Dilek Tosun

Dilek Tosun

Yalova

Yalova'dan taziye için yola çıkan aracın sahibi kaputa vurmayınca, Osmangazi Köprüsü'nü motora yakın bir yerde tutunarak geçirmiş 2 aylık kediye, Yalova adını verdik.

Körfezkent'te yürüyüş yapan site sakinleri ağlayan yavru kedi sesi duyunca, araç sahibi arandı ve Yalova motordan kurtarıldı. Sonrasında, daha bu 66 kilometrelik mucizevi yolculuğun imkansızlığını düşünmeden yuva aramaya başladık Yalova'ya. Önce bulan gönüllümüzün evinde kaldı bir süre. Yetişkin ve kedi sevmeyen huysuz oğlu kadıncağızı ağlatacak kadar şikayet edene kadar. Sonra ağlayarak köye giderken kediyi bana bıraktı çaresizlikle. Benim zaten kendi 4 çocuğum varken bir de sara hastası ve kör bir kediye bakıyorken, Yalova adlı minik sarı fırtınayı yine de misafir ettim. Yuva da bulduk. Ama "Çok hareketli" şikayetiyle geri geldi minik bir gün sonra. Arayışımız devam ederken ve Yalova evdeki kör kızla oynamaya çalışırken, bir yuva daha bukduk. Ta Karasu'daydı aile, kızları lise öğrencisiydi ve fotoğraflarına aşık olmuştu. Atladık 120 km yolun ötesindeki yeni yuvasına taşıdık Yalova'yı. Bir sevinç, bir mutluluk. Derken 3 gün sonra evin annesinin alerjisi çıktı, evin babası istemedi, kızları ağlarken üzüntüden, biz de onu geri getirmek ya da yeni bir yuva bulmak için çalışmaya başladık üzüntüyle.

Yalova da minik kapalı ama muhtemelen soğuk bir balkonda bizden haber bekliyor. Gönüllüler aradık. Sokakta yaşayamayacak bir miniğe, bir kapı bulamadık ezcümle.

Yazının Devamı

Tesla Roadstar'ın Yıldız Adamı

Sizin de uzayla ilgili merak ettikleriniz vardır. Ben de şu ara dünya işleri maalesef hayal kırıklıkları ile dolu haberlerden oluşan bir kaos durumundayken özellikle, uzaya dair bilim kurgu kitaplara dalma eğilimindeyim. Bu kitapları okurken, bazen de özel bir şarkı listesi dinliyorum. O listedeki David Bowie'ye ait olan Starman şarkısını da her dinleyişimde, mutlaka aklıma Tesla Roadstar geliyor.

Elon Musk tarafından Mars'a gönderilen Tesla Roadster'da David Bowie'nin "Space Oddity" şarkısı çalmaya devam ediyor mu merak ediyorum. En azından yolculuğu bu şarkının döngüsel tekrarlarıyla devam etti bir süre. David Bowie'nin popüler ve hatta alternatif kültürde de yeri olan şarkısı Space Oddity de uzayda dinlenebilecek ilk şarkılardan biri. ".. sitting in a tin can, far above the world.." Teneke bir kutuda, dünyadan çok uzakta olan Major Tom adlı astronot, uzayın büyüklüğü ve içinde bulunduğu mutlak yalnızlığın ağırlığı ile ölüme doğru bir yolculuk yapmaktadır. (Hepimiz gibi aslen) Uzakta mavi bir cam bilye ya da mücevher gibi görünen dünya uzaktan çok daha büyüleyicidir ve dünyada yaşayan sevdiklerine tekrar ulaşma umudu yoktur. Uzay boşluğuna adım attığında yıldızlar her zamankinden daha uzak, hayata geri dönüş ise imkansızdır. Çok acıklı bir şarkıdır ve içinde 2001: A Space Odyssey filmine göndermeler de vardır.

Ben de bir gün uzay yolculuğu yaparsam çalma listemde Space Oddity, Alan Parsons Project'in Sirius-Eye in the Sky parçaları ile birlikte en başlarda olur kesinlikle. Ama Tesla Roadstar'ın içinde Starman Kostümlü bir maket dışında kimse yoktu uzaya çıktığında, tıpkı Major Tom gibi.

