Buket Afkan

Buket Afkan

Gazeteci tutuklamak gücümüzü göstermez

Bu yazıya nereden başlayacağıma karar vermekte zorlandım. Sonra, TELE 1 genel yayın yönetmeni Merdan Yanardağ’ın çoğu fikrine katılmadığımı, kendisini takip etmediğimi, zaman zaman gündem olan çıkışlarını ciddiye almadığımı, hatta Türkiye’de toplumsal barışın sağlanmasına yönelik çabalara zarar veren figürlerden biri olarak gördüğümü, yönettiği televizyonun da toplumsal kutuplaşmayı derinleştiren bir yayın politikasına sahip olduğunu ifade ederek başlayıp, fikirlerine katılmasam da bir gazetecinin “kaçma ve saklanma” gibi inanılmaz bir gerekçeyle tutuklanmasına itiraz ederek devam etmeye karar verdim.

Gazetecilere yönelik tutuklama uygulaması, düşüncelerin gücünün kabul edilmesiyle ilgili bir ironi yaratır. Yanardağ’ı tutuklayarak düşüncelerinin çok güçlü olduğunu ve dile getirilmesinin de çok büyük bir etkisi olacağını kabul ediyorsunuz. İnsanlara aslında sahip olmadıkları güçleri vehmetmek sizi güçlü göstermez, zayıf gösterir.

Aynı şey Yanardağ’ın hakkında “çok kitap okudu, filozof oldu” dediği Abdullah Öcalan için de geçerli. Bir televizyon ekranında, Öcalan’ın adının anılmasının bile ülkeye zarar vereceğini sanmak güç göstergesi değildir. Öcalan’a büyük bir güç vehmetmektir. Sempatizanlarının gözünde Öcalan’ı büyütmektir.

Yazının Devamı

Tatil yapamadığımız tatiller

Bilinen ilk kaynaklara göre, insanlık tarihinde turizm, MÖ 3000 yılına kadar geri götürülebiliyor. Aslında insanlar yerleşik hayata geçtiklerinden beri seyahat etme ihtiyacı içinde olmuş. Bugünkü Irak, Suriye ve Anadolu’nun bazı bölgelerini içine alan Mezopotamya coğrafyasında kurulmuş Sümer, Akad, Babil ve Asur devletleri döneminde insanlar dini yapıları ziyaret etmek için turizm faaliyetine başladılar. Özellikle Sümerlerin tapınakları ve diğer dini yapıları turist akınına neden oluyordu.

Aynı şekilde Mısır, özellikle de Nil nehri kıyıları turistlerin gözdesiydi. Bereketli topraklarda yetişen ürünlerle hazırlanmış lezzetli yemekler ve görkemli tapınaklar bugün olduğu gibi Antik Çağ’da da insanları yollara düşürüyordu.

Roma İmparatorluğu döneminde ise meşhur termal banyolar ve gladyatör oyunları turistlerin gözdesi olmuştu.

Yazının Devamı

Şimdi ne olacak?

Türkiye seçim sürecinden çıktığından beri kaybedenler tarafında bir özeleştiri görmedik. Muhalefet liderleri pek konuşmadı, konuştuklarında da kendilerini savundu.

Dün gerçekleştirilen İYİ Parti kurultayında da durum değişmedi. Akşener kendinden başka herkesi suçladı. Delegeden başladı, parti yöneticileriyle, milletvekilleriyle devam etti; ittifak ortaklarına, muhalif medyaya, hatta sosyal medyada görüş bildirenlere kadar esti gürledi. Güçlü ve kararlı bir liderden çok agresif ve tehditkar bir görüntü çizdi.

İYİ Parti’nin oy oranını artıramamasını belli ki CHP ile birlikte siyaset yapmasına bağlıyor. İYİ Parti içinde CHP’den daha CHP’li isimler olduğu da biliniyor. Bu kesimler, CHP’li büyükşehir belediyeleri ile çıkar ilişkilerine girdikleri için bazen kendi partilerine karşı CHP’nin yanında yer alabiliyorlar. Akşener’in 3 Mart’ta kalktığı Altılı Masa’ya 6 Mart’ta geri dönmesinde de bu çevrelerin etkili olduğu söyleniyor.

Yazının Devamı

Akşener “vasiyet”ten “diyet”e nasıl geldi?

