Buket Afkan

Buket Afkan

İstifa için illa kaseti mi çıkması lazım?

Seçimin kaybedilmesi muhalif seçmende büyük bir hayal kırıklığı yaratmış durumda. Bunun en önemli nedeni de seçime “Bu sefer kesin kazanacağız” duygusuyla girilmiş olması. Aslında bu inancın arkasında, kendi gücüne güvenmekten ziyade, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaybedeceğine dair kanaat vardı. Erdoğan kaybedeceğine göre, kendileri de kazanmış olacaktı. Ama öyle olmadı işte, tersine kendileri kaybettiği için Erdoğan kazandı.

Hal böyle iken, muhalif medyada seçimin kaybedeni Kemal Kılıçdaroğlu’nu savunmaya yönelik büyük bir çaba görüyoruz. Erdoğan’ın kampanya boyunca yaptıklarını sayarak adaletsiz bir seçim olduğunu söylüyorlar. Doğru, hiç kimse bu seçimin adil ve eşit şartlarda yapıldığını iddia edemez. Ama Erdoğan’ın karşısına çıkarken bunu biliyordunuz. Erdoğan’ın insafına güvenerek girmediniz herhalde bu yarışa.

Kılıçdaroğlu, seçim gecesi Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ile bir durum değerlendirmesi yapmış. Ardından da MYK üyeleri ile bir araya gelerek sonucu değerlendirmiş. Anlaşılan o ki, 2024 Mart’ında yapılacak yerel seçimlere kadar kurultayı erteleme kararı almışlar. Şimdi istifanın zamanı değilmiş, yerel seçimler çok önemliymiş. Türkiye seçimlerini izleyen Washington Post editörü Vanessa Larson, Kılıçdaroğlu’nun istifa etmemesine şaşıran Batılı gözlemcileri şöyle aydınlattı: "Türk siyasetinde seks kaseti çıkmadıkça kimse istifa etmez." Valla ne demeli hanımefendiye, bizi bizden iyi tanımış!

Yazının Devamı

En zor seçimden en büyük zafere

Felaket tellallarının bütün çığırtkanlığına karşı, Türkiye bir kez daha seçimini huzur içinde yaptı, sonucu bayram gibi kutladı. Keşke bazı muhalif kesimler, seçimlere yönelik kaos senaryoları yazmayı bırakıp, seçmene neden ulaşamadıkları üzerine kafa yormaya başlasalar.

Kutuplaşmanın aşılamadığı bir seçimi daha geride bıraktık. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, siyasi hayatının en büyük zaferini kazandı. Arkasındaki 21 yılın biriken sorunları, partisinin yıpranmışlığı, ekonomik kriz, deprem; önündeki Türk milletçilerinden Kürt milliyetçilerine, Sünnilerden Alevilere, en sağdan en sola tüm muhalefete rağmen, neredeyse tek başına yürüttüğü kampanya ile kazanmayı başardı.

Elbette devletin tüm gücünü kullandı, medyanın TRT dahil yüzde doksanını seferber etti ama başarısı sadece bunlara bağlanamaz. Türkiye eğer ciddi ciddi değişim isteseydi, hiçbir güç o değişim arzusunun önüne geçemezdi. Özellikle son bir yılda, seçmen değişimi düşünmedi değil, ama kararını Erdoğan’dan yana kullandı.

Yazının Devamı

Seçimden önce son sözler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2018 seçimlerinden önce seçmene ‘Siz yetkiyi verin, ondan sonra faizle, şununla bununla nasıl uğraşılır görün’ vaadinde bulunduğunda 4 TL olan dolar, bugün 20 lirayı aştı. İhtiyaç kredisi faizleri bazı bankalarda yüzde 60’a dayandı. Enflasyon malumunuz.

Seçime yaklaşırken Merkez Bankası, kurun fırlamasını önlemek için dolar rezervini kullandı. Geldiğimiz noktada TCMB swap hariç net rezervi -60 milyar dolara ulaştı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, katıldığı bir televizyon programında, Körfez ülkelerinden gelen paranın Merkez Bankası’nı rahatlattığını söyledi. “-60 milyar dolarlık rezerv mi Erdoğan’a göre rahatlama?” diye soruyorsanız şöyle açıklayalım: Erdoğan demek istiyor ki “Eğer Körfez ülkelerinden para gelmeseydi Merkez Bankası arka kapıdan döviz satamayacaktı ve kur fırlayacaktı.” Rahatlatmaktan kastı bu. Seçime birkaç ay kala yaşanacak bir kur krizi, Erdoğan’ın seçilmesini çok zorlaştıracaktı.