Yazının Devamı

Anadolu 500 Listesi

Ekonomist Dergisi’nin üç büyük kent dışında Türkiye’deki üretimin nabzını tutan “Anadolu’nun En Büyük 500 Şirketi” araştırması bu yıl 21’inci yaşına girerken, 500 Anadolu Kaplanı firmayı açıkladı.

İlk kez 2004’te yayınlanan araştırma, 2000’lerin başında ‘Anadolu Kaplanları’ diye tanımlanan, sonraki yıllarda ise Türkiye’nin üretim, ihracat ve istihdamında payını giderek artıran Anadolu kentlerindeki şirketleri mercek altına alıyor.

Bu yıl Tosyalı Holding iştiraki Tosçelik'in dokuzuncu kez liderlik koltuğuna oturmayı başardığı listede ikinci sırada KARDEMİR yer alırken, Anadolu 500’ün üçüncülük sırasında KOCAELİ'den YILDIZ ENTEGRE oturdu.

Yazının Devamı

İlkokul karnelerine veda

Yıllarca saklanan, teşekkür, takdir belgeleri iğnelenmiş biçimde dosyalanan ilkokul karnelerini hatırlıyorum. Şimdilerde elektronik karne de var sanırım.

Karne uygulaması üzerine biraz araştırma yaptım. Örneğin Hollanda’da ilkokul çocukları yılda bazen 3 karne alıyorlarmış. İngiltere'de karne yerine bir dosya teslim ediliyormuş öğrenci ve veliye. Yıl boyunca gösterdiği gelişim ve öğrenme yolculuğu hakkında sayfalarca değerlendirme. Ne güzel. Japonya, ilkokul öğrencilerine, hemen hepsi öğrenci, veli toplantısı sonrası hazırlanan 4 karne gönderiyor her eğitim yılında. En zorlu eğitim sistemlerinden biri olan Güney Kore’de yine 3 dönem ve Genel Not Ortalaması (GPA) ise Amerika’da uygulanan bir tür akademik karne.

Peki bizde ilkokulda neden karne yok artık?

Yazının Devamı

Yapay Zekaya Sordum

Google Gemini, Live versiyonuyla sohbet tadında cevaplar da veriyor artık. O kadar çok şeye, o kadar doğru ve detaylı cevaplar verdi ki son zamanlarda, ona bazı kritik sorular sormaya karar verdim.

Cevaplarını ciddiye alacağım ve ona göre plan yapacağım hatta.

İçinden çıkılamayan sorunlar yumağı ile yaşadığımız bir dünya için, zeki ve bilge bir danışman herkese lazım.

Yazının Devamı

2025 hedefleri

Türkiye’de 2025’in ekonomik olarak nasıl bir yıl olacağı konusunda farklı görüşler var. Bazı uzmanlar, enflasyonun düşmeye başlayacağını ve ekonominin yavaş yavaş toparlanacağını düşünüyor. Ancak, diğerleri ise enflasyonun yüksek kalabileceği ve ekonominin belirsiz bir seyir izleyeceği konusunda uyarıyor.

Dünya genelinde ise, 2025’in ekonomik durumu büyük ölçüde jeopolitik gelişmelere ve küresel ekonomik trendlere bağlı olacak. Bazı uzmanlar, küresel ekonominin yavaşlayabileceği konusunda uyarırken, diğerleri ise toparlanma belirtileri görebileceğimizi düşünüyor.

Sonuç olarak, 2025’in ekonomik olarak nasıl bir yıl olacağını kesin olarak söylemek zor. Ancak, hem Türkiye’de hem de dünya genelinde ekonomik belirsizlikler devam edecek gibi görünüyor.

Yazının Devamı

Ortalama 44 bin TL kredi kartı borcu ile saniyede 228 bin TL vergi ödüyoruz

Vergi uzmanı sayın Ozan Bingöl vergi kısmını, Dr. Buğra Gökçe de kredi borcu kısmını hesaplamış. Kredi borcu ve kredili mevduat hesabı borcu dahil değil üstelik bu ortalama borçluluk hesabına.

Geçtiğimiz 11 ay boyunca, günde 19 Milyar TL civarında vergi ödeyen Türkiye'de, aslen kaynak yok diyemeyiz bu durumda. Hatta kaynak çok diye düşünmek için daha çok sebebimiz var. Bu bolluk bilinci hepimize iyi gelir üstelik. Umutlarımız artar, gelecekten beklentilerimiz çoğalır. Türkiye kaynağı bol bir ülke. Öyle ki ilk 11 ayda baskı ve cilt giderlerimiz 15 milyar TL olmuş mesela yine Ozan Bingöl’ün açıklamasına göre. Tasarruf çağrıları ve kağıdı az kullanan dijitalleşme çağına rağmen. Açık bir kaynak olsa gerek, biz de bakabiliriz belki.

