Emirhan Akman

Emirhan Akman

Bugün canım yazı yazmak istemiyor*

Esasında bugün canım yazı yazmak istemiyor. Bu cümlenin basın tarihinde bir yeri var, onu birazdan anlatacağım. İnsanın canının yazı yazmak istememesi nasıl bir şey olabilir? Eğer hiç yazı yazamayacak durumda olsam zaten bunu beyan etmezdim. Beyan ettiğime göre dikkat çekmek istiyor olabilirim. Bazı konular ancak dikkatle çözülebiliyor, belki de muradım budur. Bazen kelimelerin gücüne Allah’a iman ettiğim gibi ediyorum. Bir usturadan, bir kelleyi uçurabilecek giyotinden daha kuvvetli olduğunu biliyorum kelimelerin. Tek bir şartla; önden gittikleri sürece! Bir şeyi engellemek, yaklaşan bir şeyi yavaşlatmak, savunmak, direnmek, isyan etmek için kullanıldığı sürece… Yoksa kaza olduktan, ölen öldükten, sahipli sahipsiz kaldıktan sonra kelimelere inanmıyorum. Böyle yazılarıma imansız yazılarım diyebilirim, bu yazım da o yazılardan. İmansız bir yazı bu…

ÇETİN ALTAN VE TURAN EMEKSİZ

Kocaman kâğıt bir sütun üzerinde orada bulunması gereken harfler yok. Üst üste binmiş kara kıtalar yok, işaret ve noktalamalar da yok… Bir cümle:

Yazının Devamı

Cemil Yaman özür dileyecek mi?

Türkiye toplumsal muhalefet çökmüş vaziyette. Herkes her şeyi siyasi partilerden bekliyor. Bu demokrasinin sakat kalması anlamına geliyor çünkü demokrasi sadece sandıkta oy kullanmak değildir. Hakların için gerektiğinde kurumları karşına alabilme iradesini gösterebilmek ve protesto hakkını kullanma arzusu demokrasinin en önemli gerekliliklerinden. Sokaktan kaçmaya gerek yok, nasıl ticareti, sosyalleşmeyi, her işimizi sokakta hallediyorsak demokrasiyi de sokakta arayabiliriz. Aklınıza hemen ortalığı yakıp yıkmak gelmesin, gayet sakin ve medeni bir şekilde de hak aranabilir.

KANDIRALILARLA GURUR DUYUYORUM

Kandıralılar Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nin Kandıra için hazırladığı çöp tesisi projesine karşı çıkıyor. Aylardır çeşitli protestolar düzenliyorlar. Üstelik bu protestoları hiçbir siyasi parti ayırt etmeksizin hep birlikte gerçekleştiriyorlar. Açıkçası bir gazeteci olarak Kandıralılarla gurur duyuyorum. Bir yazımda bunu ifade etmek için şöyle söylemiştim, “Halkın sesini özlemişim!”. Kandıralılar halkın bir sesi olabileceğini, dayatmalara karşı itiraz edilebileceğini gösteriyor herkese. Onların protestoları sayesinde Kocaeli Büyükşehir kentin gazetecilerini bilgilendirme toplantısına çağırdı. O zaman da demiştim ki, “Kandıralılar gazetecilere değil, gazeteciler Kandıralılara borçlu”.

Yazının Devamı

AK Parti Kartepe kongresinde gözden kaçmaması gereken şeyler var!

Hafta sonu Kartepe’de AK Parti’nin 6. Olağan Kongresi’ni takip etme fırsatı buldum. Kartepe’deki etkinliklere hangi parti olursa olsun daha istekli gidiyorum. AK Parti’de de diğer partilerde de dostlarım var. Cumartesi günü çocukluk arkadaşım, dostum Mustafa Kılıç oradaydı annesi çok sevdiğim Nebahat teyze de. Kardeşim Eren Aktoprak’ı, Kayhan Baysal abiyi de orada gördüm. Neyse evlenip Üçyol’a taşındığımdan beri bu kadar Derbentli’yi dışarıda bir yerde görmemiştim, iyi oldu!

