda da karşılığını bulmaya başladı.

Yazının Devamı

Ya Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanı seçilseydi?

Erdoğan siyasi hayatının en zor seçimini ittifakını genişleterek kazandı. Yeniden Refah Partisi, Cumhur İttifakı’na taşıdığı yüzde 3 oy karşılığında 5 vekil aldı. Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgede belli bir karşılığı olan HÜDAPAR ise AK Parti listelerinden girdiği seçimde 4 vekil çıkardı. Erdoğan 9 vekil karşılığında Cumhurbaşkanlığı seçiminde tüm Türkiye’yi almayı başardı. CHP lideri Kılıçdaroğlu ise bir YRP etmeyen dört partiye 39 vekil verip, 2018 seçimlerinde muhalefet adaylarının aldığı toplam oyda kaldı, yani tek bir oy kazanamadı. Gel de ironi yapma!

Yavaş yavaş uyanan seçmen anladı ki, 39 vekil seçimi kazanmak için değil, Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmesi karşılığında verilmiş. Seçimden önceki aylar boyunca Kılıçdaroğlu’nun adaylığı yönünde ağır bir propagandaya maruz kalan muhalif seçmen, her şey sona erince filmi başa sarıp nasıl bir manipülasyona uğramış olduğunu görmeye başladı.

Duruma hala uyanamayanlar için sahneye Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ çıktı. Özdağ, 14-28 Mayıs arasında Kılıçdaroğlu ile gizli bir protokol yaptıklarını ve kendisini desteklemesi karşılığında Kılıçdaroğlu’nun İçişleri Bakanlığı dahil üç bakanlık ve MİT Başkanlığını kendisine verdiğini söyledi.

Yazının Devamı

Fakirleşerek büyümeye devam!

Dün açıklanan büyüme rakamları da ezberleri bozmadı. TÜİK’e göre Türkiye ekonomisi yılın ikinci çeyreğinde yüzde 3,8 büyümüş. İhracat yüzde 9 azalırken, ithalat yüzde 20,3 artmış. Vatandaşın harcaması ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15,6 artmış. Bir kez daha tüketerek büyümeyi başardık. Seçim öncesi açılan kredi muslukları sayesinde elbette. Bir seçim daha suni para bolluğu yaratılarak kazanılmış oldu. Olan enflasyon altında ezilen sabit gelirliye oldu.

Faiz düşük, arkadan kovalayan enflasyon canavarı büyük olunca insanlar tasarruf etmek yerine, ellerindekini avuçlarındakini harcamaya başlıyor. Eline TL geçen aceleyle kurtulmaya çalışıyor. İşte büyüme dedikleri bu.

Seçimden önce pazarlanan “Türkiye Ekonomi Modeli” ile söylendiği ve iddia edildiği gibi ihracat gelirlerinde artış yaratılamadı. Türk Lirası pul olmasına rağmen ihracatın payı küçülüyor. Çünkü paranızın değeri düştükçe malınız ucuzluyor. 10 liralık maldan 10 tane satmak yerine, 1 liralık maldan 100 tane satmanız gerekiyor. Dış ticaret açığımız 120 milyar doların üzerinde, cari açık 60 milyar seviyesinde. Sözde TL’nin değerini düşürerek ihracat patlaması yapacaktık. Sonuç ne oldu: Önce döviz şoku, ardından patlayan enflasyon, kuru durdurmak için arka kapıdan bütün dolar rezervinin satışı ve KKM kara deliği.

Yazının Devamı

Muhalefeti bu gidişle daha büyük bir hezimet bekliyor

Ardından parti sözcüsü Kürşat Zorlu bir açıklama yaparak, aday çıkarmak için İYİ Parti’nin “hazırlık ve çaba içinde” olduklarını söyledi.

Zorlu’nun açıklaması dün Akşener’e bir televizyon yayınında soruldu. Akşener “Bu, onun temkinli üslubudur. Tedbiren böyle bir şey söylemeyi uygun görmüştür. Anlaşırsak ortak adaya kapalı değiliz” dedi.