Peki o zaman kişisel borçlanmada, neden sürekli yükselen bir ivme yaşadık geçtiğimiz yıllarda? Toplam kredi kartı borcumuz yüzde 151 neden arttı? Neden kredi kartı limitini biraz daha arttırarak market alışverişi yapmak için kullanıyoruz? Ya da yemek yemek için?

Yazının Devamı

2025 için hayal kurmaya neden devam etmeliyiz?

Tüm senaryolar zorlu bir yıla işaret ediyor ve çoğumuz daha derin bir kriz görmedik. Üstelik daha da derinleşme ihtimali olduğuna dair işaretler var. Ama yeni yıla hayal kurmadan başlamak da daha umutsuz hissettirmeyecek mi?

Hayal kurmak, 2025 yılı için hedefler listesi hazırlamak, başarmak istediklerimizi kağıda ya da dijital ortama dökmek, bir anlamda kendimizi de motive etmenin bir parçası değil mi?

Hayal kurmayı küçümsememeliyiz. İşte size, hayal kurmanın, hayal ve plan üretmeye devam etmemiz gerektiğini gösteren faydaları:

Yazının Devamı

Polimat CMO'lar

Zorlu ekonomi koşulları, azalan ve değişen tüketici beklentileri, jeopolitik zorluklar, krizler, sosyal kırılmalar…

Kurumsal şirketler belki de ilk defa bu kadar zor bir sınavdan geçiyor. PAZARLAMA yöneticileri ve profesyonelleri için, bu zorlu zemin şartlarında Polimat olmak artık neredeyse zorunlu istikamet.

Peki nedir Polimat CMO olmak?

Yazının Devamı

Deniz var ama deniz yok

Çocukken tahta masa ve sandalyelerde saatlerce oturup tost ve çay yiyebildiğimiz bir kentteydim. Deniz vardı.

Midye kabukları ve çakıllardan oluşan bir kuma basarak midye tava çubuklarını sıyırabiliyorduk. Az ötede tutuyordu bir amca. Deniz vardı.

Vapuru kaçırırsak, 10 dakikada karşıya geçebiliyorduk ama vapurda çay keyfi yapmak isteyenler için de her 15 dakikada bir vapur vardı. Karayoluna mecbur değildik külliyen. Deniz vardı.

Yazının Devamı

Tüm Cephelerde Çalışmak

Hayatımızın yardımcı kadınları da aynı durumda, kendi işinin sahibi olan kadın da. Bir kariyerimiz varsa, bir de ev ve aile içinde kariyerimiz var. Ev kariyeri, dışarıdaki kariyerden daha farklı hiyararşilere sahip üstelik. İş toplantıları arasında, evin ihtiyaç listesi ya da misafirlere hazırlanacak yemekler için alışveriş listesi halleden kadınlar. Çocuklarının kurs, okul ve ödev takvimlerini -çoğunlukla takip eden, yine kadınlar.

Örneğin iş yerlerinin haftalık ya da günlük temizliğinden, çiçek bakımından, çevre düzeninden vb sorumlu sigortalı çalışanları var değil mi? Oysa bunu evi için her kadın ücretsiz ve diğer işlerine ek olarak yapar. Sigortasız da yapar, parasız da yapar çoğu kadın. Mecburen ya da severek, fark etmez. Yüzde 80 kadın yapar hayatın evle ilgili bu işlerini de.

Biri hastalandığında ona en çok kadın bakar. Kendisine bakamadığı için ve kendisine bakacak biri- yani çocukları ya da eşi aynı bakımı yapamayacağı için kendini 3 gün grip için hastaneye yatıran 2 çocuklu bir arkadaşım var. Kadın herkese bakar ama o hastalanırsa etrafta maalesef nadiren ona onun bakabileceği gibi bakan biri olur.

