Nobel Ödüllü bir ekonomi dersi
İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, 2024 Sveriges Riksbank Ekonomi Bilimleri Ödülü’nün, “kurumların nasıl oluştuğu ve refahı nasıl etkilediği konusundaki çalışmaları nedeniyle” Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James A. Robinson’a verildiğini duyurdu. Profesör Daron Acemoğlu, 2006’da Nobel Edebiyat ödülü alan Orhan Pamuk ve 2015’te Nobel Kimya Ödülü’nü alan Aziz Sancar’dan sonra Nobel Ödülü alan üçüncü Türk vatandaşı oldu.
Ödüle konu olan kitap “Ulusların Düşüşü” yanılmıyorsam Doğan Kitap tarafından Türkçe çevirisi yapılmış bir kitap. Sesli Kitap uygulamalarında da var çeviri versiyonuyla.
Acemoğlu ve Robinson 2012 yılında çok satan “Ulusların Düşüşü: Gücün, Refahın ve Yoksulluğun Kökenleri” adlı kitapta ülkelerin yoksul kalmasından insan kaynaklı sorunların sorumlu olduğunu savunmuşlardı.
Kitapta aynı coğrafyayı, iklimi, çoğunlukla aynı ataları ve ortak bir kültürü paylaşmalarına rağmen, sınırın her iki tarafında yaşamın çok farklı olduğu ülkeler, uluslar anlatılıyor.
Nogales Arizona ve Nogales Sorona örneğiyle başlıyor. Kuzey ve Güney Kore örneği ile de devam ediyor. Pek çok coğrafyayı gezerek aynı tezi savunan kitabın içinde, belki -Güney Kore kültürel emperyalizmi sağolsun Kore’yi daha çok tanıyor olma hissi ile bu örnekten kendimi alamadım kitabı dinlerken.
“Neden Güney Kore yaşam standardı, Kuzey Kore'deki halkın yaşam standardından 10 kat daha iyi? Birbirine komşu, akraba hatta kardeş olan bu kadar yakın coğrafya ve iklim şartlarında, neden bu kadar farklı insan hayatları? Neden insanlar Kuzey Kore’de erken ölüyor? Bu kadar “geri zekâlılık seviyesinde beceriksiz!” bir rejim hala nasıl yönetimde kalabiliyor? “ gibi sorular sizi kemirmeye başlıyor, detayları dinledikçe, okudukça.
Sahi neden??
İnanılmaz bir öfke ile dolma ihtimaliniz de var kitabın içerisindeki becerikli yönetimlerin insanların hayatını ne kadar iyileştirdiğini ama diğer yandan, son derece aptalca ve bencilce politikaların insanların hayatını nasıl yok ettiğine dair örnekleri okudukça, dinledikçe...
“Siyasi güç, ekonomik kurumları şekillendirir.” diyen yazarlar, “Coğrafya kader değildir, kurumlar kaderdir.” tezini savundukları kitap boyunca, sizi dünya tarihinden ve günümüzden şahane örneklerle umutlandırırken, berbat örneklerle de, insanların bu şekilde yönetilmeyi neden ve nasıl kabul ettiği üzerine sizi uzunnuzun düşündürecek.
Özellikle Kamu Yönetimi ve Siyasal Bilgiler Fakültelerinin ki gelecekte Kamu yönetimine aday olacaklar, Uluslararası İlişkiler ögrencilerinin ki gelecekte diplomat olarak ülkelerine hizmet verecekler, tüm İletişim ve Basın Yayın Öğrencilerinin ki tüm bu bilgileri hayat boyu olan biten olaylara şahitlik ederken ve yorumlarken kullanmaları gerekecek- ve elbette tüm Ekonomi ve İşletme öğrencilerinin geri kalan tüm yönetim, girişim işlerine aday görüleceklerini düşünürsek okuması gereken bir kitap.
Ben yine yeniden kitabı dinlemeye dönüyorum.