Erdoğan o televizyon programında aynen şunları söyledi: “Bu arada yine Körfez’den falan bizim sistemimizin içerisine para depo eden ülkeler oldu. Bu da tabii ne yaptı, ister istemez kısa bir süre için de olsa Merkez Bankamızı, piyasamızı rahatlattı.” Sonrasında söyledikleri ise daha ilginç: “İşte şimdi burada bunlara prim vermeden inşallah bu seçimi de pazar günü hayırlısıyla kapattığımızda zaten göreceksiniz buraya liderler nasıl gelecekler. Veya ben o liderlere şükran borcumu ifade etmek için süratle nasıl gideceğim, bunları da göreceğiz. Bizi bu noktada vurmaya çalışanlar var, bir de sürekli burayı takip eden dostlarımız var.”

Yazının Devamı

Önümüzdeki sınavlar

14 Mayıs genel seçimlerinin sonucu bize toplumsal kutuplaşmanın kazandırmaya devam ettiğini gösterdi. Kamplaşma siyaseti iktidara Meclis çoğunluğunu kazandırdı. Muhalefet düşmanlaştırılarak, şeytanlaştırılarak, terörle ve hainlikle suçlanarak yürütülen kampanya bir kez daha sonuç aldı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın da kabul ettiği gibi, teröristlerin görüntüleri muhalefetin kampanya videolarına yerleştirilerek dezenformasyon yapıldı. Muhalefet adına Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılacağına dair vaatlerin yer aldığı sahte afişler asıldı, broşürler basılıp dağıtıldı. Siyasette gerçeklerin çarpıtılmasına alışığız ama ilk kez bir seçimde yalan siyasete egemen oldu.

Kutuplaşmanın bir tarafındaki seçmenler, karşı tarafı düşman olarak gördükleri için, üretilen retoriği sorgulama ihtiyacı bile duymuyor artık. Yalanmış, çarpıtmaymış, sahteymiş, montajmış bunlara bakmıyor seçmen. Çünkü karşı cephenin gerçekten düşman olduğuna inanıyor ve düşmana karşı uygulanan her yöntemi mubah olarak görüyor. İslam dininin de düşmana karşı yalana cevaz verdiğine dair bir inanış var zaten. İlahiyat alanının bir tartışması olan “Üç yerde yalan” rivayeti ile ilgili tartışmalar akademik düzeyde devam ediyor benim görebildiğim kadarıyla, ama orada sözü edilen düşmanın bildiğimiz anlamıyla savaştaki düşman olduğunu da hatırlatmak lazım. Harp hilelerinden, savaş taktiklerinden bahsediliyor orada. Eğer siz 21’inci yüzyılda yapılan demokratik bir seçimi harp olarak görüyor; seçim kampanyalarının cephede yapıldığına inanıyorsanız “Böyle bir İslam yok” demek için ilahiyat profesörü olmaya gerek yok.

İslam’da yalanın caiz olduğu iddia edilen bir durum da insanların arasını bulmaktır. Ne kadar doğrudur ne kadar yanlıştır bilemiyorum, ama barış için yalan söylemek yine de olmayan düşmanlıklar yaratmak için yalan söylemekten daha makul görünüyor. Barış dini olan İslam’ın küskünleri barıştırmayı bu kadar önemsemesi son derece anlaşılır. Bunun için yalana cevaz verilmiş mi, verilmemiş mi tartışması bir yana, İslam’ın düşmanlaştırmak üstüne değil, barıştırmak üstüne kurulu olduğu çok açık. Biz bu seçimde barıştırma işlevini muhalefetin üstlendiğini gördük. Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, geçmişte yapılan hatalar için defalarca özürler diledi, helalleşme çağrıları yaptı, toplumun tüm kesimlerini kucaklayacaklarını söyledi. Çağrısı şimdilik kabul görmedi diyebiliriz. Düşmanlaştırma kazandı, barıştırma kaybetti. Şimdi bu ülkede yaşayan samimi Müslümanların önüne bir ödev konulmuş bulunuyor. Bu sonucu tahlil etmeleri gerekiyor.

Yazının Devamı

Milliyetçi kartlar yeniden karıldı

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ilk kez ikinci tura gidiyoruz. Bu sırada kartların yeniden karıldığını söyleyebiliriz. Tuhaf bir biçimde seçimi ikinci tura bırakan Ata İttifakı, ortadan ikiye bölündü. Adayı başka bir yöne, partileri başka yöne dümen kırdı.

İttifakı oluşturan partiler Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararı alırken, cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan, Cumhur İttifakı adayı Tayyip Erdoğan’ı tercih etti. Seçim kampanyası boyunca, hem muhalefeti hem iktidarı hedefine alan ve bir alternatif olarak seçmenden oy isteyen Oğan’ın tercihini iktidardan yana yapması çok eleştirildi. Oğan’ın bir sosyal medya paylaşımında sarf ettiği “20 yıldır iktidarı değiştirememiş bir muhalefet, 20 yıldır ülkeyi her gün geriye sürüklemiş bir iktidar” sözleriyle özetlenebilecek tutumunu, seçimden sonra iktidar lehine değiştirmesi doğal olarak ilkeli bulunmadı. Daha bir ay önce Türkiye’yi geri götürdüğünü söylediğiniz bir iktidara destek vermek, etik olarak gerçekten problemli. Tarafsız kalsa kimse suçlayamazdı ama pazarlık yapacağını da açıkladıktan sonra kazanmaya daha yakın olan adaya destek vermesi, kişisel ikbal peşinde olduğu kanaatini doğurdu.