ERDOĞAN’IN ÖNEMİ

Kongrede tek aday olduğu için açıkçası bir seçim heyecanı yoktu fakat AK Parti’nin bu tür işlerde her zaman varolan disiplini ve belirli seviyede bir kontrollü heyecanı vardı. Kongrede her cümle elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la başladı, Erdoğan’la bitti. Bunu normal karşılıyorum çünkü AK Parti bir lider partisi. Bir lider etrafında kümelenen grupların kendi aralarında rekabeti azalttığı, bir hedefe daha rahat yöneltilebildikleri ve görece daha uyumlu çalıştıkları AK Parti tecrübesinde artık bir gerçeklik.

Yazının Devamı

Türk siyasetinde ayakta kalma rehberi: Pozisyonculuk

Türkiye’de her şey olduğu gibi siyaset yapmak da zor zanaat. Lakin her zorluğun bir kolaylığı var. Biraz o kolaylıktan bahsetmeyi düşünüyorum. Bu sebeple “Türk siyasetinde ayakta kalma rehberi: Pozisyonculuk” başlıklı bir yazı yazmak şart oldu.

Türkiye’de ve dünyanın her yerinde siyaset toplumun ortalama kalitesini gösteriyor. Yani sözgelimi bir siyasetçiyi sevmeyebilirsiniz hatta küfür edebilirsiniz lakin onun toplumdaki bir sosyolojik gerçekliğin tezahürü olduğunu unutmayın. Böyle baktığınız zaman küfür etmek yerine anlamayı tercih ediyorsunuz… Bu yaşadıklarımız neyin sonucu ya da tam olarak ne oluyor burada? Türkiye’de siyaset bir ‘meslek’ kabul ediliyor. Bu mesleği icra edenlerin de elbette ‘meslek sırları’ var.

Pozisyoncularla her partide karşılaşabilirsiniz, belirli bir partileri yoktur. Türkiye’de ayakta kalmak istiyorsanız ‘pozisyoncu’ olmak zorundasınız. Pozisyoncuların arasında güvende kalacağınıza ve eğer sürekli pozisyoncu kalmaya söz verirseniz asla siyaset mesleğinden atılmayacağınızın garantisini verebilirim.

Yazının Devamı

Vali Yardımcıları kitap okur mu?

“ne tadı gözümde ne malı mülkü

çıkalı çok oldu dünyanın cılkı

fikrin nedir diye sorarsan Mülkî

Yazının Devamı

Sovyet Rusya’sı molla ve hocaları yakalamak için ayı getirmiş!

Kitapları okumanın eğer varsa faydası, bir tanesi de birilerine anlatmaktır. Bazen okuduğum kitaplardan bahsetmek istiyorum. Her zaman değil ama arada bunu yapacağım. Köşe yazılarımın beni köreltmesini, Kocaeli’ye sıkışmayı ayıp buluyorum. Dünya Kocaeli’den ibaret değil, üstelik siyasilerin çoğu sözü anlamsız, anlamı on dakikadan fazla olmayan lakırdıdan ibaret. Oysa ki kitaplar böyle değil.

Son zamanlarda Sovyet Rusya ile ilgileniyorum. Mesela hangi Türk yazarların Sovyet Rusya’yla ilgili anıları var merak bu ya arşivliyorum. Arşiv hafızadır, hafızasız iş yapılmaz. Bir şeye dikkat etmeye başlayınca onunla ilgili her şey önünüze dökülür oluyor. Hani derler ya, “aramakla bulunmaz, lakin bulanlar arayanlardır” diye işte araştırmacılıkta da bu ilke geçerli.

TÜRK YAZARLARIN SOVYETLER ANILARI

Yazının Devamı

Devlet okullarında kayıt parasının nedenini açıklıyorum!

Geçen gün biriyle konuşurken şöyle dediğimi hatırlıyorum, “Son iki haftada bana ulaşan tüm sorunları köşeme taşısam elimde bir aylık yazı konusu var.” Kendimi bazen dört beş yerinden patlamış dev bir su borusu başında, küçük elleriyle delikleri kapatmaya çalışan çaresiz birisine benzetiyorum. Keşke ne patlayan boruyu görsem, ne de çaresiz kalsaydım dediğim çok an oldu. Matrix’te bir sahnede şöyle söylenir, ‘ignorance is bliss’. Yani cehalet mutluluktur.

