Dilek Tosun

Dilek Tosun

Venedik Taciri ve mutluluk

Venedik Taciri, zengin bir Venedikli olan Bassanio'nun, Portia adında varlıklı bir mirasçıyla evlenmek istemesiyle başlıyor.

Bassanio'nun arkadaşı Antonio, ona borç para bulmak için Shylock adında bir tefeciden borç alıyor. Shylock, borcun ödenmemesi durumunda Antonio'nun vücudundan bir pound et almayı şart koşuyor. Bassanio, Portia ile evlenmek için Belmont'a gidiyor ve bu sırada Antonio'nun gemileri batıyor. Shylock, alacağını talep ediyor ve olaylar gelişiyor.

2025 Dünya Mutluluk Raporu yayınlandı geçtiğimiz hafta. Bu rapor Shakespeare’in Venedik Taciri oyunundan bir alıntı ile başlıyor.

Yazının Devamı

Eski şehirler

Ben doğma büyüme İstanbul'luyum. Beyoğlu'nda doğdum. 4 Yaş-16 yaş arasını Acıbadem ve Kadıköyde, sonrasını da çok uzun yıllar Beşiktaş'ta biraz da Selamiçeşme'de geçirdim. Anadolu yakasında, Tuzla'ya, Avrupa yakasında da, İkitelli'ye kadar olan her yerini bilirim. Ama ancak olduğu gibi kalanı bilebilirsiniz değil mi? Taşınanı ya da tanınmayacak halde değişeni ne yapacağız? Hafızamızın içinde eski halleirni kuş tüylerine sararak koruyacağız muhtemelen. Dğeişimin savunucularını bile ağlatan bir kötü dönüşüme kurban gitti uzun yıllar İstanbul. Bu yüzden İstanbul'un baba yadigarlarını takip etmek çok zor. Ya yok oldular maalesef, ya tanınamayacak kadar dönüştüler. Birkaç ziyaret durağı var özümüz gibi bakmamız gereken, Kadıköy'de, Beyoğlu'nda, Beşiktaş'ta, Eminönü'nde sadece 7-8 lokasyon, dükkan, hatıra duğaı kaldı diye hatırlıyorum. Eski mahallesine gidip de eski okulunu bildiği adıyla bulabilen insan sayısı çok da fazla değil.

Çocukluk döneminde de olan, şimdi bulabileceğimiz tanıdık kokular, tanıdık tatlar, tanıdık mekanlar anlamında İzmit hala şanslı diye düşünüyorum. Olduğu gibi kalabilen ve yaşayan bu noktaları - çok sevilen ve hala eski canlılığında yaşayan birkaç noktaya sahip benim görebildiğim, tanıdığım kadarıyla- çok iyi koruması gerek İzmit'lilerin.

Hikmet Kolonya'ları lokasyon avantajı ile tanıştığım, tanıdığım, sevdiğim Vintage diyebileceğimiz bir dükkan örneğin. Harika kokular üzerine kurulu bir mutluluk alanı. Yüzleri hep gülsün isteyeceğiniz insanların işlettiği, incelikli bir yönetim anlayışı ve güleryüzlü müşteri yaklaşımına sahip. Baba yadigari HİKMET kolonyalarını ziyaret ettiğim her seferde, eğer biraz boş vakti varsa, Emine hanım'In İzmit'in biraz eski zamanlarını da anlattığı çocukluk hikayelerini dinlemeyi çok severim.

Yazının Devamı

Başka ülkede yaşayamam

Hayatınızın son 10 yılını düşündüğünüzde, "Başka bir ülkede, daha az ekonomik kriz, daha az enflasyon, daha az politik kriz, daha az sosyal sorun, daha az eşitlik sorunu olan bir ülkede bu eğitimi ve hayatı değerlendirseydim, şu an benim ve sevdiklerimin hayatı nasıl olurdu?" diye düşünüyor musunuz bazen?

Ortalama bir Avrupa ülkesi olabilir bu örneklemdeki ülke mesela. Nasıl bir hayat olurdu? Yapay zekaya sordum.

53 yaşındaki, ortalamanın üzerinde iyi bir eğitim ve deneyime sahip bir kadının 2025 yılında Fransa'daki ücreti, birçok faktöre bağlı olarak değişiklik gösterebiliyor elbette ancak genel bir çerçeve çizmek gerekirse tahmini ücret aralığından başlayalım.

Yazının Devamı

Nasılsınız?