Gelelim Ata İttifakı’nın büyük ortağı Zafer Partisi’nin genel başkanı Ümit Özdağ’ın Kılıçdaroğlu’nu destekleme kararına. Görünen o ki, bu gelişme muhalefette moralleri yükseltti. Özdağ’ın desteği sadece oy beklentisi yaratmakla kalmadı, Millet İttifakı’nın ikinci tur stratejisi olarak öne çıkarmaya çalıştığı “Asıl milliyetçi biziz” söylemini güçlendirdi. Son günlerde ülkücü camianın tanınan isimlerinin desteği ile birlikte değerlendirildiğinde, ilk tur kampanyasında terörle ilişkilendirilerek yıpratılan Millet İttifakı ve adayı Kılıçdaroğlu, bu kez milliyetçilik kartını masaya sürmüş görünüyor.

Yazının Devamı

Kocaeli’nin bağrına çelik bıçak saplanmasın

Biz seçim gündemine kilitlenmişken, Kocaeli’nin geleceğini etkileyecek çok önemli bir gelişme yaşandı. Sanayiyle boğulmuş kentimizin turizm ve tarım merkezi Kartepe’de, hurda demir eriterek çelik üretecek bir haddehane ve çelikhane kurmaya kalkışan Yıldızlar Holding’in projesine bakanlık “ÇED olumlu” raporu verdi.

Projenin Kocaeli’ye vereceği zararı, geçtiğimiz yıl ÇED süreci devam ederken konuştuğum Kocaeli Çevre Mühendisleri Odası yetkilileri “Yeni bir Dilovası olur” şeklinde özetlemişti. Böyle bir garabetten bahsediyoruz.

21’inci yüzyılın meselelerini idrak edememiş; insanı, doğayı, dünyanın geleceğini yok sayan; sanayi inkılabı kafasında kalmış bazı yatırım fetişistleri dışında bu kentin valisinin, büyükşehir belediye başkanının, ilçe belediye başkanının, sivil toplumunun, muhalefetinin karşı olduğu bir projeyi gözümüzün içine baka baka gerçekleştirmeye kalkıyorlar. Yıldızlar Holding, istenmediği yerde tezgah kurma ısrarından vazgeçmiyor. Kocaeli’nin bağrına hançer saplama cüretini nereden alıyor bu şirket, belli değil.

Yazının Devamı

Sinan Oğan’ın tercihi

Ata İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı olarak seçime giren ve diğer adaylarından Muharrem İnce’nin çekilmesiyle ilk turda yüzde 5’in üzerinde oy almayı başaran Sinan Oğan’ın ikinci turda kimi destekleyeceği, son günlerin birinci gündem maddesiydi.

Aslında Oğan, önceki günkü açıklamasında “istikrar” vurgusu yaparak kararının hangi yönde olacağını da işaret etmişti. Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesi, kararının netleştiğini gösteriyordu. Erdoğan’ın bir garanti almadan Oğan ile yüz yüze görüşeceğine ihtimal verilmiyordu.

Nihayet Oğan, dün akşam kararını açıkladı ve desteğinin Erdoğan’dan yana olduğunu söyledi. Muhalefet seçmeninde bu karar hayal kırıklığı yaratmış görünüyor. İlk turda Kılıçdaroğlu’nu desteklemesine rağmen, seçim kampanyası süresince bir gözü de Sinan Oğan’da olan geniş bir seçmen kesimi vardı. Hatta bunlar arasında gönlü Oğan’dan yana olduğu halde, seçimin ilk turda bitebileceği beklentisi nedeniyle Kılıçdaroğlu’na oy vermiş seçmenler de bulunuyordu. O yüzden Oğan’a yönelik bu tepkinin normal karşılanması lazım.

Yazının Devamı

Türkiye sandık hakkını kaçırmamalı

Bu sabah dolar ilk kez 20 TL’yi aştı. Dolar/TL 20,18 seviyesine ulaştı. Euro/TL ise 22,27 seviyesine geldi. Kuru frenlemek için hükümetin aldığı tüm önlemlere rağmen, Türk Lirası’ndaki değer kaybı önlenemiyor. Dolardaki artışın neden olacağı enflasyon, önümüzdeki günlerde raflara yansıyacaktır. Ekonomistler seçim sonrası için felaket senaryoları yazmaya başladı bile.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci turun yapılacağı 28 Mayıs’a doğru hızla ilerlerken, ekonomistler karanlık tablolar çiziyor. Çok farklı ekonomi modellerini savunan, liberalinden sosyal demokratına tüm ekonomistler, benzer kaygılar içinde. Bunun nedeni, ekonominin bir bilim olması ve elinizdeki verilere baktığınızda gelecekle ilgili çok farklı projeksiyonlar yapmanızın mümkün olmaması.