Tarih: 23 Eylül 2022. Yer: İzmit. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, memleketi Kocaeli'nin İzmit Belediyesi tarafından yaptırılan ve ağabeyi Nihat Gürer’in isminin verildiği spor tesisinin açılışında konuşuyor.

Karşısında, 14 CHP’li vekille birlikte partisinden istifa ederek seçime katılabilmesi için İYİ Parti’ye katılan eski Kocaeli milletvekili, mevcut CHP’li İzmit Belediye Başkanı Fatma Kaplan Hürriyet var.

Akşener konuşmasına Hürriyet'e teşekkür ederek başlıyor. Sonra 15 vekilin İYİ Parti’ye geçtiği süreci anlatıyor: “Benim aklıma Sayın Kılıçdaroğlu ile görüşmek geldi. Kendisine gittim 15 milletvekili talep ettim. Yani bu neydi? Demokrasiye dair Türkiye'de birçok şeyi değiştirecek bir adım atılmasına yönelik bir talepti.

Yazının Devamı

Faizde hem şiş yandı hem kebap

Merkez Bankası’nın dün yaptığı politika faizi artışına ilk yorumlardan biri ekonomist Hayri Kozanoğlu’na aitti. Kozanoğlu başlıkta kullandığım “Hem şiş yandı hem kebap” ifadesi ile özetledi durumu.

Ne demek bu?

Hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz indirimini savunmak için Kuran’a yaptığı “Nas var” referansı yok sayıldı, hem de enflasyonla mücadele için kullanılması zaruri olan faiz artışı silahı boşa harcandı demek. Yani hem manen, hem madden kaybettik. Hem faiz artışı yaparak nası çiğnedik, hem de rasyonel artışı yapmadığımız için piyasaları allak bullak ettik.

Yazının Devamı

Ne olacak bu gençlerin hali?

Dünyada vasıfsız bir çalışanın minimum refah seviyesini sürdürebileceği ücrete “asgari ücret” deniyor. Gelişmiş ekonomilerde asgari ücretle çalışanlar toplam çalışanların en fazla yüzde 5’ini oluşturuyor. Daha ortalama ekonomilerde bu oran yüzde 10-20 seviyesine çıkabiliyor. Bizde ise yıllar içinde bu oran artarak çalışanların yarısını kapsar hale geldi. Türkiye’de eğitimli ve kıdemli insanlar da asgari ya da onun biraz üzerinde ücretlerle, yani minimum refah seviyesinde çalışmaya mahkum oldu.

Minimum refah tanımımız da giderek geriliyor çünkü asgari ücretin alım gücü azalıyor. Önceleri yılda bir kez artırılan asgari ücrete şimdi altı ayda bir zam yapılıyor ve bu aralığın üç aya düşebileceği tahminleri de başladı. Yani enflasyon bu şekilde artmaya devam ederse, üç ay sonra bir zam daha gündeme gelebilir. Türkiye ekonomisinde her tür sözleşmenin süresi kısalmış vaziyette, çünkü istikrar sağlanamıyor.

Seçim kazanmak zorunda olan iktidar karar verici olunca, işveren de ödeyemeyeceği ücretler için destek istiyor. Yani milyonlarca çalışanın ücretinin bir bölümü devlet tarafından ödenmiş oluyor. Bu miktar da devlet bütçesinden, yani vergiler yoluyla asgari ücretlinin cebinden çıkmış oluyor. Tuhaf hallerdeyiz yani.

Yazının Devamı

AYM ve gökkuşağı düşmanlığı ile bu kadar oluyor

7 milyonun üzerinde çalışanı direkt, diğer çalışanları da dolaylı olarak ilgilendiren asgari ücrete ara zam dün açıklandı. Biz herhangi bir pazarlık yapıldığına şahit olmadık. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir görüşme yapıldı ve ardından Bakan Vedat Işıkhan, asgari ücretin yüzde 34 artışla, net 11 bin 402 TL’ye yükseltildiğini açıkladı. Sonradan öğrendik ki, önce 11 bin TL teklif edilmiş, Türk-İş Başkanı Ergün Atalay, Erdoğan ile görüşerek bu rakamı son haline yükseltmiş.

Asgari ücret, eski Bakan Vedat Bilgin tarafından yaratılan 500 dolar beklentisinin altında kaldı. Bir muhabir de bunu Türk-İş Başkanı’na sordu. Atalay’ın muhabire “Kızım 14’ün (14 bin liranın) altında kaldı, Allah sana da kolaylık versin, yardımcın olsun Allah” şeklindeki cevabı şaşkınlık yarattı. Kimse tam olarak ne demek istediğini anlayamadıysa da, sonuçtan memnun olmadığı açıktı. Demek ki Atalay’ın aklında 14 bin ve üzerinde bir rakam varmış. Ama kamuoyu önünde bunu dillendirmemiş, acaba neden?