Nasılsınız? Kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Bir dostça el uzatıp, gözlerinizin içine bakarak bir kahve içimi boyunca sizi dinlemek istesem, nasıl gidiyor desem, ne dersiniz, neler anlatırsınız? Neler paylaşırız?

İstikrar, ne kadar mütevazi bir kelime ise, hayatımızın en rutin işlerini yapmak için bile önemi o derece çok ve mühim. Yaşama başlıklı asıl işimizi sürdürmek için asli, olmazsa olmaz bir olgu. Sahi asıl işimizi unutmuyoruz değil mi? Öyle boşa, sadece nefes alarak değil, mutlulukla, hedefle, gelişerek, büyüyerek, her anlamda zenginleşerek yaşamak. Fayda sağlayarak, sevinerek, üreterek, paylaşarak, çoğaltarak yaşamak. Konu "Nefes alıp veriyoruz işte" seviyesinde kalırsa yaşamanın tanımı, bu sıkıntı ve pek çoğumuz bir sebeple böyle hissediyor olabiliriz.

Eurostadt'a göre Avrupa sınırları içinde enflasyon % 2.4'e gerilemiş durumda Mart 2025 itibariyle. Bizimki ise % 39.05 oldu. Avrupa Birliği Ülkeleri ve Avrupa Birliği Bölgesi Ülkeleri ortalamasının 16 katı bir enflasyonla hayatta kalmayı başarmak da gerçekten önemli bir başarı. Kendimizi, her bir firmayı, bireyi, anneyi, babayı, büyük sanayiciyi, küçük esnafı, KOBİ sahiplerini tek tek tebrik etmeliyiz aslen ayaktaysak. Bu enflasyon oranı ve daha yüksekleri ile aylardır mücadele ediyoruz. Çok dalgalı bir denizde yüzmek gibi. Bazen dalga boyları öyle sağa sola salvo atarak devleşir ki, yüzmeye çalışan kişi, nefes almak için yukarı çıkamaz, dalga inene kadar nefesini ekonomik kullanmayı başaramaz. Bir keresinde dalga beni öyle savurdu ki, yönümü değiştirdi ve ben gökyüzünün nerede olduğunu bulamadım bir süre. Bulup çıktığımda son gücümü kullanıyordum. Ekonomik kriz ya da istikrarsızlık, bu dev dalgalar gibi sağa sola savurur, dünyasını değiştirir, yönünü kaybettirir insana ve hayatta kalmak bir başarı hikayesi olur böyle durumlarda.

Yazının Devamı

Kuşlar...

Yaren Leylek, hepimize, zor zamanlarda açan gökkuşağı gibi umut veren bir sıcak his getirdi. Adem amca da 14 yıllık dostunu karşıladı. Evren tüm canlarıyla dost ve iyilikle ilişki kurulduğunda, ne kadar cennete dönüyor değil mi? Tabiatın tüm çocukları, Allah'ın yarattığı tüm canlar, aslen onlarla bu kadar iyi ve sevgi dolu geçinmenin bizim için ne kadar önemli olduğunu hatırlatıyor. Anlayabilirsek tabii.

Gökyüzünde göç eden pek çok kuş sülalesi var şu ara. Leylekler geliyor. Arı Şahinleri ve Atmacalar için de göç zamanı. İzmit onların kullandığı bölgelerden biri üstelik. Göğe bakma durağı yapalım ve daha çok gökyüzüne bakalım. Flamingolar da gelecek pembe bir düş gibi, bu ilkbaharda.

İzmit Körfezi'ni kullanan yaklaşık 168 farklı kuş türü varmış öğrendiğim kadarı ile. Her yıl bu sayı artar ve azalır, göç dönemine göre diyor uzmanlar. Artsın diye ne yapmamız gerekiyorsa yapalım. Daha çok kuş ağırlayalım Allah'ın sadece bize vermediği bu topraklarla ilgili mesajını daha iyi anlamak için. Onlara baktıkça zihnimiz açılır, ruhumuz kurtulur diye düşünüyorum.

Yazının Devamı

Babamın esnaf dostları

Babam hem hipermarketler hem sadece esnafın olduğu güzide bir dönemde yaşadı. Orta ve sonra üst düzey bir memurdu, esnaf alışverişini yaparken, marketlere giderken ve bazen hipermarket fiyatlarına itiraz ederken. Fiyat karşılaştırırken. Malum. Memur maaşı azdı o zamanlar. Emekliyken de bu alışkanlık devam etti. Ne yapardı babam?