Ekonominin bu kadar kötü olduğu koşullarda gireceğiniz bir seçimi mutlaka kazanmayı hedeflerseniz, olağanüstü bir seçim ekonomisi uygulamanız gerekir. Seçim kazanmak için ülkenin geleceğini tehlikeye atarsınız. Türkiye’de yaşanan budur.

Yazının Devamı

Muhalefet neyi anlayamıyor?

14 Mayıs’ta büyük bir hayal kırıklığı yaşayan bazı muhalefet seçmenleri, yine şaşırtmadı ve AK Parti seçmenini suçlamaya başladı. Hatta öfkesine yenilip AK Parti’nin deprem bölgesindeki başarısı karşısında depremzedeleri hedef alanlar oldu. Bunun makul bir açıklaması olabileceğini düşünmediler bile.

Mesela kamuoyu araştırmacısı İbrahim Uslu bu durumla ilgili “Tüm dünyada afetlerin ardından seçmen, hayati ihtiyaçlarını karşılayanları seçiyor. Ama aradan bir yıl geçip de afetten önceki yaşam standartlarına hala ulaşamamışsa faturayı iktidara kesiyor” diye özetlenebilecek bir açıklama yaptı. Bize ve iktidar seçmenine özgü bir durum olmayabilir yani bu sonuçlar. Şöyle bir örnek veriyor Uslu: “Çölde susuzluktan ölmek üzere olan birine su verirseniz size minnet duyar ama aradan bir yıl geçtikten sonra su vermeye devam ederseniz ‘Ben neden hala çöldeyim’ diye hesap sorar.” İktidarın depremden sonra seçimleri ertelememesinin nedeni de bu olabilir mi?

Gelelim ekonomi konusuna. Hep beraber yoksullaştığımız bir dönemden geçtiğimiz halde neden toplumun belki de en yoksul kesimleri, AK Parti’ye fatura çıkarmadı diye soruyor olabilirsiniz. Aslında çıkardı. AK Parti, siyaset sahnesine girdiği ilk seçimde aldığı oy oranına geri döndü. Yani AK Parti’nin bunca yıl içinde yaptığı hizmetler, bugüne kadar elde edilen tüm kazanımlar “sıfır” oldu seçmen gözünde.

Yazının Devamı

Bir haftada ne değişir?

14 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimde, aslında partiler ya da adaylardan önce, vatandaşların güvenlik isteği ile değişim isteği yarıştı ve şimdilik güvenlik isteği açık ara farkla önde görünüyor.

Demokratik rejimlerde, sandık başına giden seçmeni motive eden dört temel unsurdan bahsedilir: Güvenlik isteği, saygınlık isteği, duygusal bağlılık, dinsel/siyasal inançlar.

“Değişim isteği” aslında temel bir motivasyon değildir. “Değişsin de ne olursa olsun” demez seçmen. Seçmenin arzusu “iyi”ye ulaşmaktır. Bu noktada “kötünün iyisi”ni de seçebilir.

Yazının Devamı

Kılıçdaroğlu, milliyetçilik silahını çekerek sonuç alamaz

2023 seçim sürecini “Helalleşme” çıkışı ile başlatıp Halil İbrahim Sofrası davetiyle sonlandıran CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ilk tur açık ara aleyhine sonuçlanınca dilini sertleştirdi. Ben bu stratejiyi çok sorunlu buluyorum.

Bir kere inandırıcı değil. Bir kere eğreti duruyor, üzerine oturmuyor. Kendisine “dedem” diyerek oy veren genç seçmenlerin kafasını karıştırıyor. Başta kadınlar olmak üzere sertlikten, nobranlıktan, hamasetten, bağırış çağırıştan bıkmış usanmış seçmenleri rahatsız ediyor. İnsanlar umut istiyor, kavga değil.

Kılıçdaroğlu ve ekibi ikinci tur için hızla yeni bir strateji kurmak zorunda kalmış olabilir ama bu stratejinin temeli sertlik ve kaba bir milliyetçi dil olmamalıydı. Yapılması gereken, ikinci turda sandığa götürülebilecek hedef kitleyi belirledikten sonra, kampanyanın başından beri kullanılmış argümanlar ve vaatler arasından, bu seçmen gruplarına hitap edenleri ayıklayarak daha vurgulu, daha anlaşılır, sloganlaştırılabilecek bir netlikte tekrarlamaktı.

Yazının Devamı

Erdoğan, Sinan Oğan’a taviz verecek mi?