Türkiye’yi bekleyen enflasyon ve kira artışları karşısında yapılan zammın bir iki ay içinde eriyeceğini herkes biliyor. Açlık sınırının Mayıs ayı verileri ile 10 bin 360 lira olduğu gerçeği önümüzde dururken, asgari ücretli karın tokluğuna bir yaşama mahkum edildi diyebiliriz.

Yazının Devamı

Yoksulun gözü asgari ücrette, piyasanın faizde

Milyonların gözü asgari ücrete yapılacak ara zam oranında. Asgari Ücret Tespit Komisyonu bugün üçüncü kez toplanıyor. Seçimden önce, eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Temmuz zammını asgari ücreti 500 dolar seviyesine çıkaracak bir oranda gerçekleştireceklerini söylemişti. Ancak komisyonun ikinci toplantısında, 500 doları fazla bulan iş veren temsilcisi, zammın TL olarak konuşulduğunu söyledi.

Bu arada Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) asgari ücret verileri açıklandı. Türkiye 13 Haziran itibarıyla, Avrupa’da Arnavutluk’un ardından en düşük asgari ücret veren ikinci ülke oldu. Sırbistan ve Karadağ da dahil, Doğu Avrupa’nın az gelişmiş ülkeleri Türkiye’den daha yüksek asgari ücret veriyor. Oysa Türkiye’de asgari ücret 2015 yılına kadar çoğu Doğu Avrupa ülkesinden daha fazlaydı. Onlar ilerlemiş, biz gerilemişiz.

Aslında asgari ücretin ne kadar olduğu da çok önemli değil, önemli olan alım gücünün hangi seviyede olduğu. TÜİK’in açıkladığı enflasyon verilerinin güvenilirliği uzun zamandır sorgulanıyor. Üstelik dar gelirlinin harcama kalemleri farklı. Kira, gıda ve faturalar temel harcamaları oluşturduğundan, yoksulun reelde karşılaştığı fiyat artışları TÜİK’in enflasyon oranının üzerinde oluyor. Yani yoksul, bu asgari ücret artış oranları karşısında giderek daha fazla yoksullaşıyor.

Yazının Devamı

CHP’de yanlış olan ne?

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı seçimini kaybetmesi sonrasında farklı kesimlerden farklı eleştiriler geldi ve gelmeye devam ediyor.

Ben eleştirileri dört ana grupta topluyorum. Bu seçimde Kılıçdaroğlu’nu destekleyen muhafazakar ve onlara yakın liberal aydınlar, Kılıçdaroğlu’nu sahiplenmeye devam ediyor.

Onlar Kılıçdaroğlu’nun muhafazakar seçmenle barışık tutumunu, “helalleşme” politikasını, CHP’yi "orta-üst sınıf bir beyaz Türk partisi” olmaktan çıkarma çabasını başından beri desteklediler. O yüzden de seçimde kendi kesimlerinden beklendiği kadar oy alınamamasının faturasını Kılıçdaroğlu’na çıkarmadılar.

Yazının Devamı

Abdüllatif Şener vakasının ortaya döktükleri

Abdüllatif Şener, CHP’nin farklı siyasi kesimlere ulaşma çabasının bir uzantısı olarak “sağ” cenahtan devşirilen bir isimdi. Öyle böyle bir isim de değil, AK Parti’nin en önemli üç-dört kurucusundan biri kendisi. Partisinden ilk kopan kurucu isim de o olmuştu. Şener’in AK Parti’ye yönelik bir takım eleştirileri vardı doğal olarak ama bu kopuşun nedeni bugüne kadar tam olarak anlaşılamamış kaldı.

Şener, AK Parti Hükümeti’nde devlet bakanı ve başbakan yardımcısı olarak görev yapmıştı. AK Parti’nin oy oranında büyük bir patlamanın yaşandığı 2007 seçimlerinde aday olmadı ve partisinden istifa etti. Türkiye Partisi’ni kurdu, sonra onu da bıraktı. Şener’in AK Parti’nin en güçlü olduğu, seçmen memnuniyetinin arttığı bir dönemde partiyi bırakması pek anlaşılır gelmemişti. Şimdi anlaşılır hale geldi diyebilirim. CHP’yi nasıl ve neden bıraktığına bakarsak, zamanında AK Parti’yi neden bıraktığını da tahmin edebiliriz gibi geliyor.