“Kızım marketlerde her şey olabilir ama esnaftan da alışveriş yapmak gerek. Market poşetini de göstermemen gerek gözüne sokar gibi. Ayıp olur.” derdi.

Çarşıdaki peynirci ile sadece Ezine ve teneke numarası değil, kızının işe girişini, oğlunun askerden gelişini de konuşurdu. Manavın annesi hala hasta mı, bilirdi. Bazen borç verdiği, fazladan alışveriş yaptığı esnaf arkadaşları, onu çok büyük bir sevgiyle bekler, hiç bırakmak istemezlerdi. Sigarayı bıraktıktan sonra, yemesi gereken taze ve kuru otları getirirlerdi bazen. İyi bir tereyağı varsa, ille de önce o alsın isterlerdi. Babam da keyifle, uzun sohbetli, muhabbetli alışverişlerinden mutlu ve huzurlu dönerdi. Hiç kötü bir şey vermezlerdi ona. O yüzden ilk bozuk ürün tecrübesini bir süpermarkette yaşadığında çok gücüne gitmişti. Şikayet etmişti. “Mehmet beyciğim, buyrun” diyen birini bulmak istedi karşısında ama, birkaç kişiden sonra Call Center’a kayıt bırakmakla bitti işi. Çünkü çok ama çok büyük marketler için, çok ama çok Mehmet bey vardı.

Yazının Devamı

8 Mart'ta 41 kadın

Mart ayındaki hazırlıklarımız ve 8 Mart yayınımızla, tüm kadınlara, kadınlardan dijital evrende sonsuza kadar yankılanacak bir mesaj gönderdik.

Önemliydi çünkü; kadınların gücü ile kadınların güçlendirilmesi, öz değer duygusunu, kendi seçimlerini daha iyi yapma yeteneği ve gücünü, iyiye doğru değişimi, hepimizin daha mutlu olma hakkını destekler. Hayatımızdaki kadınları güçlendirmeye nasıl devam ederiz, nasıl daha iyi yollar buluruz, bunun için, bu yolla nasıl daha aydınlık ve daha refah bir ülke oluruz? Bunlara cevaplar aldık. Hepsi çok özgün seslerdi.

Değerli katılımcılarımızın hikayeleri, başarıları, zorlukları aşma metotları, nasıl başardıkları, nasıl baş ettikleri, bizim hepimizin hikayesini anlatıyordu biraz da.

Yazının Devamı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

Nokta TV ve Nokta Gazetesi'nde çok özel röportajlar ve yayınlar bulacağınız 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'ne az kaldı. Bu yayınlarla dijital evrene 2025 Türkiye'sinden tüm kadınlar için motive eden mesajlarla dolu bir arşiv kazandıracağız tüm katılımcılarımızın emek ve katkılarıyla. Çok önemli bu.

Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında yapılan her etkinlik, her faaliyet önem arz ediyor ve hepsini kucaklayarak kutlamalıyız diye düşünüyorum.

1908 yılında, New York'ta 15 bin çalışan kadının daha kısa mesai süreleri, daha yüksek maaş ve seçme hakkı talep etmesiyle başladı her şey. İki yıl sonra 1910'da Kopenhag'da düzenlenen Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda, Alman devrimci sosyalist ve Marksist-Leninist Alman politikacı ve kadın hakları savunucusu Clara Zetkin'in önerisiyle uluslararası bir gün olarak kabul edildi. İlk yıllarda farklı tarihlerde kutlansa da, 1917'de Rusya'da kadınların oy hakkı kazanmasının ardından 8 Mart olarak kutlanmaya başladı.

Yazının Devamı

Kar, kor ve baharla başlayan Ramazan ayı

Kasım günlerinin 100. gününden 5 gün sonra, halk inanışına göre cemreler düşmeye başlıyor.Cemrenin birer hafta aralıkla havaya, suya ve toprağa düştüğüne inanılıyor.Üç tane olan ve kor, ateş anlamına gelen cemrenin birincisi havaya, Şubat'ta kincisi suya ve üçüncüsü de 5-6 Mart gibi toprağa düşüyor.Ramazan ayıyla birlikte, kar yağışının hemen ardından ışıldayan güneşi görerek, toprağın, yeşilin tomurcukların uyandığı bir bahara başlıyoruz.