Seçmen, 10 gün sonra kimin cumhurbaşkanı olacağına dair nihai kararını verecek. Yüzde 5,2 oyla seçimi ikinci tura bırakan Sinan Oğan ve Oğan’ı aday gösteren ATA İttifakı’nın büyük bileşeni Zafer Partisi genel başkanı Ümit Özdağ, dört gündür siyasi şov yapıyor. Yerli ve yabancı basının gözü özellikle Sinan Oğan’ın üzerinde. O da sürekli demeçler vererek bu ilgiden bol bol faydalanıyor. En doğal hakkı elbette.

AK Parti ve CHP de Oğan’a kanca atmaya çalışacaktır, bu da doğal. CHP kulislerinden sızdırılan bilgiye göre, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Oğan ile görüşecekmiş. AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş da yaptığı bir açıklamayla, Sinan Oğan’ın kendilerini destekleyeceğini ima etti.

New York Times’a konuşan Sinan Oğan’ın anlaşma için sadece taleplerinin yerine getirilmesi şartını koşmadığı, aynı zamanda cumhurbaşkanı yardımcılığı istediği aktarıldı. Oğan, New York Times’a “Cumhurbaşkanı yardımcısı olabilecekken neden bakan olayım” demiş.

Yazının Devamı

İkinci tur sert geçecek

Cumhurbaşkanlığı seçiminde ikinci tura doğru ilerlerken edindiğimiz izlenime göre, muhalefet son kozunu “sert” oynayacak. Gençlere ulaşmayı hedefleyen Kılıçdaroğlu, YouTube’ta yayın yapan Babala TV’de Mevzular Açık Mikrofon programına konuk olacak. Gençlerin aklına gelen her soruyu özgürce sorarak konukları terlettiği programa katılmayı daha önce riskli bulan Kılıçdaroğlu, bu kez cesaretini toplamak zorunda kalmış görünüyor. Bu programa katılan ilk turun adaylarından Muharrem İnce’nin kötü performansı nedeniyle oy kaybettiği, sakin kalmayı başaran Sinan Oğan’ın ise oy kazandığı tahmin ediliyor.

Kılıçdaroğlu dün de kampanyasını başlatan bir tweet attı ve gençlere seslendi. Hedefin sandığa gitmeyen gençler olduğunu tahmin ediyoruz. Kılıçdaroğlu, AK Parti listesinden Meclis’e giren HÜDAPAR’lıları kast ederek “domuz bağcılar yüce Meclis’e gönderildi” ifadesini kullandı. Kampanya süresince bu sertlikteki bir mesajı hiç duymamıştık Kılıçdaroğlu’ndan. HÜDAPAR ve Yeniden Refah Partisi’ni kast ederek “Kadınları cansız birer eşya gibi sahiplendirmek isteyenlere bütün yolları açtılar” suçlamasında bulundu.

Gerçekten de YRP ve HÜDAPAR’ın söylemleri, 21’inci yüzyıl Türkiyesi’nde sadece gençlerin değil, muhafazakar seçmenin bile tüylerini ürpertecek cinsten. Düzce’de seçim aracına kadın milletvekili adayının fotoğrafını koymak yerine, gölge şeklinde silüetini basan YRP, kadınları gerçekten ürkütüyor. İttifak listesinde yer aldığı için baraj sorunu yaşamamasına rağmen, sadece yüzde 2 civarında bir oy alabilen böyle marjinal bir partinin, 5 vekil çıkararak hükümet üzerinde bir baskı unsuru haline gelmesi, kabul etmek gerekir ki 50 artı 1 zorunluluğunun yarattığı bir anomalidir. Bu sistem ittifaklara zorladıkça, ana akım siyaset zayıflarken radikal partilerin önü açılıyor. Kız çocuklarının 10 yaşında mı, 12 yaşında mı evlenebileceğini tartışan, yarı insan yarı maymun bebeklerin doğacağını iddia eden bir zihniyet meşruiyet kazanıyor.

Yazının Devamı

Kılıçdaroğlu’nun hesabı tutmadı

Seçim 14 Mayıs’ta sonuçlanamadıysa, ikinci tura kaldıysa, bunun nedeni Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun hesabının tutmamasıdır.

Son yıllarda yüksek enflasyon, pahalılık, işsizlik gibi ekonomik sorunların büyümesi, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine olan güveni çok ciddi sarstı. Yangınlara, sellere, depremlere başarılı bir şekilde müdahale edilememesi bu güveni iyice azalttı. İktidarın adaletsiz uygulamaları, çok ciddi yolsuzluk iddiaları da üzerine tuz biber ekti. Vatandaş, faturayı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a kesiyordu doğal olarak. Anketler Erdoğan’a desteğin azaldığını, hatta “Asla Erdoğan’a oy vermem” diyenlerin yüzde 55-60’lara ulaştığını gösteriyordu.

İşte bu tabloya bakan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yüzde elli artı biri bulmasını sağlayacak bir plan yaptı. Kağıt üzerinde yapılan planların, matematik hesaplarının gerçekliğe toslayabileceğini hesaba katmadı.