2018 seçimlerinde Konya’dan CHP milletvekili seçilen Şener, geçtiğimiz ay yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin iki turu arasında CHP’den istifa ettiğini, ilk turda Sinan Oğan’a oy verdiğini, ikinci turda ise geçersiz oy kullandığını açıkladı. Daha sonra sandığında geçersiz oy kullanılmadığı da ortaya çıktı. Yalan mı söyledi yani Abdüllatif Şener, milyonların gözünün içine bakarak? Kesin bir şey söyleyemiyorum ama hiç şüphe yok ki, Şener’in bu tavrının ardında ikinci kez milletvekilliğine aday gösterilmemesi var. Şener’i Halk TV’de dinleyen herkes bunu açıkça görebilmiştir.

Yazının Devamı

Biri “diktatör” mü demişti?

Siyasette güven her şeydir. Seçmenle partisi ve lideri arasındaki ilişkinin temelini güven duygusu oluşturur. Seçimin kazanılabileceğine, sorunların çözülebileceğine, düşmanlarla ya da rakiplerle mücadele edilebileceğine dair güven duymak ister seçmen. Muhalefetin şu anda içinde bulunduğu krizin adı da güven krizidir.

Kimileri seçim sonuçlarının kişiler üzerinden tartışılmasına karşı çıkıyor. Lafı neredeyse “Kim olsa kaybedecekti” demeye getiriyorlar. Ama aynı kişiler, CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun adaylığını savunurken de “Kim olsa kazanır” diyorlardı. Onların düşüncesi şuydu: Cumhurbaşkanı Erdoğan son beş yıllık performansı ile seçmenin güvenini kaybetmiştir, karşısına kimi koysanız seçilir. Öyle olmadı. Çünkü Kılıçdaroğlu’na olan güvensizlik, Erdoğan’a olan güvensizliğe galebe çaldı. Hemen kamuoyu araştırmalarından bir örnek: Ekonomik krizi Erdoğan çözebilir mi? Yüzde 53 “Hayır.” Kılıçdaroğlu çözebilir mi? Yüzde 55 “Hayır.”

Neredeyse son iki yıldır yapılan anketlerde, seçmene Erdoğan karşısında hangi adayı destekleme eğiliminde oldukları sorulmuştu. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Erdoğan’ın önünde görünürken Kılıçdaroğlu gerisinde kalıyordu. Siz Erdoğan’ın yerinde olsanız karşınıza kimin aday olarak çıkmasını istersiniz? O halde diyebiliriz ki, Kılıçdaroğlu adaylığını açıkladığı gün Erdoğan seçimi kazanmıştı.

Yazının Devamı

Fatma Kaplan Hürriyet neden CHP lideri olmasın?

Cumhurbaşkanı adaylığı açıklandığında partisinin TBMM grup toplantısında son kez konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, duygusal bir konuşma yapmış “Bu kürsü aslında benim evim” diyerek veda etmenin kendisi için hiç kolay olmadığını gözleri dolarak söylemişti.

O gün cumhurbaşkanı seçileceğinden yüzde yüz emin bir şekilde partililere veda eden Kılıçdaroğlu, dün bir kez daha aynı kürsüye çıkmak zorunda kaldı. Konuşmasının tamamını dinleyince anladık ki, Kılıçdaroğlu aslında o kürsüyü gerçekten evi gibi görüyor ve belki de cumhurbaşkanı olmaktan daha fazla önemsiyor.

“Gemiyi sağlam olarak limana götürmek kaptanın görevidir” diyen Kılıçdaroğlu, kazanılmasına neredeyse kesin gözüyle bakılan bir seçimin kaybedilmesi ile gemiyi karaya oturttuğunun farkında bile değil. Gemiyi artık limana değil, tersaneye götürmek gerekiyor. Bu geminin tamire, yenilenmeye ihtiyacı var.

Yazının Devamı

Ortaya karışık ekonomi

Hazine ve Maliye Bakanlığına Mehmet Şimşek’in, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın başına Hafize Gaye Erkan getirilmesi ekonomi çevrelerinde olumlu karşılanırken, Merkez Bankası Başkanlığından alınan Şahap Kavcıoğlu’nun Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanlığına atanması şok etkisi yarattı.