Eskiler bir yılı Kasım yani Kış ve Hızır yani Yaz olarak ikiye ayırmışlar. Kasım 180, Hızır 186 gün sürüyor buna göre. Kasım günleri 8 Kasım’da başlıyor. Kasım'ın kırk altısında, kırk gün anlamına gelen Erbain, seksen altısında elli gün anlamına gelen Hamsin girer. Böylece kışın en soğuk zamanları sayılan doksan gün geçmiş olur, Kasım’ın 105’ine kadar olan sürede.Aslen yeryüzü ısındıkça hava ısınıyor. Yani yukarıdan aşağıya değil, 3. Cemre sonrası aşağıdan yukarıya hava ısınmaya başlıyor baharla birlikte.

11 ayın sultanı Ramazan ayı bu sene baharla birlikte başladı. Ramazan ayı da sabır, ibadet, rahmet, mağfiret, bereket, heyecan, sevinç, empati, hoşgörü demektir.

Yazının Devamı

Geçmiş zaman olur ki

Rakamlar bir dönemi hatırlamanın en tatsız yollarından biri. Çalışmak yaşamak için değildi sadece bir zamanlar. Bunu hatırlıyorsunuz ve bu bile acı veriyor başlangıç olarak. Peki ne için çalıştığımızın göstergesi olarak fiyatlar ne kadar canımızı acıtabilir, bir bakalım istedim.

2014’te asgari ücretle yaklaşık 17 gram altın alınabilirken, 2025’te bu rakam yaklaşık 7 grama düşmüş durumda. Bu, asgari ücretin altın karşısındaki satın alma gücünde önemli bir düşüş olduğunu gösteriyor. 10+1 yıl. Aradaki 10 altın ne oldu, nereye gitti merak ediyor insan.

2014 yılında yerli bir marka sıfır aracın başlangıç fiyatı yaklaşık 40.000 TL civarındaydı. Aynı araç 2025 yılında yaklaşık 1.500.000 TL’ye satılıyor. Yani aynı marka aracın fiyatı %3590 artmış.

Yazının Devamı

Milli Eğitim Vakfı 44 yaşında!

19 Şubat 1981 tarihinde, Türkiye'nin önde gelen akademisyenleri, bürokratları, iş insanları ve kurumlarının katılımıyla kurulan Milli Eğitim Vakfı'nın kuruluş yıldönümü bugün. Ben dahil pek çok kişi için devlet kurumu zannedilen, devlet gibi algılanan bir değerli kurum Milli Eğitim Vakfı.Böyle hatırlanmasının nedeni ilk isminin "Milli Eğitim Bakanlığı Vakfı" olması belki de. 1986 yılında Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu kararı ile adı "Milli Eğitim Vakfı" olarak değiştirildi.

MEV, Türkiye'deki eğitim sisteminin kalitesini artırmak ve daha geniş kitlelere eğitim imkanı sunmayı sağlamak, bu hedefi desteklemek için kurulmuş olan bir vakıf. Eğitim kurumlarına destek sağlamanın yanı sıra, öğrencilere burslar veren, öğretmenlerin gelişimine katkıda bulunan MEV'in kurucuları kimlerdi peki?

Milli Eğitim Bakanlığı görevinde bulunmuş olan ve 16 yıl da İlim Yayma Cemiyeti Başkanlığını yürüten Hasan Sağlam, iş insanı ve sanayici Vehbi Koç, yine iş insanı ve sanayici Sakıp Sabancı, YÖK Başkanlığı yapmış olan Prof. Dr. İhsan Doğramacı, Prof. Dr. Fahrettin Kerim Gökay, Prof. Dr. Galip Karagözoğlu gibi dönemin önemli isimleri ve eğitimcileri ile Milli Eğitim Bakanlığı, TUBİTAK, DPT, Halkbank, Ziraat Bankası, Yapı ve Kredi Bankası, Türkiye İş Bankası, TOBB ve YÖK gibi tüzel kişiliklerin bir araya gelmesi ile kurulan vakıf, eğitimin niteliğini artırmak için durmaksızın 44 yıldır çalışıyor.