Yazının Devamı

İlk turun kaybedeni anketler, kazananı Sinan Oğan

Biz gazeteciler de diğer vatandaşlar gibi araştırma şirketlerinin yaptığı anketlere bakarak seçimlerle ilgili öngörülerde bulunuyoruz. Seçim öncesinde yapılan neredeyse tüm anketlerin sonucu, sandıktan çıkan sonucun yüz seksen derece tersiydi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ortalama yüzde 45, Millet İttifakı’nın adayı Kemal Kılıçdaroğlu ise yüzde 49’un üzerinde görünüyordu. Hatta Muharrem İnce’nin adaylıktan çekilmesinin ardından yapılan anketlerde Kılıçdaroğlu elli artı biri yakalamış göründü. Yani anketler fena yanıldı. Herhalde şimdi oturup nerede hata yaptıklarını anlamaya çalışacaklardır. Belki de onlar hata yapmadı, seçmen gerçek tercihini söylemedi. Böyle şeyler olabiliyor dünyada da. En son hatırladığım, Trump’ın kazandığı ABD seçimlerinde de anketler böyle yanılmıştı. Seçmen Trump’a oy vereceğini saklamıştı.

Seçimin kazananı ise Sinan Oğan oldu. 2 milyon 800 binin üzerinde seçmenin oyunu alarak yüzde 5’i aşan bir oy oranına ulaşan Oğan, seçimi ikinci tura bırakma iddiasını gerçekleştirdi. Oğan’ın büyük oranda gençlerden oy aldığını tahmin etmek zor değil. Özetle “Ne HDP, ne HÜDAPAR” diyen genç seçmenler Oğan’ı destekledi. AK Parti’nin HÜDAPAR’la seçim ittifakı kurması, Yeşil Sol Parti ile seçime giren HDP’nin ise Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıklaması sonrası böyle bir tepki ortaya çıkmıştı.

Türkiye’de yükselen bir milliyetçilik dalgası olduğu gerçeğini zaten biliyorduk. Z kuşağında muhafazakar eğilimler azalırken, yeni tür bir milliyetçilik artıyor. “Öfkeli Genç Türkler” diye tanımlanan bu seçmenin temel motivasyonu yabancı düşmanlığı. Suriyeli ve Afgan göçmenlere yönelik öfke motive ediyor bu milliyetçiliği. İYİ Parti, MHP ve Zafer Partisi’nin toplam oy oranı yüzde 22’ye ulaştı. Türkiye’de geleneksel olarak yüzde 10 olan milliyetçi oy iki katına çıktı diyebiliriz.

Yazının Devamı

Dünya demokrasisi için de tarihi bir seçim

Yarın bu saatlerde sandık başında olacağız. Normal şartlarda, Türkiye’nin önümüzdeki beş yılda kimler tarafından yönetileceğini belirleyecektik ama Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin neden olduğu güç yoğunlaşması, bizi tarihi bir seçim yapmaya zorluyor.

Seçmen psikolojisi açısından bakarsak, bu sistem toplumun büyük bölümünün kendini dışlanmış hissetmesine neden oldu. O yüzden muhalifler için 14 Mayıs çok önemli. İktidar için de aynı derecede önemli, çünkü 21 yıllık bir yönetimin ardından tüm gücü devretmek zorunda kalabilirler.

Aslında Türkiye’de her seçim önemlidir. Dünyada seçimlere katılımın en yüksek olduğu ülkelerden biriyiz. ABD ve Avrupa ülkelerinde seçimlere katılım ortalamada yüzde 65’i aşamazken, Türkiye’de en az katılım yüzde 80’i buluyor. Bu seçimde katılımın yüzde 85’i aşmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Yazının Devamı

Kaset kumpası, FETÖ ve Kılıçdaroğlu’nun Rusya çıkışı

Muharrem İnce’nin cumhurbaşkanı adaylığından çekilmesinin ardından, yüzde 2 seviyesinde olan oy potansiyeli diğer adayları hemen harekete geçirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Adaylardan biri çekildi, tabii niye çekildi anlamak mümkün değil. Ne oldu da çekildi? Doğrusu üzüldüm. Keşke bu yarış sonuna kadar böyle devam etseydi” derken, Millet İttifakı’nın adayı Kılıçdaroğlu da “Benim çağrım hala geçerli. Eski kırgınlıkları, dargınlıkları bir kenara bırakalım artık. Sayın İnce’yi Türkiye’nin sofrasına bekliyoruz. Buyursun lütfen gelsin” açıklaması yaptı.

Muharrem İnce’nin seçmenlerine seslenen Cumhurbaşkanı Danışmanı Orhan Karakurt da “Sizin yeriniz montajcıların, şantajcıların yeri değil” diyerek Erdoğan’a oy istedi. AK Parti biliyorsunuz, kaset kumpasını CHP ile FETÖ’nün birlikte kurduğunu iddia ediyor.