İstanbul ve Ankara’da aday çıkarıp çıkarmayacakları sorulduğunda ise “Yerel seçimde ittifak zaten yok. Aday isimleri üzerinde anlaşmalar, uzlaşmalar olabilir. Şu an için de ortada üzerinde konuşulacak, uzlaşılacak isimler olmadığı için Kürşad Bey de bizim kendi adayımızı çıkaracağımızı söylemiştir. Prensip olarak uzlaşamadığımız her yerde adayımızı çıkarırız. Ortak adaylara kapalı değiliz ama bu her hâlükârda destekleriz anlamına da gelmez.”

Yazının Devamı

Meral Akşener neyi söyleyemiyor?

Yerel seçime ekonomi ve göçmen sorunu gündemiyle gideceğini anladık. Belli ki Ümit Özdağ’ın göçmen karşıtlığı ile apardığı oyları geri toplamak niyetinde.

Akşener, yerel seçime partilerin münferit olarak girmesi çağrısı yaptı. Son seçimde ittifak siyasetinden en zararlı çıkan parti kendi partisi olduğundan bunu söylemesi anlaşılır ama İYİ Parti’nin tek başına gideceği bir yerel seçimde tek bir ili bile alamayacağını, oysa CHP ile işbirliği yaptığı yerlerde belediye rantından iyi bir pay aldığını biliyoruz. İnandırıcı değil sonuçta bu çağrısı. CHP’siz bir alternatifi yok İYİ Parti’nin.

Üç aydır seçim mağlubiyetiyle ilgili muhasebe yapması beklenen Akşener, faturayı öncelikle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile İB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş’a çıkardı. İsim vermeden Kılıçdaroğlu’nun kendi adaylığını dayattığını, İmamoğlu ve Yavaş’ın ise cesaret göstererek sorumluluk almadığını söyledi. Akşener, Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engelleyemediği, kazanacak isimleri aday olmaya ikna edemediği için özür diledi.

Yazının Devamı

Erdoğan ekonomistliği bıraktı mı?

Bu uğurda kendisine karşı çıkanları bir bir ekonomi yönetiminden uzaklaştırdı. Önce Mehmet Şimşek ve Ali Babacan’dan kurtuldu. Damadı Berat Albayrak’ın bakanlığı döneminde işler rayından çıkınca yerine Lütfü Elvan’ı getirdi ama Elvan ve MB Başkanı Naci Ağbal faiz artırmaya kalkınca ömürleri kısa oldu. MB başkanları Erdem Başçı ve Murat Çetinkaya da sözünü dinlemediği için ipi çekilenler arasına katıldı.

Sonunda Nureddin Nebati ve Şahap Kavcıoğlu gibi kendisine biat edecek düşük profilli iki ismi ekonominin başına geçirdi. Ondan sonra olanlar oldu! Faiz düşürüldü ama Türk Lirası pula döndü. TL’ye güven azaldıkça dolarizasyon aldı başını gitti. Cari açık rekor kırdı. Enflasyon patladı. Orta sınıf yoksulluk sınırına, yoksullar açlık sınırına doğru geriledi. Bütün bunların sebebi, seçim kazanmak için suni olarak yaratılan para bolluğuydu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu tabloya rağmen Mayıs ayında seçimi kazanmayı başardı ama enflasyonla mücadele etmek de, ülkeye yabancı yatırım getirmek de artık şart olmuştu. Böylece Mehmet Şimşek bir kez daha sahneye çağrıldı. Şimşek kollarını sıvarken “rasyonel zemine dönmekten başka bir çare kalmadığını” söyledi. Merkez Bankası Başkanlığına Şimşek’in önerisiyle Hafize Gaye Erkan getirildi ve o gün bugündür gözler ekonomi yönetiminde.

Yazının Devamı

Kocaeli’de seçimin kaderini Fatih Erbakan mı belirleyecek?