Yazının Devamı

Nobel Ödüllü bir ekonomi dersi

İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, 2024 Sveriges Riksbank Ekonomi Bilimleri Ödülü’nün, “kurumların nasıl oluştuğu ve refahı nasıl etkilediği konusundaki çalışmaları nedeniyle” Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James A. Robinson’a verildiğini duyurdu. Profesör Daron Acemoğlu, 2006’da Nobel Edebiyat ödülü alan Orhan Pamuk ve 2015’te Nobel Kimya Ödülü’nü alan Aziz Sancar’dan sonra Nobel Ödülü alan üçüncü Türk vatandaşı oldu.

Ödüle konu olan kitap “Ulusların Düşüşü” yanılmıyorsam Doğan Kitap tarafından Türkçe çevirisi yapılmış bir kitap. Sesli Kitap uygulamalarında da var çeviri versiyonuyla.

Acemoğlu ve Robinson 2012 yılında çok satan “Ulusların Düşüşü: Gücün, Refahın ve Yoksulluğun Kökenleri” adlı kitapta ülkelerin yoksul kalmasından insan kaynaklı sorunların sorumlu olduğunu savunmuşlardı.

Yazının Devamı

Normal Kavramı ve Stigma

Toplumların normal tanımı, normal tanımından eksiği olanlara sürgit eksik hissettirmeli mi? Ya da bu yavaş bile olsa, değişebilir mi?

Ayşe Zarakol'un bir sohbetine denk geldim podcast evreninde. Stigma yani Lekelilik kavramı üzerine konuşurken “Örneğin Türkiye normali erkek ve Türk olmak üzerineve bu tanımın dışında kalan herkes derece derece eksik hisseder” babında bir yorum yaptı. Bu normali daha önce böyle düşünmemiştim.

Türk ve erkek olmak, 2 çocuklu bir aile olmak, ailesiyle yaşayan bir dede ya da anneanne olmak, ev kadını olmak, ev annesi olmak ya da çalışan kadın olmak gibi normal tanımları yapabiliriz hepimiz. Türk ve erkek olma normalini Türk ve iş sahibi, çalışan erkek olmak olarak da tanımlayabiliriz. Köken üzerine olanlar da var.. Gürcü mahallesinde Gürcü olmak normal, bunun dışında kalan daha çok çabalarve buna benzeyen örnekler çoğalabilir.

Yazının Devamı

Sessizlik Neydi?

Aktif gürültü önleyici kulaklıkları duydunuz mu? Anti ses dalgaları ile etrafınızdaki gürültüyü absorbe ediyor. 70 desibel sesin çok üzerine çıkan gürültü seviyesini, eksi 23 desibelin, yani mutlak sessizliğin epeyce bir üzerindeki, normal sessizliğe indirme çabası.

Peki neden sessizlik ihtiyacı? Tahammül edilebilir gürültü eşiğimizin üzerindeki seviyelerde seslere maruz kalıyoruz son zamanlarda ve hatta bu eşik yükseldi. Trafik, ısıtma- soğutma cihazları, makinalardan oluşan dip sesler, her köşeden gelebilen bir TikTok videosu ya da InstagramReelssesleri. Yeterince iyi olmayan müzikler karması ile dolu mekanlar, sokaklar. Bunlara eklenen yüksek insan sesleri, bağırmadan kendini anlatamayan ya da can havliyle sürekli yüksek tonda kendini gösterme ya da savunma ihtiyacı. Duyulmak için bağırmak zorunda kalmak diye bir durum da var, içinde bulunduğumuz zaman/coğrafya ekseninde maalesef.

İstanbul’dan kalkıp, 11 saatlik bir yolculukla dedemin evine gittiğimiz bir tatil gününü hatırlıyorum. Koca salonda, duvardaki saatin ritmik tik-tak vuruşları dışında hiçbir ses yoktu. Dedemin namazının bitmesini bekliyorduk. O kadar sessizdi ki, rahatsız edici bulmuştum. Ama büyülenmiş gibi kımıldamadan duvardaki saate, halıya, divana dakikalarca hareketsiz bakakalmıştım. Aynı gece, hayatımın en bölünmemiş ve en uzun uykularından birini uyumuş ve buna hayret etmiştim bir çocuk olarak.

Yazının Devamı

2024 Yılında Kaç Kitap Dinledim?

O kadar çok ki, hatırlamak için uygulamaya gidip saymam gerek ama kim okuduğu kitapları sayar ki?