Şimşek ve Erkan piyasalar için “bir anlam”a geliyorsa Kavcıoğlu “tam tersi” bir anlama geliyordu. Şimşek’in bu atama kararını Resmi Gazete’den öğrendiği iddia edildi. Önce ekonominin başına geçirmek için bin bir ısrarla ikna etmeye uğraşıyorsunuz, sonra da elini kolunu bağlayacak atamalar yapıyorsunuz. Biz bu işten ne anladık?

Şimşek’in ismi piyasalarda olumlu bir beklentiye neden olmuştu. Bu beklenti de bir alan açmıştı. Ama bir isimle nereye kadar?

Yazının Devamı

Erdoğan haklı mı, CHP iktidar yüzü göremez mi?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün AKM’de "40 Yıl, 40 Eser" etkinliğinde bir kez daha CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu hedef aldı. Erdoğan "Son 13 yılda 12 seçim kaybeden birinin kabahati kendine aramak yerine seçmeni suçlaması artık siyasetin değil psikolojinin konusudur. Bu zat artık psikolojik bir vakadır. Milletimiz de bunu sezdiği için gereğini yapmıştır. CHP bu şekilde siyaset yaptığı sürece bu ülkede iktidar yüzü göremez" dedi.

Aslında Kılıçdaroğlu, seçmeni suçlamadı; kırsal kesimde başarısız olmalarının nedenini “Biz oraya zamanında gidip kendimizi yeteri kadar anlatamamışız. Buradakilerin büyük bir kısmı sadece TRT izliyor. TRT'nin ne olduğunu da biliyorsunuz” diyerek açıkladı. Kılıçdaroğlu hem özeleştiri yaptı, hem de devlet televizyonu TRT’nin muhalefete yer vermemesini eleştirdi.

Kırsal kesimde çok yüksek oy alan Erdoğan, herhalde büyük kentlerde neden Kılıçdaroğlu’nun gerisinde kaldığını anlamaya ve ona göre bir strateji geliştirmeye çalışacaktır. Peki, Kılıçdaroğlu seçimi kaybetmesinin nedenini kırsal kesimdeki seçmene ulaşılamamasına bağlayarak tüm sorumluluktan kurtulabilir mi?

Yazının Devamı

Kocaeli işvereninde asgari ücret tedirginliği

Türkiye genelinde 7 milyon çalışanı ilgilendiren asgari ücrete yapılacak ara zam maratonu 13 Haziran Salı günü başlıyor. Aslında sadece 7 milyon kişiyi ilgilendirmiyor, aileleri ve asgari ücrete göre maaşı belirlenecek diğer çalışanları da katarsak neredeyse herkesi ilgilendiriyor.

Asgari ücretin belirlenmesinde 3 Temmuz’da açıklanacak enflasyon rakamları etkili olacak. Tabii TÜİK verilerine dair güvensizlik, geçtiğimiz günlerde yaşanan kur şokunun neden olacağı enflasyonun Haziran ayı verilerine yansımayacak olması, yeni asgari ücretle ilgili şimdiden karamsarlığa neden oldu.

Bir yandan da, asgari ücretlinin asıl harcama kalemi olan gıda ürünleri de TÜİK’in sepetinde aynı oranda yer almıyor. Yani asgari ücretliyi asıl olarak ilgilendiren gıda enflasyonunun altında oluyor belirlenen ücret.

Yazının Devamı

Ekonomi yönetimi şekillenirken

Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanı olacağı kesinleştiğinden beri Merkez Bankası Başkanlığı için adı telaffuz edilen Hafize Gaye Erkan, Resmi Gazete’de yayımlanan kararla göreve atandı. ABD’de yaşayan ve First Republic Bank Eş CEO’su olarak görev yapan Hafize Gaye Erkan, Bakan Şimşek’in talebi doğrultusunda bu göreve getirildi.

Bu zaten beklenen bir karardı, o yüzden şaşırtmadı. Beni şaşırtan ve asıl üzerinde durulması gereken Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Naci Ağbal’ın yerine MB Başkanı olarak atanan Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu’nun bu görevden alınıp Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) Başkanlığına getirilmesi.