Yazının Devamı

Çocuk hakları ve çocuk yoksulluğu

"Türkiyemiz, bir "çocuk cenneti" olmaktan çok, çok uzak... Her çocuk doğru dürüst besin almadıkça, çocuk ölümlerinin oranı düşürülmedikçe, okullar ve hastaneler daha yüksek düzeylere çıkmadıkça, birkaç milyon çocuk yoksulluğun pençesinden kurtarılmadıkça, Cumhuriyetimiz vaadini ve görevini yerine getirmiş sayılmayacaktır." Talat Sait HALMAN*

İnternette çocuk yoksulluğu ile ilgili araştırma yaparken 2013 yılında yapılan 1. Türkiye Çocuk ve Medya Stratejisi başlıklı bir kongre belgesi karşıma çıktı. Çocuk Vakfı tarafından yayınlanan bu çalıştayda pek çok isim 2018 yılına kadar bir strateji planı, önerisi sunmuş. Çocuk ve Medya ilişkisinde ortaya çıkabilecek olumsuzluklara karşı çocuklarımızı korumak, olumlu yönlerinden en üst düzeyde yararlanmalarını sağlamak ve çocukların medyayı daha iyi ve etkin kullanımını sağlamak amacıyla oluşturulan I. Türkiye Çocuk ve Medya Strateji ve Uygulama Planı 2014-2018 Strateji Belgesi’ndeki çocuklarla ilgili tanımların bir kısmını burada da anmak ve hatırlatmak istedim.

AYRIM GÖZETMEME İLKESİ

Yazının Devamı

2025 yılı trendleri

2025 yılında özellikle tüketim ürünleri kategorisinde trendler ne yönü gösteriyor merak ettim ve baktım. Üretim sektöründeki firmalar ve özellikle son kullanıcıya üretim yapan markalar için önemli bir konu yönelimler konusu.

Son yıllarda sürdürülebilirlik önemli başlıklardan biri ve her firmaya bazı yükümlülükler yükledi. İş tanımlarına girdi, ARGE departmanlarını meşgul etti ve haliyle üretim konusu olan ürünler iiçin önemli bir etiket haline geldi. Bununla birlikte teknoloji her geçen gün daha gelişmiş bir hale geliyor. Bu yazıyı yazmama yardım eden Yapay Zeka unsurlarını da hesaba katalım. Harika bir araştırmacı ve neredeyse harika bir yazar pek çoğu. Doğru komutlarla harikalar yaratıyorlar. Aklımızdan geçenleri okuyabildikleri bir gelecek düşünüyorum da... Vay vay vay. Bizi neler bekliyor acaba...

İnsanlar daha uzun yaşamak istiyorlar. Daha sağlıklı yaşamak isityorlar. Bir de ruh sağlığı kriteri var elbette. Bu alanlarda ihtiyaçlara cevap vermek gerekli. Bireyselleşen hayat, döngüsel ekonomi, kentleşmeni devam etmesi. O halde nasıl trendler bekliyor bizi, kısa birkaç başlık yazabiliriz.

Yazının Devamı

Flow animasyon filmlerde yeni bir zirve

Letonya yapımı animasyon film FLOW, hayvanların gözünden sessiz bir mücadeleyi anlatan görsel bir şov olarak Kasım 2024'ten beri animasyon film sevenlerin ve elbette hayvanseverlerin ilgisini çekiyor.

3 Mart 2025 tarihinde 97. Akademi Ödülleri, yani bilinen adı ile Oscar Ödülleri, Talk Show starı Conan O'Brien'ın sunumuyla sahiplerini bulacak.

En iyi film dalında yarışanları henüz izlemedim çünkü eskisi gibi sinemaya gitme alışkanlığımız kalmadı platformlar yüzünden ve yine aynı platformların sıkıcı ve aynılaşmış içerikleri yüzünden de onlardan soğuduğum bir süreçteyim kendi adıma. Ama bir yolunu bulup, sinema ya da bir platformda izlemek istediğim filmler var ve FLOW bunlardan ilki. Bir kedi, bir BOMBAY kedinin başrolde olduğu bu şahane animasyon filmde, dünya küresel ısınma nedeniyle sel felaketine uğrarken, hayvanların yardımlaşması ve birbirlerini kurtarma hikayelerini anlatıyor kısaca. Bir kedi, bir kuş, bir lemur, bir köpek ve bir kapibara, bu kurtuluş mücadelesinde hayatta kalmaktan çok daha fazlasını öğreniyorlar yol boyunca.

Yazının Devamı

6 Şubat depremi

Dün gece geç saatlere kadar, Hatay'dan yapılan canlı yayınlarda, bölgedeki insanlarımızı izledim, dinledim. Onları biraz daha iyi bir durumda görmek isterdim. Hala elektriği olmayan mahalleler gördüm TV ekranında. Borçları için hacize uğradıklarını söyleyen deprem bölgesi halkını dinledim. "Neleri var ki haczedilecek?" diye düşündüm. Deprem konteynerlerini satıp borçlarını ödeyenleri dinledim. Kalktım, bir dolandım.