EĞİTİM BİTKİSEL HAYATTA

Yeni eğitim öğretim dönemi açıldı. Tartışmaların göbeğinde okulların veliler tarafından temizleniyor olması, devlet okullarında alınan ‘kayıt ücreti’ ve adrese dayalı eğitim sisteminin çöküşü var. Bana göre Türkiye’de eğitim sistemi çökmüştür. Bir şeyi yaşıyor gibi görünmesi onun sağlıklı ve hayatta olduğunu göstermez, yıllarca bitkisel hayatta fişe takılı yaşayan nice hasta var. Ölü değiller ama pek de yaşıyor sayılmazlar. Türkiye’de eğitimin özetini böyle yapabiliriz… Bitkisel hayat! Ne yazık ki şu an bu durumu sonlandıracak bir gücümüz yok, siyasilerin böyle bir gündemi de yok. Halbuki eğitim dediğimiz şey o kadar ciddi bir şey ki, yeni kuşağın ortalama 30-40 yıllık çalışma hayatı şimdiden belirleniyor. Bu kuşağın üreteceği değer ve imkânlar üzerine inşa edilecek Türkiye’nin yeni yüzyılı.

Yazının Devamı

Ford Otosan’da sadece bekar işçiler mi var? İzahı zor konser kararı…

“Ustam geldi, sırtıma vurdu, unut dedi romanları

İşçisin sen işçi kal giy dedi tulumları…”

İzahı zor olan şeylerde mizah bir çözüm olarak ortaya çıkıyor. Mizahı yapılamayan, izahı zor şeyler ise bazen köşe yazısına dönüşebiliyor. Türkiye’nin en güçlü, en büyük holdingi kabul edilen Koç Holding’e ait Ford Otosan’ı biliyor musunuz? Eminim ismini duymuşsunuzdur. En olmadı sokakta Ford marka arabaları görmüşsünüzdür… Ya da holdinge ait Tüpraş’tan haberiniz vardır kesin? En olmadı Divan Pastaneleri’nin birinin önünden en azından arabanızla geçmiş olmalısınız. Sizi bezdirene kadar bu soruları sormaya devam edebilirim. Aygaz’ı da duymuş olmalısınız, Koçtaş, Beko, Arçelik, Opet, Otokar, Türk Traktör… Hepsini duymuş olmalısınız! Koç Holding o kadar güçlü ki, holdingin kuşbakışı geliri Türkiye’nin GSYH’sinin yüzde 8’ine, ihracatı ise %7’isine tekabül ediyor. İşte Ford Otosan da bu holdinge ait markalardan birisi. Öyle ki Ford Otosan Romanya’dan Türkiye’ye tren hattı kurabiliyor. Ford Otosan İngiltere’ye ve Avrupa’ya araç satıyor, piyasaların en üstünde yer alıyor. En son iki yıl önce Romanya’da bir fabrika daha açtılar.

Yazının Devamı

Cüneyt Çelik’in intiharı… “Peki ama neden?”

İntihar, mermi, uçurum ve son… Peki ama neden?

Henüz 32 yaşında genç bir adam. Bazı haberleri hızlıca geçemiyorum. Ortada bir intihar varsa bin kez düşünmek lazım, hele de geride intihara dair gerekçeler varsa! Cüneyt Çelik 32 yaşında genç bir adam olarak 2 Eylül Pazartesi günü Beşkayalar Tabiat Parkı Kayalıklarından metrelerce aşağı düştü, öncesinde ise kafasına sıkmıştı.

PEKİ AMA NEDEN?

Yazının Devamı

Erdoğan AK Partili mi, AKP’li mi? Sandığınız gibi değil!