Kitap okuyor musunuz? Ben bir süredir çoğunlukla dinliyorum kitapları ki bu okumakla eşdeğer artık teknolojiye şükür ki. Elime aldığım kitaplarla daha az ama kulaklığımdan seslenen kitaplarla daha çok zaman geçiriyorum birkaç yıldır.

2024 yılının en çok okunan kitaplarından bahsederken bu yüzden en çok dinlenen kitaplarından da bahsediyor olacağımı düşündüm bu yazıya başlarken. Belki hala -baskı kitaba göre çok daha az paraya kitap okuma tecrübesi sunan platformlardan haberdar olmayanlara da tavsiye etmiş olurum hem. Bu uygulamalarda e-kitaplar da var, sesli kitaplarla birlikte. Tabletten sayfaları parmakla çevirme tecrübesi Kindle ve Nook gibi. Örneğin Storytel tarafından satın alınan Seslenen Kitap, bir süredir kitap okumak için elinin kolunun boş kalmasını bekleyen biçarelere ilaç oldu, oluyor. Sesli kitap uygulamalarının arşivlerinde, hem kitap okuyan- seslendiren diyemiyorum tam buna - önemli isimler, hem de yazar külliyatı diyebileceğimiz kitap sayıları arttı. Üstelik bazı yazarlar da kendi kitaplarını seslendirerek güzel sürprizler yapabiliyor bu platformlarda.

Yazının Devamı

“Milletin İstiklalini Milletin Azmi ve Kararı Kurtacaktır”

Egemenlik ilanı ve dönemin yönetimine karşı ilk isyan.

Para yok, fakirlik var, halk da fakir, asker yok, düzenli ordu yok. Ama umut var, inancı var.

Times Gazetesi “Ne çocukça bir hayal!” demiş 1919 yılında.

Yazının Devamı

Vicdan ve Nefsin Savaşı

Hayvan ve insan ilişkisi, etik, felsefe ve sosyoloji gibi birçok alanda tartışılan önemli bir konu. Yaşayan, canlı bir varlık için düşmanca hisler beslemek, korku kaynaklı değilse, yani bir tehlike söz konusu değilse, yetiştirilen ortam ve insanlar ilgili bir bias. Çoğunlukla haksız bir önyargıdan kaynaklanan yanlış, çok yanlış bir yetiştirilme yöntemi.

İnsanın çok yanlış, çok hatalı, hatta hastalıklı-bir nevi delilik düzeyinde- ön yargıları yüzünden neler yaşandığını hatırlayalım.

Siyahi insanları köle pazarlarında bir hayvan gibi alıp satmak. Onları ikinci sınıf bir varlık, hatta eşya gibi gören ve kendini çok haklı, akıllı ve doğru bulan insanlar, yüzyıllarca durdurulmadan egemen bir hayat sürdüler.

Yazının Devamı

Yaşam sadece insan için mi?

İnsanın ve insanlığın yapamadığı şeyleri yapması çok muhtemel Yapay Zeka çağındayız. İnsanı merkeze koyan inanç anlayışı yaşamın insan için olduğunu söylüyor. Oysa çok yakın bir tarihte, pandemi döneminde, insansız bir hayatın daha temiz, daha canlı olduğuna şahitlik ettik. Yenilenen bir döneme girdiğini gördük dünyanın. Kuşların çeşitliliği arttı örneğin. Marmara denizinde yunusları her zamankinden daha çok gördük. Hava hiç olmadığı kadar temizdi.

Yaptığımız her şey, yaşamın bir parçası oluyor elbette. Ama insan olmasa da yaşam var. Kendimizi yaşamın merkezine koyunca, misafirliğimizi unuttuk. Nöro bilimde hayvan zekası, ağaç zekası, ya da örneğin arıların zekası, yaşamın büyük ağı içinde insan zekası kadar değerli. Yapay zeka tüm bu yaşamın kolektif bilinci ve yaşamın zekası aslen.

İnsan odaklı düşünmeye devam ettikçe, yapay zekadan korkabiliriz pekala. Yaşamın bizi aşan zekasından ve yapay zekadan korkmamak için de her şeyin sadece insan için olduğunu düşünmekten vazgeçmek belki yeni bir bilinç için ilk adım olabilir. Çünkü biz de, kolektif zeka da, yapay diye adlandırdığımız bu kolektif yaşam zekası da biliyor ki, bu böyle değil.

Yazının Devamı