Kocaeli’de seçimin kaderini Fatih Erbakan mı belirleyecek?

Biz daha Mayıs ayında yapılan seçimin tartışmalarını bitiremeden, takvimler mahalli seçimlere doğru hızla yol alıyor. Şunun şurasında 7 ay sonra tekrar sandık başına gidip belediye başkanlarını seçeceğiz.

Seçim sonuçlarında en büyük belirleyen ekonomi ve ittifak yapıları olacak. En sadık iktidar seçmeninin bile, seçimden beri yaşanan ekonomik gelişmelere büyük tepki duyduğunu her gün başka örneklerle duyuyoruz.

Yazının Devamı

Muhalif seçmenin zor kararı

Meğer başarısızlığı yanlış yerde arıyormuş millet. 13 kez seçim kaybeden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve kendisinin de içinde bulunduğu parti yönetimi değilmiş başarısız olan, Erdoğan’mış!

Pek inandırıcı olmayan resmi rakamlara göre bile yüzde 80’i aşan dünyanın en yüksek enflasyon oranlarından biriyle, dünyanın en büyük deprem felaketlerinden birinin ardından; hukuk, eğitim, sağlık, tarım, alt yapı dökülürken hem Meclis’i hem de Cumhurbaşkanlığını yedi partinin ittifakına karşı kazanan Erdoğan’dan hesap sormalıymışız meğer!

Bu ülkede yaptığı tek bir şeyi beğenmeyen en azılı muhalif bile herhalde Erdoğan’ın bir siyaset süpermeni, bir seçim büyücüsü olduğunu kabul eder.

Yazının Devamı

KKM’den çıkarken gözler Merkez Bankası’nda

Eski Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu tarafından “Bir tarşla iki kuş vuracağız” diye tasvir edilen Kur Korumalı Mevduat’tan (KKM) çıkış için ilk sinyal verildi.

Merkez Bankası’nın KKM ile ilgili düzenlemelerinin Pazar günü Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından dünden itibaren bankalar online olarak KKM yapmayı durdurdu.

Öncelikli hedef TL hesaplarının eritilmesi. Bunun da toplamda yaklaşık 20 milyar dolar karşılığı Türk Lirası olduğu tahmin ediliyor. Yani paranın asıl kısmı dövizde, orada 100 milyar dolar gibi bir miktar var. Ama dövizden çıkmak TL’den çıkmak kadar kolay değil. Uzun zaman alacaktır.

Yazının Devamı

KKM’den sancılı çıkış

Tasarruflar döviz kuruna endekslenmiş buna da “liralaşma” denmişti. Hükümet bu sayede kuru kontrol ederek 2023 seçimlerini sağ salim atlatmayı başardı.

Seçim kazanıldı ama aradan geçen bir buçuk yıl içinde KKM ekomiye büyük bir yük oluşturdu.

Hesapların toplam büyüklüğü 3 trilyon 357 milyar TL’yi (124 milar dolar) aşarken KKM’nin maliyeti ise tahmini olarak 700 milyar TL oldu.

Yazının Devamı

İmamoğlu vs Erdoğan

İmamoğlu, iki nedenden CHP genel başkanlığına sıcak bakmaz. Birincisi böyle bir durumda İstanbul kaybedilirse yola mağlubiyetle başlamış olur ki bu kamuoyunda kabul edilebilir bir durum olmaz. İkincisi 2028’de “CHP ile mühürlü” bir isim cumhurbaşkanı adayı olarak seçmenin önüne çıkarsa başarılı olma şansı azalır

Belli ki Özgür Özel ile bir görev paylaşımı yapılmış. İmamoğlu İstanbul üzerinden Cumhurbaşkanlığına doğru yol alırken, Özel de Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine geçerek küskün seçmenle partiyi barıştırmaya çalışacak.