2 yıldır, kaldırılan enkazdan kemikleri veya cesetleri çıkmayan ve kayıp olduklarını düşündükleri ailelerini bekleyenleri gördüm. "Biliyorum ölmediler" dedi. "Umudum var hala" dedi. İki yıldır, sevdiklerinin ölmemiş olma ihtimali, küçücük de olsa bir umut ihtimaline sıkı sıkı bağlanmaya çalışan insanların yüzlerine baktım. "Nüfustan düşürün diyorlar bize, iki yıl oldu diyorlar. Bana mezarını gösterin o zaman!" diyen insanları dinledim. Üzerime bir öküz oturdu adeta. Kalkıp bir sigara içtim.

Sevdiğin birini, böyle bir felaketten sonra, hayatta olduğu umuduyla iki yıl beklemek nasıl bir Araf'ta yaşamaktır, bunu düşündüm. Umutlarının, bir mum alevi kadar ufak ve kırılgan olan umutlarının onları yanıltmamasını, bir mucize olmasını, sevdiklerinin çıkıp gelmesini diledim yürekten. Biri bile gelse, her çekilene değer çünkü. Keşke gelseler. Hatay'ın kayıp insanları. Kaybedilmediyseniz, bilerek ve isteyerek, bir ışık aydınlatsın, bir şifa donansın benliğinize de iyileşin ve dönün inşallah. Deprem bölgesinin kayıp çocukları. İnşallah iyi insanlar sizi, yuvanıza geri getirsin. Sevdiklerinizin iki yıllık karanlığına ışık olun inşallah. Mucize.

Yazının Devamı

Evlerin ışıkları bir bir yanarken

Birini sevmeyi öğrenmek için, birkaç sevmeyi bilen insan, tercihen sevmeyi bilen bir anne baba ile büyümek, karşılıksız sevgiyi, sevilmeyi tatmış olmak gerekiyor olabilir.

Daha önce hiç bulunmadığınız bir yerde, akşam olup da, evlerin ışıkları yanmaya başladığında, az sonra döneceğiniz yer, ne kadar konforlu bir otel odası olsa bile, içinize bir burukluk çöker. Hele de tatilin son günleri ise. Bende 3 günden sonra hep “Ne işim var burada?” duygusu olur. Işıkları yanan evlerdeki tanıdık duygu, sizi kimsesiz ve yalnız hissettirir. Nadiren de olsa, her şeyden uzaklaşma tatillerinde bir tanıdık denk gelir bazen. Evine davet ettiğinde önce gitmek istemeyiz ama gittiğimizde de otel odasında tekrar uyumak azap olur. Evlerin ışıkları başkadır, ışıktan yıkılan oteller ve odaları ise başka.

Yaşadığı yere birkaç ay önce gelmiş olan birileri için, tanıdık ve sevecen bir yüz bulmak önemlidir. O yabancı yerde kaybolup kaybolup hüzünlendiğinizde, dönüp ona sığınmak istersiniz. Çok konforlu, çok harika, çok iyi ağırlama olması bile gerekmez çoğu zaman. Çünkü o sizin oradaki tek tanıdığınız, dolayısıyla tek güvendiğiniz kişidir. Güler yüzle sizi karşılayan, size kapı açan o tek kişiye sarılırsınız uyum sağlamaya çalıştığınız süre boyunca.

Yazının Devamı

Bir kitap

YASAK ÖLÜM. Philippe Aries’in“Batı’nın Ölüm Karşısındaki Tutumları” adlı kitabının son bölümünün başlığı bu. Bir araştırmacı ve tarihçi. Günlük hayat, çocukluk, ölüm gibi konuların tarihini anlattığı kitapları var.

Ortaçağ’dan 20. Yüzyıla, ölüm ile ilgili tutumların nasıl değiştiğini anlatıyor kitabında. Ölüm kavramı, yas ritüelleri ile daha özgür anılan ve daha uzun hayatımızın içinde konuşulan bir konu öncesinde. 19. Yüzyılın ikinci yarısında ise bir değişim başlıyor ve20. Yüzyılda da 1930-1950’lerde bir yerde devrim gibi bir şey oluyor ve “Yasak Ölüm” teması hakimiyet kuruyor hayatlarımızda diyor Aries.