Kaset meselesi iyice karıştı. Son dönemde YouTube’ta firari FETÖ’cü Cevheri Güven’in kanalından iktidar üyelerine yönelik ifşaatta bulunan Ali Yeşildağ, Twitter’da kendisi adına açılan ve Muharrem İnce’ye ait seks kaseti olduğunu iddia eden hesabın sahte olduğunu söyledi.

Yazının Devamı

Yine “Adam kazandı” ama bu kez “adam” farklı

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, bir kez daha seçmenini yarı yolda bıraktı ve arkasını dönüp gitti. Demek ki huylu huyundan vazgeçmiyor. Aynısını beş yıl önce CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olduğu 24 Haziran’da da yapmıştı. O zaman da Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı kastederek ”Adam kazandı” diye mesaj atıp sırra kadem basmıştı.

Bu kez en azından kameraların karşısına çıkabildi. Bir şeyler söyledi ama biz gerçekte ne dediğini biliyoruz: Yine “Adam kazandı” dedi! Tek fark, bu sefer o adamın başka bir adam olması.

Peki, bugün ne oldu da Muharrem İnce bu kararı aldı?

Yazının Devamı

AK Parti: Nereden nereye?

2002 yılında, AK Parti iktidara kimlikleri aşarak gelmişti. Milli Görüş’ten kopan Erdoğan ve arkadaşları, yanlarına merkez sağı, ülkücüleri, sosyal demokratları, liberalleri, Kürtleri alarak bir kitle partisi kurmayı başarmıştı. AK Parti o dönem İslam ile demokrasiyi, İslam ile liberalizmi buluşturmuştu. Kitle partisi haline gelen AK Parti, böylece girdiği her seçimde oyunu artırmayı da başardı.

12 Haziran 2011 genel seçimlerinde AK Parti, yüzde 49,83 oy oranıyla her iki seçmenden birinin oyunu almayı başardı. Bu noktadan itibaren Erdoğan ve partisi, aşırı özgüvenin etkisiyle yavaş yavaş fabrika ayarlarına geri dönmeye başladı. Dinsel, İslami referanslı milliyetçilik diye tanımlayabileceğimiz bu anlayış, AK Parti’nin daha fazla büyüyemeyeceği anlamına geliyordu.

2013 yılında meydana gelen Gezi Parkı olayları, en temelde seküler toplumun iktidarın yeni diline ve uygulamalarına duyduğu tepkinin dışavurumuydu. Gezi olaylarına katılanlar Kemalist milliyetçiler, seküler-şehirli ülkücüler, sosyal demokratlar, sosyalistler, seküler Kürtler, liberaller, Aleviler ve demokrat Müslümanlardan oluşuyordu.

Yazının Devamı

Taş atanlar değil, sağduyu kazanacak

Erzurum’da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve onu dinleyen vatandaşlara yönelik taşlı saldırının ardından, YouTube’ta yayın yapan Medyascope’ta İstanbul’un Esenler ilçesinde saldırının ertesi günü yapılan bir sokak röportajını izledim.

Esenler, AK Parti’nin güçlü olduğu bir ilçe. Saldırı hakkındaki fikri sorulan vatandaşların görüşleri dört grupta değerlendirilebilir.

Birinci grup “İstanbul Belediye Başkanı İmamoğlu’nun Erzurum’da ne işi vardı?” diye tepki gösterenlerden oluşuyordu. Bunu söyleyenlerin, bakanların neden Ankara’da görevlerinin başında değil de milletvekili adayı oldukları seçim bölgelerinde olduğunu sorgulamıyor olmaları düşündürücü tabii. En kritik bakanlıkların başında bulunan bakanlar bile, sadece milletvekili olabilmek için işlerini güçlerini bırakmış durumdayken, seçilmesi durumunda cumhurbaşkanı yardımcılığı gibi çok önemli bir görevi üstlenecek olan İmamoğlu neden seçim çalışması yapamıyor?

Yazının Devamı

Erdoğan’ın İstanbul mitingi bize ne söylüyor?

Erzurum’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik taşlı saldırı en çok AK Parti’nin canını sıktı. Millet İttifakı’nın İstanbul mitingine karşılık bir gövde gösterisi olarak planlanan ve başarıyla gerçekleştirilen Atatürk Havalimanı’ndaki mitingin günlerce konuşulması bekleniyordu. Saldırı olunca gözler yine İmamoğlu’na çevrildi ve AK Parti mitingi bu gündemin gölgesinde kaldı.