2021 yılında faiz artırmaya kalkan Naci Ağbal’a kürsüden “Nass var, sana bana ne oluyor” diye çıkışan ve bir süre sonra Ağbal’ı görevden alan Erdoğan, Yeni Şafak’taki köşesinde faizin indirilmesini savunan Şahap Kavcıoğlu’nu alıp Merkez Bankası’nın başına getirmişti. Kavcıoğlu da gereğini yapmış ve kademeli olarak faizi indirmişti.

Yazının Devamı

Ekonominin makyajsız hali

Seçime kısa bir süre kala dönemin Hazine ve Maliye Bakanı ne demişti: “Fısıltı gazetesinden çıkan dedikoduları bir kenara atın. Vatandaşlarımızın 20 Aralık 2021 öncesinde yaşadıkları, günlük ve anlık olarak döviz kurlarındaki o rallinin tekrar gerçekleşeceğine ilişkin dedikodular gerçeği yansıtmıyor. Makro ekonomik göstergeler döviz kurlarında herhangi bir ralliyi gerektirmiyor. Spekülatif çalışmalar ve döviz kurlarında ikili fiyat oluşması belki bu dedikoduları bir miktar güçlendiriyor olsa bile, bu hemen seçim sonrasında dengeye gelecek. Bir ralli olması söz konusu değil.”

Dün yaşadığımız şey belki “ralli” değildi ama bir “kur şoku” yaşandığı kesin.

Seçim öncesinde ısınan ekonomiyi soğutmak için alınan sıkı önlemler bir bir gevşetilirken, uzun süre 19 liranın altında tutulan dolar kuru, fahiş yükselişe geçerek, TL’nin değer kaybetmesine neden oldu. Dolar/TL, bu sabah 23,41, euro/TL ise 25,57 seviyesini görerek rekor tazeledi. Seçimden önce arka kapıdan yapılan satışlarla baskılanan kur yeniden harekete geçerek tarihi seviyeye yükselmiş oldu. Seçimden sonraki ilk 7 iş gününde dolar, TL’ye karşı yüzde 7 değer kazandı.

Yazının Devamı

Tahsin Tarhan: Genel başkan yenilenecekse, adresi kurultaydır

Bu dönem milletvekili adayı yapılmayan, 26. ve 27. Dönem CHP Kocaeli Milletvekili Tahsin Tarhan, seçim yenilgisinin ardından yeniden oluşturulan Merkez Yürütme Kurulu’na (MYK) girdi. Ankara’da bulunan Tarhan ile bugün telefonda görüştüm. Yeni MYK’nın ilk toplantısında kurultay kararı aldığını belirten Tarhan “Gündemimiz Cumhuriyet Halk Partisi’nin hücrelerinin yenilenmesi” dedi. Şimdi mahalle delegelerinden işe başlanarak, ilçe, il kongreleri ve büyük kurultay yapılacak.

CHP tabanında daha radikal bir değişiklik beklentisi olduğunu, genel başkanın değişmesi yönünde talepler olduğunu hatırlatınca Tarhan “Burası Cumhuriyet Halk Partisi. Burası ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi. Genel başkan yenilenecekse, onun adresi kurultaydır” yanıtını verdi.

Bir işçi şehri olan Kocaeli’de CHP’nin, diğer büyükşehirlere göre çok geride kaldığını hatırlatmam üzerine ise “Sadece Kocaeli’de değil. Bu cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Kazanmak ve kaybetmek şeklinde değerlendirmek gerekir. Ülkenin çoğu noktasında başarısız olundu diye değerlendirmek lazım. Yerel yönetimlerde iktidar olduğumuz bölgelerde önde çıktık” dedi.

Yazının Devamı

Fikri Işık Kocaeli’de, Tahsin Tarhan Ankara’da

AK Parti’nin kurucu Kocaeli il başkanı olarak çıktığı yolda, 2007 yılında milletvekili seçilen, Milli Savunma Bakanlığı ile Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı görevlerinde bulunan Fikri Işık, 2023 seçimlerinde aday yapılmadı ve Ankara’daki görevi sona erdi. Işık, dün İzmit’te basın mensupları ile bir restoranda bir araya geldi. Işık’ın sözlerinden anladığımız kadarıyla, siyaseti bırakmak gibi bir niyeti yok. “Siyasetin giriş kapısı var da çıkış kapısı yok” diyen Işık’ın Kocaeli’de yeni bir göreve talip olduğu izlenimi oluştu. Her ne kadar “Bizde görev istenmez verilir” dese de, Işık’ın dünkü çıkışı, Kocaeli siyasetine ağırlığını koyma niyeti taşıdığını gösteriyor.