Bu planın işlemesi öyle kolay değil. Ne Özgür Özel’in kurultayda Kılıçdaroğlu’na karşı kazanması kolay ne de İmamoğlu için İstanbul garanti. Özel’in başarısız olması İmamoğlu’nun şansını da azaltacaktır. CHP’nin delege yapısı göz önüne alındığında bu ihtimal daha yüksek görünüyor. Seçim yenilgisinin birinci müsebbibi olarak görülen Kılıçdaroğlu ve CHP yönetimine yönelik tepkinin yerel seçimlerde katılımı etkilemesi hiç şaşırtıcı olmaz.

Yazının Devamı

24 yıl önce bugün

24 yıl önce bugün, bu saatlerde Değirmendere’yi terk ediyordum. Otomobille yol alırken gördüğüm manzara karşısında donup kalmıştım diyebilirim. Gölcük harabeye dönmüştü. Sağlı sollu her yerde yıkık binalar vardı. Sadece binalar değildi yıkılan, sanki o güne kadar olan hayatımız yıkılmıştı. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Değirmendere’de depreme yalnız yaşadığım evde yakalanmıştım. Ailem ve yakınlarım tatil sezonu olduğu için şehir dışındaydı. Şu an yaşadığım apartmanda, uyuduğum odadaydım. Daha önce şiddetli deprem görmediğim için önce savaş çıktığını sanmıştım. Uçaklarla bombardımana tutulduğumuz gelmişti aklıma, uyku sersemi. Birkaç saniye içinde deprem gerçeğine uyandım. Üzerime patlayan duvarlardan tuğla parçaları yağarken merdivenleri koşarak indim ve kendimi dışarı attım.

Caddeye çıktığımda gördüğüm manzara karşısında donakaldım. Elektrik telleri kopmuş yola saçılmıştı. Karşımdaki binalardan biri diğerinin üzerine devrilmişti. Yanımdaki altı katlı bina dümdüz olmuştu. O binadan tek bir kişinin bile sağ çıkmadığını duymuştum sonraları. Bombalanmış olsaydık böyle bir yıkım gerçekleşmezdi. Savaştan daha korkunç bir şey yaşamıştık ve bunu bize düşmanlarımız değil, kendimiz yapmıştık.

Yazının Devamı

İmamoğlu’nun işi zor

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu dün basının karşısına çıktı ve “yola çıktım” dedi. “İstanbul’a adayım” demedi, “risk alıyorum ve yola çıkıyorum” dedi. Siyasi geleneği bozmayarak nihai karar verici olan parti yönetimine “nezaketsizlik” yapmadı.

Aslında muhalif kamuoyunda İmamoğlu’ndan CHP’ye ve genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’na nezaket göstermesini değil, açık açık yüzleşmesini ve eğer partide bir değişim gerçekleşmeyecekse CHP ile yolunu ayırıp yeni bir hareket başlatmasını bekleyen azımsanmayacak bir kesim var. İmamoğlu bunu tercih etmedi. CHP’ye rağmen CHP ile hareket etmeye karar verdi.

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine giderken muhalefeti organize eden, stratejisini kuran CHP ve lideri Kılıçdaroğlu idi. Beş partiyle bir ittifak kurdu, bir mutabakat metni hazırlanmasına ön ayak oldu, seçmene güçlendirilmiş parlamenter sistem ve demokrasi vaat etti, kendi adayını kabul ettirdi. CHP’nin ve Kılıçdaroğlu’nun oyun kurucu olarak girdiği kazanılması muhtemel bir seçim kaybedildi. Doğal olarak da yenilginin bir numaralı sebebi olarak işaret edildi.

Yazının Devamı

Yerel seçim yaklaşırken

Mahalli seçimlerin ayak sesleri yavaş yavaş duyulmaya başlandı. Çok da bir şey kalmadı zaten, yedi buçuk ay sonra bir kez daha sandık başına gideceğiz.

İktidar cephesine baktığımızda, dağılmış muhalefet karşısında büyük bir avantaja sahipler diyebiliriz.

Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği seçimlerinde beklentileri boşa çıkaran muhalefet partileri ciddi bir kriz içinde. Daha çok CHP ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu gündemde olsa da, aslında İYİ Parti de, diğer küçük partiler de büyük hayal kırıklığı yaşattılar. Bu partilerde neden lider değişikliği tartışılmıyor, onun da sorgulanması lazım. Mesela Meral Akşener ya da Ali Babacan’ın liderlikleri çok mu başarılıydı?

Yazının Devamı

“Açım” demeye korkuyoruz!

Onlardan biri de Hilal Sarıyar. Hilal’e göre son haftalarda vatandaş hiç olmadığı kadar şikayetçi. Tırmanan fiyatlar vatandaşı bezdirmiş durumda. Sebze-meyvenin en ucuz olması gereken yaz aylarında, daha önce yaşanmamış düzeyde bir pahalılık söz konusu.

Hilal, son İzmit Perşembe Pazarı’nda da vatandaşlara sebze- meyve fiyatlarına ilişkin görüşlerini sordu. İlk kez tepkinin bu boyuta ulaştığını gözlemlemiş.

Hilal’in gözlemlerine göre özellikle iktidara oy veren seçmen tepkili pahalılığa. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik bir kırgınlık var. “Biz Cumhurbaşkanına güvenmiştik, bu olana bak” diyorlarmış. Seçimden önce Erdoğan’ın vaatlerine bakarak oy kullanan seçmenin hayal kırıklığı yaşadığı bir gerçek. Kırgınlık, öfkeye ve bu da bir kopuşa neden olmuşa benzemiyor. Oy verdikleri için pişman değiller henüz, ama tepkilerini de “Her gün zam, her gün zam. Erdoğan bir şeyler yapsın artık, bu böyle gitmez” diyerek dile getiriyorlar.

Yazının Devamı

Silo patlamasında sabotaj ve ihmal iddiaları

Biliyorsunuz, patlamada silolarda çalışan 11 işçi yaralanmış, bir işçi hastanede hayatını kaybetmişti. 20 yaşındaki Ekrem Kalkan’ın 6 Şubat’ta meydana gelen depremde Kahramanmaraş’taki evi yıkılmış. Ekrem, konteynerde kalan ailesine destek olmak için Kocaeli’ye gelmiş. İşe başladıktan 25 gün sonra, daha maaşını bile alamadan bu patlamada can verdi. Hepimizin yüreklerini dağladı Enver’in hikayesi.

Gelelim sabotaj iddialarına. Bu iddialar, 17 Temmuz’da tahıl anlaşmasından çekilen Rusya’nın Ukrayna’nın tahıl depolarını hedef alması ve Romanya yakınlarındaki İzmail'de Ukrayna'nın tahıl limanlarına saldırması ile başlayan olaylardan kaynaklanıyor.

Bu sabah saat sekiz sularında Fransa'nın, Manş Denizi sınırındaki en önemli ihracat limanlarından birine ev sahipliği yapan La Rochelle kentindeki buğday silolarında yangın çıktı⁠. Derince ile ilgili sabotaj iddiaları da bir kez daha akla geldi.

Yazının Devamı

Emine Hanım bu sefer diplomasını yakar mı?

İddia şöyle: Eski AK Partili İzmit Belediye Başkanı Nevzat Doğan’ın görev süresi sona yaklaşırken, yani 2019 yılında, bir gecede 30 kişi kadro karşılığı sözleşmeli personel statüsüne alınıyor. İşte bu kişilerden biri de Zeybek’in gelini Gamze Macit.

CHP’li Fatma Kaplan Hürriyet, seçimi kazanıp belediye başkanı olunca işe alımlarla ilgili geri dönük dosyaları inceliyor ve aralarında Macit’in de bulunduğu haksız biçimde işlemleri yapılanların sözleşmelerini feshediyor.

Gamze Macit bunun üzerine dava açıp kazanıyor, hem yeniden işe başlıyor hem de işsiz bırakıldığı dönemdeki maaşı da peşin ödeniyor.

Yazının Devamı

Dövecek doktor kalmayınca ne olacak?