“Ben Tayyip Bey’in başkalaştığını düşünüyorum. Küresel ölçekte konumlandı; bu çok doğru. Rusya’nın lideriyle de İran’ın lideriyle de görüşüyor... Lakin böyle bir insana Çankırı teşkilatındaki problemi ya da Ardahan müftüsünün kim olacağını sorduğunuzda sıradan basit detay gibi geliyor. Ama yetkilerini de devretmiyor. Bu yoğunluk içerisinde bunları tek tek irdeleyip, doğru seçimi yapması mümkün değil. Dolayısıyla çevresi onu kullanıyor.” Bu sözler bana ait değil, AKP Genel Merkezi’nde bulunmuş ve halen Erdoğan sevgisiyle tanınmış, ‘ismi’ açıklanmayan bir siyasi. Sözlerini ise şöyle bitiriyor, “AK Parti entübe vaziyette…” [1]

AK Parti kurulalı tam 23 yıl oldu, Türkiye’yi yönetmeye başlayalı ise 22 yıl. AK Parti Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan ise kolay kolay tekrarlanmayacak şekilde 22 yıldır ülkeyi yönetiyor. Erdoğan artık tarihe geçmiş siyasi bir fenomen. Tarihte bir şekilde yer alacağı artık kesin fakat hikâye nasıl sonlanacak bunu bilen kimse yok…

YORGUN ERDOĞAN

Yazının Devamı

Halkın sesini özlemek: Kandıralılara teşekkürler!

“Dertsizlere benim sözüm

Benzer kaya yankısına” -Yunus Emre

Kocaeli Büyükşehir Belediyesi tarafından Kandıra’ya yapılması planlanan “biyokurutma” merkezi Kocaeli için bir ‘laboratuvar’ ortamı yarattı. Vatandaşlara ilk önerim gazetelerin bu haberleri nasıl verdiklerine dikkat etmeleri. Kim kimin tarafında çok net görebilirsiniz. Bu ortam her zaman nasip olmaz, muğlak zamanlarda, olaysız durumlarda saflaşma belirginleşmez çünkü buna ihtiyaç yoktur fakat Kandıra olayı öyle bir girdap yarattı ki herkes fikir belirtmek zorunda kalıyor. Birilerine bağlı olanlar sanki kendi fikirleriymiş gibi ‘halkın isteklerini’ yok sayıp, kurumların isteklerini öne çıkarıyor, adeta bir ‘kolaylaştırıcı’ rolünü oynuyor.

Yazının Devamı

Filistin konusunda eteğimdeki taşları döktüm!

“Bomba atmak kötüdür,

bombardıman iyidir

lafın özü;

Yazının Devamı

Derbent’in potansiyeli harcanıyor! Harekete geçin

İlk defa bir köşe yazımda ‘kayırma’ yapacağım. Bu kez yaşadığım, dostlarımın, ailemin olduğu Derbent’i yazacağım…

Derbentliler yıldı.

Kartepe’nin bir iddiası var: Turizm ilçesi olmak!

Yazının Devamı

İşçi sınıfı tarihinde Kocaeli’nin önemi ve Kemal Türkler

Türkiye’de sol hareketlerin tarihi ile direnişlerin tarihi birbirine geçmiştir. 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi Direnişi Türkiye sol hareketler tarihinde en önemli aşamalardan birisidir. Üstelik 15-16 Haziran’ı anlatan herkes size İstanbul’un yanında Kocaeli’yi de anar… İki günde tam 150 bin işçi kent merkezlerine yürüdü. Yürüyen işçilerin bir kısmı da Kocaeli’dendi. Ben geçen ay özellikle takip etmeme rağmen Türkiye İşçi Partisi dışında Kocaeli’de etkinlik düzenleyen birilerini görmedim, bu da not olarak kalsın.