“Bu değişim o kadar yavaş oldu ki, bu değişimi yaşayanlar bunun farkına bile varmadılar”

Yazının Devamı

Ruh ve beden bütünlüğü

Beden tek başına kan, ter, dışkı ve türlü salgılardan oluşan bir kütledir. Ruhla birleştiğinde, yani gözdeki nurla, ruhun ışığıyla birleşen beden güzeldir ancak. Öldükten sonra birine baktınız mı uzun uzun? Belki Gassal’a sormak lazım. Asla can vermeden önceki haliyle aynı değildir ne yüz, ne de vücut.

Ama bedenle birleşen ruh, rahmet ve lütfuyla onu güzelleştiren ve dirilten Allah'la ve onun merhametle ilgili, sevgiyle ilgili kurallarıyla birleşmeyince ve yaratılanı yaratandan ötürü sevmeyince, çok daha fazla korkunçlaşır. Böyle olduğunda hem beden, hem ruh çirkindir. Tahammülü zor bir karışım.

Bolu’da kaybettiğimiz canlar üzerine yapılan konuşmalarda böyle çirkin suretler -ki ne doğru bir tarif bu, insan olanları değil ancak insan sureti takınanları işaret ediyor- görmemeliyiz. Delilleri aydınlık ve Allah’a olan gerçek inançla donanmış, yalandan korkan, onu ihanet sayan insanların değerlendirmesi gerekiyor. Tüm evrenin yaratıcısı olan Allah aşkına doğruyu ve sadece doğruyu söyleyecek insanlar gerekiyor bize.

Yazının Devamı

Trump, yeniden

Bunları yazdığım dakikalarda, Amerika’nın 47. Başkanı olarak yeminini tamamlayan Trump “Amerika Parlayacak!” babındaki konuşmasını yapıyordu.

California yangınlarına yerinde ve gerekli müdahaleler yapılmadı dedi. Afet müdahalelerinde yeterli değiliz dedi.

“Kamu Sağlık sistemi korkunç” dedi. “Özgürlükler tehlikedeydi, beni de kısıtlamak istediler, hatta öldürmek istediler!” dedi.” Ama Tanrı beni korudu, Amerika’yı tekrar büyük yapmam için “ diye ekledi.

Yazının Devamı

Türkiye'nin mevsimleri

İlkokulda öğrendiğimiz gibi dört mevsim hala var mı? Güneşli ve 10 -15 derece bir Ocak günü, az bulunur bir şey değil son yıllarda.

İklim Değişikliği 2025 Türkiye'si için ne görevler belirliyor? Kişisel olarak bir şey yapabilir miyiz? Hatırlamakta fayda var.

Türkiye’de sıcaklıkların artmasıyla birlikte kuraklık sıklığı ve şiddeti artmakta. Tarım, enerji üretimi ve su kaynakları bu durumdan en çok etkilenen sektörler arasındadır.

Yazının Devamı

Zengin baba, yoksul baba

Ekmekten, ulaşıma, temel gıda maddelerinden, mama fiyatlarına her şeyin hızla zam gördüğü, ücret seviyelerinin satınalma gücünün düştüğü uzun bir tünelden geçiyor gibiyiz.

Bu dönemde finansal okur yazarlık ne işe yarar diye düşünmemiz normal olur ama ben yine de sizlerle bu alanda en çok okunan kitaplardan birini paylaşmak istedim. Elbette çoğunuzun yapmak isteyeceği gibi "Yaşama maliyetini bile zor karşılayan bir aile, birey ya da baba, tam olarak nerede ne kazanabileceğini de bilse, ne yapabilir ki parası yokken?" diye de şerh düşmek isterim bu önerilere peşinen.

Robert T. Kiyosaki'nin kitabı, finansal açmaza düşen insanların başucu kitabı oldu uzun süre ve hala çokça başvurulan bir kaynak kitap. Kitap zenginlerin ve yoksulların para ile olan ilişkilerini farklı perspektiflerden ele alarak, finansal dar boğazdan çıkmaya çalışan insanlara farklı bir bakış açısı sunuyor.

Yazının Devamı

Yalova

Yalova'dan taziye için yola çıkan aracın sahibi kaputa vurmayınca, Osmangazi Köprüsü'nü motora yakın bir yerde tutunarak geçirmiş 2 aylık kediye, Yalova adını verdik.