Belli ki teşkilat iyi çalışmış, güzel bir organizasyon yapılmış. Zaten AK Parti de, seçmeni de miting konusunda çok deneyimli ve başarılı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile seçmeni arasındaki bağ, meydan buluşmalarında kuruldu ve güçlendi. O bağın hala çok güçlü olduğunu da Pazar günü bütün Türkiye’ye gösterdiler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, meydanda 1 milyon 700 bin kişi olduğunu söyledi ama teyit.org’a göre, meydanın büyüklüğü ve mitingden çekilmiş fotoğraflarla yapılan iki ayrı hesaplamanın ortalaması 690 bin kişi ediyor. Sonuçta bu rakam da, Millet İttifakı’nın mitinginden daha kalabalık olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Tabii Maltepe’deki alana ulaşımın oldukça zahmetli olduğu gerçeğini de not etmek lazım. Daha önce gittiğim için biliyorum, kilometrelerce yürümeniz gerekiyor.

Yazının Devamı

Ülkeyi bölüşmüyoruz, seçime gidiyoruz

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, cumartesi günü Yalova’da düzenlediği mitingde, şiddet dilini varabileceği son sınıra kadar getirdi. Muhalefeti kast ederek “Bu hainler alsalar alsalar ağırlaştırılmış müebbet ceza alırlar ya da vücutlarına mermi alırlar” diyen Bahçeli, büyük tepki çekti.

Seçimlere giderken böyle provokatif bir dil kullanmak sadece sorumsuzluk olarak algılanmıyor, işaret fişeği olarak da görülebiliyor. Dolayısıyla toplumda tedirginliğe neden oluyor.

Karşı tarafın seçmenlerinin korkutulması aslında siyasi bir strateji. Bir tür psikolojik harp yürütülüyor. Seçmenin sandığa gitme motivasyonunu kırmaya çalışıyorlar. Mesela bir anne, sandık başında olaylar çıkabileceği endişesine kapılırsa evladını göndermek istemeyecektir. Seçim günü olaylar çıkabileceğinden endişe eden biri bırakın oy vermeye gitmeyi, evden bile çıkmayabilir. İşte bu nedenle seçime değil de savaşa gidiyoruz gibi bir atmosfer yaratılıyor.

Yazının Devamı

Yargı cephesinden dikkat çeken haberler

14 Mayıs’a doğru hızla ilerlerken, önümüze yargı cephesinden iki önemli haber düştü. Siyasi gündemi uzun süre meşgul eden davalarda yaşanan gelişmeler, aslında çok şey söylüyor.

Bu davalardan ilki, dönemin CHP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran tarafından açılmıştı. 2015 yılında hakkında “Sümeyye Erdoğan’a suikast” ve “Sümeyye’nin icabına bakın” başlıkları ile Akşam ve Güneş gazetelerinde manşetlere taşınan iddialarda, Umut Oran ile firari FETÖ’cü Emre Uslu ve Fuat Avni mahlaslı kullanıcı arasında Twitter’ın DM bölümü üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan’a suikast düzenlemek amacıyla yazışmalar yapıldığı yer alıyordu.

Savcılık bu iddiaları incelemiş ve takipsizlik kararı almıştı. Kararın gerekçesinde “Bir kısım yayın organlarına servis edilen ve ‘Sümeyye Erdoğan’a Suikast’ başlığı ile yayımlanan haberlerin ve haber içeriklerinde yer verilen Twitter yazışmalarının gerçeği yansıtmadığı, olayda dahli bulunan herhangi bir şüpheliye ulaşılamadığı, bu haberlere konu iddiaların doğru olmadığı anlaşılmaktadır” ifadeleri kullanılmıştı.

Yazının Devamı

İlk turda bitecek mi?

Türkiye iki aydır çok yoğun bir seçim gündemiyle meşgul. Herkes seçimi bekliyor. Evlenecek olan da, ev, araba alacak olan da “Hele şu seçim bitsin” diyor. Büyük bir belirsizlik hakim. Seçim sonrası için senaryolar yazılıyor; dolar ne olur, enflasyon nasıl seyreder, faiz iner mi artar mı, KKM devam eder mi? Sonuç ne olursa olsun kısa vadede bizi zor günlerin beklediğini herkes biliyor. Parası olan da, olmayan da endişeli bir bekleyiş içinde.

Herkes bir an önce önünü görmek istediği için seçimin ikinci tura kalması ihtimali de moralleri bozuyor. Finans piyasalarında, ikinci tura kadar geçecek sürede döviz piyasasında ciddi bir yükseliş beklentisi hakim. İlk turda Millet İttifakı’nın Meclis’te çoğunluğu alması halinde Merkez Bankası’nın kura müdahale etmeyi bırakabileceği ve ikinci tura kadar dolar kurunun fırlayabileceği endişesi de dile getiriliyor.

Peki, seçim birinci turda bitebilir mi? Anketler şu ana kadar böyle bir olasılığın işaretlerini vermedi. İttifaklara yakınlığı ile bilinen birkaç firmanın Kılıçdaroğlu’nu ya da Erdoğan’ı ilk turda kazanacak seviyede göstermesine aldanmaz ve tarafsız firmaların anketlerine bakarsak, ikinci tur olasılığı çok daha yüksek diyebiliriz.

Yazının Devamı