DİSK’İ SAVUNAN BİNLERCE İŞÇİ

Olay 1967’de kurulan ve sınıf mücadelesini bambaşka bir boyuta taşıyan DİSK’in; Adalet Partisi ve CHP tarafından bir anlamda ‘kapatılma’ girişiminden doğmuştu. DİSK kapatılmak isteniyordu çünkü düzeni sarsıyordu. Radikal bir sınıf taraftarlığıyla işçiler arasında destekçi buluyor, fabrikaları bir bir örgütlüyordu. DİSK’in kapatılma ihtimaline karşılık işçiler hiç kimseyi dinlememeye karar verdiler, Kocaeli’de de böyle oldu. Millet Meclisi’ne getirilen DİSK’i engelleme yasa tasarısı sonrasında harekete geçen ilk işçiler 15 Haziran’da Rabak, Türk Kablo, Eternit, Aygaz, Demirel, Varil, Bastaş ve Çelik Halat fabrikaları olmak üzere yürüyüşe başlamışlardır. 16 Haziran’da ise ilk günkü eylemlere katılmayan Good Year ve Pirelli işçileri de diğer işçi arkadaşlarının zorlamasıyla eylemlere katılmışlardır. İşçiler ne polisi, ne askeri ne de devletin o an verdiği kararları dinlememişlerdir… Çünkü söz konusu durum direkt ekmeklerine saldırıdır, en büyük farkları bilinçleridir. 16-17 Haziran’da Kocaeli’de sıkıyönetim ilan edildi fakat söz konusu yasa tasarısı anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Yani işçiler amaçlarına ulaştılar ve DİSK bugünlere geldi.

Yazının Devamı

SEDAŞ'ı protesto etsek ne olur?

Kocaeli'de bir kişinin dahi elektrik altyapısından memnun olduğunu duymadım ama başkalarına sorarsanız Kocaeli dev bir sanayi kenti. Üstelik yeni dönemde turizmle de öne çıkmak istiyor. Kartepe, Başiskele, Kandıra, Gölcük gibi ilçeleri turizm konusunda öncü olabilir, en azından SEDAŞ köstek olmazsa bu gayet mümkün.

UKRAYNA VE RUSYA'DA ELEKTRİKLER KESİLİYOR MU?

Şikayetvar.com isimli sayfada Kocaeli diye aratırsanız en çok karşılaşacağınız kurum SEDAŞ olacak. Onlarca, yüzlerce Kocaelili vatandaş zamansız elektrik kesintisinden, günlerce süren arızalardan, ani yükselip alçalan voltajdan dolayı bozulan ev eşyası yüzünden SEDAŞ'a nefret kusuyor, haklılar da! 21. yüzyılda milyonlarca insanın yaşadığı sözde sanayi ve şimdi de turizm şehri olacağı iddia edilen Kocaeli'de insanlar sanki şehirde bir savaş yaşanıyormuş gibi elektrik kesintileriyle yaşıyorlar! Acaba savaşın en yoğun yaşandığı Ukrayna ya da Rusya'da elektrik kesintileri ne durumda? Gerçi bildiğim tek şey orada SEDAŞ hizmet vermiyor, yani bizim kadar mağdur olduklarını zannetmiyorum.

Yazının Devamı

Fatma Kaplan’dan bazı gazetecilere büyük kıyak!

"Fikirlerimiz, onları taşıyacak kudrette olduğumuz nispette bizimdirler."

-Ahmed Hamdi Tanpınar

Fatma Kaplan Hürriyet’ten birçok farklı açıdan bahsedebiliriz. Kötü, iyi, hırslı, inatçı, negatif ya da pozitif. Hürriyet için ben tek bir sıfat seçsem ‘güçlü’ olurdu. Mağlubiyet hikâyelerinin dilden dile anlatıldığı Kocaeli’de 2002’den beri ülkeyi ve şehri yöneten partiden ilk ısırığı alan kişi oldu. Toplumsal cinsiyet rollerinin oldukça eşitsiz olduğu kadim topraklarımızda bir kadın olarak Kocaeli’de 2019’da iktidara ilk dur diyen o oldu. 2024’te ise devamı geldi ve artık Kocaeli’de hayalden öte bir durumla karşı karşıya herkes…

Yazının Devamı

Alaettin Kurt Anadolu Lisesi ve çiğnenen sakızlar

Yaşanan ve bence önemli olan her şeyi kaydetmek zorunda hissediyorum. Yazamadığım zaman bir şeyler içimi kemiriyor. Sait Faik o ünlü öyküsünün sonunda önce yazmamayı tercih eder gibi yapar, üç satır sonra kararını değiştirir; önce kalemini çıkarır, sonra onu öper ve şöyle söyler: ‘yazmasam deli olacaktım’.