İki dönem CHP’den Kocaeli milletvekili olarak seçilen ve Parti Meclisi üyeliği de yapan Tahsin Tarhan da bu dönem aday yapılmamıştı. Tarhan’a şimdi çok önemli bir görev verildi. Seçimin kaybedilmesinin ardından istifa eden MYK üyelerinin yerine yeni A takımını belirleyen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Tarhan’a MYK’da görev verdi. Tahsin Tarhan, CHP MYK'sında Yurtdışı Örgütlenmeden sorumlu olacak. Yani artık Kılıçdaroğlu’na en yakın 14 isimden biri Tarhan diyebiliriz.

Bu sabah kendisini tebrik etmek ve bazı sorular yöneltmek için aradım. Tebriklerimi ilettim ama sorularımı yöneltmem için yarın aramamı istedi. Şu an Ankara’daymış ve anlaşılan çok meşgul.

Yazının Devamı

Koyun demokrasisi

Türkiye’nin en önemli meselelerinden biri zihniyet sorunudur. Biz ataerkil, otoriter zihniyete sahip bir milletiz. Ailede başlıyor bu erkek egemen zihniyetin tahakkümü; okulda, işte, siyasette, devlet yönetiminde, hatta sivil toplum örgütlerinde devam ediyor. Spor kulüpleri de aynı zihniyetten payını alıyor. Demokratik kültürü bir türlü içselleştiremedik. Bir koltuğa oturan bir daha kalkmak istemiyor.

Kocaelispor’un hafta sonu gerçekleştirilen kongresine de Kulüp Başkanı Engin Koyun’a karşı protestolar damga vurdu. Aslında 2021-2022 sezonunda takımın ligden düştüğü dönemde başta olan Koyun, o günden beri bir türlü güven tazeleyemedi. O dönem üyeler imza toplayarak olağanüstü genel kurula gitmek istemiş, Koyun’u devirmeyi denemişti. Epey de bir imza toplanmıştı, ama yetmemişti. Koltuğunu tam bırakması gereken zamanda bırakmamakta direnen Koyun’un o zamandan beri camiayla yıldızı barışmadı.

Dünkü seçimli kongrede de Hodri Meydan, yine kazan kaldırdı. “Yuh” sesleri ile küfürler birbirine karıştı. Engin Koyun protestolar karşısında “Arkadaşlar bana istediğiniz kadar küfür edin, sandıkta demokrasi kazanacak” dedi. Koyun’un kendini Cumhurbaşkanı Erdoğan’a benzetmesi de şaşkınlık yarattı. Koyun “Bir Cumhurbaşkanı yenilmiyor, bir de ben” deyince bir kez daha yuhalandı. İşte o koltuklar insanlara böyle özgüven patlaması yaşatıyor.

Yazının Devamı

Kocaeli'de ekmeğe zam geliyor mu?

Dün Kocaeli’nin en eski ve çok okunan gazetelerinden birinde, fırıncıların zam talebinde bulunduğu yazıldı. Ben de Kocaeli Fırıncılar Odası Başkanı Ali Sarı’yı arayarak haberin doğru olup olmadığını sordum. Sayın Sarı, haberin asılsız olduğunu söyledi ve kendilerine danışılmadan bu tür haberler yapılmasına da haklı olarak tepki gösterdi. Konunun aktörü bir telefon mesafesi uzaklıktayken böyle spekülatif haberler yapmak gerçekten yanlış. Neyse, Sarı’dan aldığım bilgilere göre, Kocaeli’yi önümüzdeki günlerde bekleyen bir ekmek zammı yok. Fırıncıların zam talebi için, önce asgari ücretin belirlenmesi ve un desteğinin devam edip etmeyeceğinin anlaşılması gerekiyor.

Temmuz ayı asgari ücretine yapılacak ara zam için Asgari Ücret Tespit Komisyonunda görüşmelerin başlaması bekleniyor.

Bu akşam açıklanması beklenen yeni Cumhurbaşkanlığı kabinesinde yer alacak Tarım ve Orman Bakanının, Toprak Mahsulleri Ofisi aracılığıyla un fiyatlarının yükselmesini önlemek amacıyla uygulanan “un regülasyon projesi” ile ilgili tutumu da ekmek fiyatlarında belirleyici olacak. Başkan Sarı, asgari ücretin açıklanması ve un desteğinin hangi ölçüde devam edeceğine bağlı olarak zammı gündemlerine alacaklarını söyledi.