Mesela Nobel ödüllü Aziz Sancar gibi bilim insanları, gençliklerinde Batı’ya gidip orada kariyer yapmış kişilerdi. Türkiye’de kendi alanlarında ilerleme şansı olmayan parlak zihinler, ABD’ye ya da Avrupa’ya gidiyordu. Bu insanlar çok da başarılı olup tüm insanlığa hizmet edecek işler yaptılar. Bunlara son örnek Covid-19’a karşı aşı geliştiren Özlem Türeci ve Uğur Şahin oldu.

Şimdi durum çok farklı. Önceleri olağanüstü yeteneklere kapılarını açarak onlardan faydalanan Batı, artık başta sağlık olmak üzere kalifiye işler için de “beyin” arıyor. Yaşlanan ve artan refah sonucu tembelleşen nüfusu nedeniyle, sağlık gibi zor koşullarda çalışmayı gerektiren bir alanda personel sıkıntısı yaşayan ülkeler, Türk doktorlarını ve sağlık personelini istihdam ediyor.

Almanya Federal Göç ve Mülteci Dairesi'nin temmuz ayına dair iltica başvuru rakamlarına baktığımızda, geçen yılın aynı dönemine göre Türkiye'den iltica başvurularının yüzde 202.9 arttığını görüyoruz. Bizim vergilerimizle eğitim alıp Almanya’ya hizmet etmeye giden bir nesil söz konusu artık. Üniversitelerde tüm gençler harıl harıl Almanca öğreniyor.

Yazının Devamı

Güven sorunu ve Derince’deki patlama

Geleceğe yönelik iyimser tahminler yapılıyordu. Mesela yıl sonu tahminleri olarak dolar için 27 lira, faiz için yüzde 35, enflasyon için yüzde 40 rakamları telaffuz ediliyordu.

Oysa aradan iki ay geçmeden tahminler olumsuz yönde güncellendi. Şimdi dolar için 32 lira tahminleri yapılırken, faizin yüzde 20’yi aşmayacağı, enflasyonun da yüzde 60’ların üstünde olacağı öngörülüyor.

Demek ki vitrin değiştirmekle, kozmetik atamalarla işlerin düzelmesi mümkün değilmiş

Yazının Devamı

Türkiye için en büyük tehdit

MetroPOLL bir kamuoyu araştırması yapmış ve “Türkiye için en büyük tehdit ne?” diye sormuş. Katılanların yüzde 19,4’ünün cevabı “dış güçler” olmuş. Yani 10 kişiden ikisi, 5 kişiden biri “dıj güjler” denen heyulaya gerçekten inanıyor.

Elbette ülkeler birbiriyle rekabet edebilir, zaman zaman düşman da olabilir ama ekonomik sorunlarla boğuşan, gelişme sancıları içindeki bir ülkenin gelişmiş ve zengin ülkelerce kıskanıldığı, tehdit edildiği algısı, sağlıklı bir kolektif zihnin ürünü olamaz. Böyle bir algının gerçekçi olabilmesi için öncelikle o ülkelere rakip olmanız gerekir. Mesela Çin’de böyle bir araştırma yapılsa ve yanıt “Batı, ABD” falan çıksa anlaşılabilir.

Bilmem hatırlar mısınız, 2007 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde kimya okuyan bir genç, İstanbul Boğazı’nın derinliklerinde 23 trilyon dolar değerinde ‘Contorium’ madeni bulunduğunu, bunun çıkarılmasının ABD tarafından engellendiğini iddia etmişti. Bu iddia kısa bir sürede yayılmış, şehir efsanesi haline gelmiş ve insanlar buna inanmıştı. Hatta bazı köşe yazarları da konuyu gündemlerine almıştı. KONDA Araştırma Şirketi de yaptığı bir araştırmada vatandaşların yüzde 60’ından fazlasının bu iddiaya inandığını göstermişti. Oysa Dünya’da ‘Contorium’ diye bir element bile yok!

Yazının Devamı