Deprem

3 saniye önce mesaj geldi. Ancak oturduğum koltuktan doğrulup, kucağımdaki Alfa Ayının Kabileleri kitabını ve oğlum Pacha'yı indirebildim ki sallandık. Hemen harness ve tasmalarını taktım ve onlar çıkardım. Çanta, şarj, vs, çıktık. Kalabalıkta panikle Ceycey ve Mocha bir anda kayboldu. Telefonlar çalışmazken, ben onları aradım ve haberlere bakmaya çalıştım.

Yine hiç hazır değildik.

Yine unutmuştuk.

Yine deprem çantaları dolap dipleri veya üstlerine kaldırılmıştı.

Yine acil toplanma alanı nedir unutmuştuk. Varsa o da...

Kedilerimi ararken, haberden habere atladım Istanbul depremi artçısı mı acaba bu korkusuyla.

İstanbul. Doğduğum, büyüdüğüm, yaşlandığım şehir. Herkesin, hepimizin İstanbul’u. Ekonominin merkezi. Zaten ekonomik krizlerin en büyük ve derinlerinden birinin içinden geçiyoruz, ne yaparız, NE YAPARIZ diye düşündüm...

Boğaz’da tsunami benzeri dalgalar haberi geçti TV’de. Fenerbahçe'yi, Adalar’ı düşündüm. Kıyılardaki tehlike de var ama en çok içine girilemeyecek ya da çıkılamayacak sokakları düşündüm. Olmasın inşallah dedim. İçinden inilemeyecek binaları, girilse 5 saat içinden çıkılamayacak trafik sıkışıklıklarını düşündüm. Olmasın inşallah...

İstanbul’u evliyalar korur derler. Yedi Tepeli Şehrin evliyaları devrede mi acaba diye düşündüm. Bununla atlatılır mı? Keşke. Keşke...

Bir ekonominin lokomotifi haline gelen bir şehrin, görünen ve hesaplanabilir risklerini iyi yönetmek şarttı.

Finans merkezini oraya taşıyorsan, öyle internet, telefon falan asla kesilmeyecek, bunu sağlayacaksın.

Ortak kültür mirası dünya çapında kıymetli bir kentin, binalarını, yeşil alanlarını, kültür mirası sokaklarını üzerine titreyerek hazırlayacaksın olası bir depreme.

İş için Ankara’dan İzmir’den bile oraya insanlar göç ediyorlarsa ters göç teşviki için diğer kentlerini cazip hale getireceksin ki, trafikte, kalabalıkta boğulmasın kent. Bu kadar insan nereye gidecek bileceksin bu göçü alıyorsan. Transit insanların bu denli fazlaysa, onları nerede barındırıp nereden hızlıca evlerine transfer edebileceğini bileceksin.

Kentin yerli halkının evlerini güçlendirmeleri çoktan bitmiş olmalıydı. Fakirlik ya da açgözlülük buna engel olmamalıydı.

E bu senin gözünün bebeği.

Değil mi ki, “Burası çökerse, ülke ekonomisi çöker, şu kadar yıl ekonomi dibe iner” korkuları yaşıyorsun, yaşıyoruz, e o zaman, 1999 depreminden bu yana 25 yıl avansın, avansımız vardı.

Her şeyi onun üzerine kurmuşsun madem, o zaman onu koruyacaksın.

İstanbul’u evliyaları geçen 25 senede korumuş elbet. Şimdi takip için sıra hepimizde. Yetki sahiplerinin omuzunda sorumluluk. Ne gerekiyorsa, en acilinden...

İstanbul Deprem Ekonomi
Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?
Yorum yapmak için tıklayınız