Yazının Devamı

Döviz kuru Şimşek dinlemiyor

Normalde beklenen, seçimin ardından belirsizliğin ortadan kalkmasıyla döviz kurlarının düşüş eğilimine girmesidir. Oysa seçim hiçbir belirsizliğe yer bırakmayacak şekilde tamamlanmasına rağmen, döviz kurunda fahiş artış devam ediyor. Bu sabah itibariyle dolar/TL, 20,91 seviyesine ulaşarak tarihi rekorunu kırdı. Euro/TL de 22,82 seviyesine gelerek bir kez daha zirve yeniledi.

Bunun nedeni, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ekonomi politikalarının piyasa gerçekleriyle örtüşmemesi. Erdoğan, piyasalara güven vermek için eski bakanı Mehmet Şimşek’i yeniden ekonominin başına geçirmeyi planlıyor. Bugün Reuters de Şimşek’in kabineye girmesinin “neredeyse kesin” olduğunu bildirdi. Ancak bu bile dövizin ateşini söndüremiyor.

Bloomberg yazarı Bobby Ghosh, dünkü yazısında Mehmet Şimşek’in bir vitrin süsü olacağını savundu. Ghosh "Erdoğan, Türkiye'yi gelişmekte olan piyasa yatırımcılarının çok sevdiği bir yer olmaktan çıkarıp Venezuela ve Arjantin kadar işe yaramaz hale getiren absürd ekonomik fikirlerinden açıkça vazgeçene dek, yapılacak herhangi bir atama sadece vitrin süsü olarak görülmeli” yorumunu yaptı. Yani Şimşek’in de Türkiye’ye yabancı yatırımcı getirmesi mümkün görünmüyor. Dövizin yükselişi de durdurulamıyor.

Yazının Devamı

Biz seçim yorgunuyuz ama siyasiler için her şey yeni başlıyor

Siyaset yorgunu Türkiye, seçim sonuçlarını etraflıca değerlendirip dersler çıkarmak gibi bir zihinsel faaliyete hiç hevesli değil. Hak vermek lazım, seçmen, profesyonel siyasetçilerin işlerini de üstlenerek enerjisini daha fazla tüketmek istemiyor. Günlük hayatlarına geri dönmek ve kendi kişisel bekalarına odaklanmak istiyorlar.

Partilerde ise tahmin edilebileceği gibi hareketlilik yaşanıyor. AK Parti çevreleri, yeni cumhurbaşkanlığı kabinesine kilitlenmiş durumda. Seçmen de yeni kabineyi merak ediyor. Birkaç gündür kulislerde eski bakan Mehmet Şimşek, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın ve MİT Başkanı Hakan Fidan isimleri sıkça dile getirildi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yeniden görev verilmeyeceği iddia edildi.

İktidara yakın Hürriyet gazetesi yazarı Abdulkadir Selvi, bugünkü köşesinde kabinenin netleşmeye başladığını yazdı. Selvi’nin “sızdırdığı” bilgilere göre de, Mehmet Şimşek’in ismi neredeyse kesinleşmiş.

Yazının Devamı

Türkiye’nin vize sorunu, Kocaeli’nin zam şoku

Türkiye seçimlerinin ardından İngiliz Daily Telegraph gazetesi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçilmesinin Avrupa’da nasıl karşılandığını yazdı. Yazının başlığı “Erdoğan iktidarda kalınca Avrupa derin bir nefes aldı” şeklindeydi.

Gazetenin Avrupa editörü James Crisp'in kaleme aldığı analizde özetle, Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanması halinde, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne yaklaşacağı ve bu durumun da, açık olarak kabul etmeseler de Türkiye’nin AB’den uzak durmasını isteyen liderleri rahatsız edeceği tespitinde bulunuluyordu. Crisp yazıda "Erdoğan uzun zamandır Türkiye'nin AB üyeliğinden vazgeçmiş durumda. Bu da Brüksel ve üye devletlerin işine geliyor" ifadelerine yer verdi.

Yazıda ayrıca, Erdoğan’ın para karşılığında Suriyeli göçmenlere ülkesinde ev sahipliği yaptığı, daha fazla para karşılığında da Akdeniz’de yasa dışı geçiş yapan göçmenleri geri almayı kabul ettiği, bu durumun da Avrupa’yı rahatlattığı ifade edildi.

Yazının Devamı