Körfezkent'te yürüyüş yapan site sakinleri ağlayan yavru kedi sesi duyunca, araç sahibi arandı ve Yalova motordan kurtarıldı. Sonrasında, daha bu 66 kilometrelik mucizevi yolculuğun imkansızlığını düşünmeden yuva aramaya başladık Yalova'ya. Önce bulan gönüllümüzün evinde kaldı bir süre. Yetişkin ve kedi sevmeyen huysuz oğlu kadıncağızı ağlatacak kadar şikayet edene kadar. Sonra ağlayarak köye giderken kediyi bana bıraktı çaresizlikle. Benim zaten kendi 4 çocuğum varken bir de sara hastası ve kör bir kediye bakıyorken, Yalova adlı minik sarı fırtınayı yine de misafir ettim. Yuva da bulduk. Ama "Çok hareketli" şikayetiyle geri geldi minik bir gün sonra. Arayışımız devam ederken ve Yalova evdeki kör kızla oynamaya çalışırken, bir yuva daha bukduk. Ta Karasu'daydı aile, kızları lise öğrencisiydi ve fotoğraflarına aşık olmuştu. Atladık 120 km yolun ötesindeki yeni yuvasına taşıdık Yalova'yı. Bir sevinç, bir mutluluk. Derken 3 gün sonra evin annesinin alerjisi çıktı, evin babası istemedi, kızları ağlarken üzüntüden, biz de onu geri getirmek ya da yeni bir yuva bulmak için çalışmaya başladık üzüntüyle.

Yalova da minik kapalı ama muhtemelen soğuk bir balkonda bizden haber bekliyor. Gönüllüler aradık. Sokakta yaşayamayacak bir miniğe, bir kapı bulamadık ezcümle.

Yazının Devamı

Tesla Roadstar'ın Yıldız Adamı

Sizin de uzayla ilgili merak ettikleriniz vardır. Ben de şu ara dünya işleri maalesef hayal kırıklıkları ile dolu haberlerden oluşan bir kaos durumundayken özellikle, uzaya dair bilim kurgu kitaplara dalma eğilimindeyim. Bu kitapları okurken, bazen de özel bir şarkı listesi dinliyorum. O listedeki David Bowie'ye ait olan Starman şarkısını da her dinleyişimde, mutlaka aklıma Tesla Roadstar geliyor.

Elon Musk tarafından Mars'a gönderilen Tesla Roadster'da David Bowie'nin "Space Oddity" şarkısı çalmaya devam ediyor mu merak ediyorum. En azından yolculuğu bu şarkının döngüsel tekrarlarıyla devam etti bir süre. David Bowie'nin popüler ve hatta alternatif kültürde de yeri olan şarkısı Space Oddity de uzayda dinlenebilecek ilk şarkılardan biri. ".. sitting in a tin can, far above the world.." Teneke bir kutuda, dünyadan çok uzakta olan Major Tom adlı astronot, uzayın büyüklüğü ve içinde bulunduğu mutlak yalnızlığın ağırlığı ile ölüme doğru bir yolculuk yapmaktadır. (Hepimiz gibi aslen) Uzakta mavi bir cam bilye ya da mücevher gibi görünen dünya uzaktan çok daha büyüleyicidir ve dünyada yaşayan sevdiklerine tekrar ulaşma umudu yoktur. Uzay boşluğuna adım attığında yıldızlar her zamankinden daha uzak, hayata geri dönüş ise imkansızdır. Çok acıklı bir şarkıdır ve içinde 2001: A Space Odyssey filmine göndermeler de vardır.

Ben de bir gün uzay yolculuğu yaparsam çalma listemde Space Oddity, Alan Parsons Project'in Sirius-Eye in the Sky parçaları ile birlikte en başlarda olur kesinlikle. Ama Tesla Roadstar'ın içinde Starman Kostümlü bir maket dışında kimse yoktu uzaya çıktığında, tıpkı Major Tom gibi.

Yazının Devamı

Anadolu 500 Listesi

Ekonomist Dergisi’nin üç büyük kent dışında Türkiye’deki üretimin nabzını tutan “Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi” araştırması bu yıl 21’inci yaşına girerken, 500 Anadolu Kaplanı firmayı açıkladı.

İlk kez 2004’te yayınlanan araştırma, 2000’lerin başında ‘Anadolu Kaplanları’ diye tanımlanan, sonraki yıllarda ise Türkiye’nin üretim, ihracat ve istihdamında payını giderek artıran Anadolu kentlerindeki şirketleri mercek altına alıyor.

Bu yıl Tosyalı Holding iştiraki Tosçelik'in dokuzuncu kez liderlik koltuğuna oturmayı başardığı listede ikinci sırada KARDEMİR yer alırken, Anadolu 500’ün üçüncülük sırasında KOCAELİ'den YILDIZ ENTEGRE oturdu.

Yazının Devamı