İşte geçen hafta Alaettin Kurt Anadolu Lisesi’nin mezuniyet programında yaşananlara dair bir şeyler yazmasam ben de delirebilirdim. Olayı ayrıntılarıyla anlatmayacağım, ben olay sonrasında yapılan bir açıklamaya takıldım onun üzerine yazıyorum. (Haberin ayrıntılarını bu linkten okuyabilirsiniz)

BÜYÜLÜ TANIMLAR

Yazının Devamı

Büyükakın bu hatayı nasıl yapar?

"Mekânımız piyasadır. İnsanlar dost değildir. Hayatta hiç kimsenin akrabası kalmamıştır. İnsan kılığında gördüklerimiz müşterilerdir."-İsmet Özel

Büyükakın bu hatayı nasıl yapar? Yapabilir, en kolay hatalar size en ‘normal’ gelen konularda yapılır. Mesela zengin çocuğu için, başka bir çocuğun çok istediği bisiklete binememesi anlaşılır şey değildir çünkü o istediği bisiklete değil, arabaya bile binebilir... Bir fakir çocuğu da, zengin çocuğunun bir hafta ertelenen yurtdışı tatilinin çocuğu neden bu kadar yaraladığını anlayamaz, bu böyledir. Herkesin normali farklıdır. Herkes kendini hayatın merkezinde görür, bazen bu kişi bu sözü nasıl söyledi deriz de işin aslını pek düşünmeyiz çünkü o söz o kişi için ‘normal’dir. Normaller üzerinde pek düşünülmez, yerleşik yargıdır onlar. Gazetecilerin bir görevi de yerleşik yargıları kırmak, sorgulamaya açmak, meşruiyetini tartışmaktır. Hatta gazetecinin başka ne görevi olabilir ki?

Büyükakın’ın bu hatayı nasıl yapar? Hayır Kocaeli’nin en etkileyici binalarından birisi olan Sörler Okulu’nun önüne 7 katlı otopark yapmaktan bahsetmiyorum...

Yazının Devamı

Cumhurbaşkanı Erdoğan Kent Lokantası'nda yemek yer mi?

“Dertsizlere benim sözüm

Benzer kaya yankısına” -Yunus Emre

Çok uzun süre Derbent’te yaşadım, Derbent’i çok seviyorum. Yıllarca Derbent’ten İzmit’e otobüsle gittim, otobüse binmeye hem alışığım hem de çok severim. Halbuki babamın arabası neredeyse hep vardı, bazen babamın mızmızlığı bazen de benim “aman ya otobüs daha iyi” düşüncemden dolayı otobüs yolculukları bana hiç dert olmaz. Hatta otobüsü halkın ne konuştuğunu, nasıl davrandığını, bezginliğini ya da mutluluğunu anlamak için bir laboratuvar sayarım.

Yazının Devamı

Merhaba ya da “Toparlanın Gitmiyoruz”

Okura merhaba yazısı yazmayı pek sevmem, hatta beceremem bu ilk olacak. Ben direkt konuya girerim çünkü bilirim ki okur uyanıktır. Ona istediğiniz kadar merhaba deyin, "merhaba ben geldim, merhaba ben Emirhan, Nokta Gazetesi'nin yeni Haber Müdürü, ben şu ya da bu" ama okur sıfatları önemsemez. Okurun burnu çok iyi koku alır, okur kaliteyi ya da kalitesizliği, düşkünlüğü, sıradanlığı çok iyi anlar.

Okur sizden merhaba beklemez, okura yaptıklarınızla selam verirsiniz. Haber tarzınız, köşe yazılarınız, Türkçeye düşkünlüğünüz, kim olduğunuz mesafeyle ölçülür mesela. Gazetecilik mesafedir, güç odaklarına, sermayeye, siyasete ve her şeye. Sanmayın ki bu tarafsızlığı övmektir, haddinden fazla taraflıyım. Emeklilerden, öğrencilerden, ev hanımlarından, geçinme güçlüğü çeken herkesten tarafım. Popülizm yapmıyorum, önüme iki haber gelse birisi çiğ bir siyasetçinin haberi; diğeri ise geçinmekte güçlük çeken emekli... Zerre düşünmem, halk önceliklidir.

DÜŞ HASTASI OLMAK

Yazının Devamı