Bugün canım yazı yazmak istemiyor*

Emirhan Akman

Emirhan Akman

Tüm Yazıları

Esasında bugün canım yazı yazmak istemiyor. Bu cümlenin basın tarihinde bir yeri var, onu birazdan anlatacağım. İnsanın canının yazı yazmak istememesi nasıl bir şey olabilir? Eğer hiç yazı yazamayacak durumda olsam zaten bunu beyan etmezdim. Beyan ettiğime göre dikkat çekmek istiyor olabilirim. Bazı konular ancak dikkatle çözülebiliyor, belki de muradım budur. Bazen kelimelerin gücüne Allah’a iman ettiğim gibi ediyorum. Bir usturadan, bir kelleyi uçurabilecek giyotinden daha kuvvetli olduğunu biliyorum kelimelerin. Tek bir şartla; önden gittikleri sürece! Bir şeyi engellemek, yaklaşan bir şeyi yavaşlatmak, savunmak, direnmek, isyan etmek için kullanıldığı sürece… Yoksa kaza olduktan, ölen öldükten, sahipli sahipsiz kaldıktan sonra kelimelere inanmıyorum. Böyle yazılarıma imansız yazılarım diyebilirim, bu yazım da o yazılardan. İmansız bir yazı bu…

ÇETİN ALTAN VE TURAN EMEKSİZ

Kocaman kâğıt bir sütun üzerinde orada bulunması gereken harfler yok. Üst üste binmiş kara kıtalar yok, işaret ve noktalamalar da yok… Bir cümle:

“Bugün Canım

Yazı Yazmak

İstemiyor”*

Çetin Altan’ın bu ünlü köşe yazısı 27 Mayıs İhtilali gerçekleşmeden hemen önce yazıldı. Demokrat Parti iktidarının son günleri yaklaşıyor. Polis iyice sertleşmiş, Demokrat Parti bir tür istibdat rejimi kurma denemesine girişmiş. Üniversite eylemleri canlı, öğrenciler daha fazla özgürlük ve demokrasi istiyor. İstanbul Üniversitesi öğrencisi Turan Emeksiz 28 Nisan 1960’da polisin açtığı ateşle yere düşüyor… Çetin Altan bunun üzerine ünlü köşesini yazıyor, “Bugün Canım Yazmak İstemiyor”

Çetin Altan belki de o gün binlerce sayfa yazmak istiyordu, lakin ne yazarsa yazsın Turan Emeksiz’in yerden kalkamayacağını, okula geri dönemeyeceğini, annesini ve babasını görmek için evine dönemeyeceğini biliyordu.

İŞE YARAMADIĞIMIZIN İSPATI

Belli ki bundan bir parça olsun kendisini sorumlu görüyordu. “Bugün canım yazmak istemiyor” demek aslında tüm dünyaya şunu söylemektir; yazmak istiyorum, binlerce sayfa söyleyecek sözüm var ama kelimeler sonradan geldiği sürece, olanı engellemediği sürece, direnmediği ve isyan etmediği sürece ne işe yarar ki? Altan en azından ‘dikkatimizi’ istiyordu. Bu yüzden kendine ayrılmış sütunda boşluklar bıraktı. O boşluklara dünyalar sığabilirdi lakin hiçbir kelime Emeksiz’i geri getiremezdi. Bu nedenle basın tarihinde yazarların canlarının yazmak istemediği günler önemlidir, aslında bizim nasıl da hiçbir işe yaramadığımızı ispatlar bugünler…

İZMİR’DEKİ ÇOCUKLARI KİM ÖLDÜRDÜ?

İzmir’de 5 çocuk öldü.

Anneleri çocukları evde bırakıp dışarı çıktıkları için ölmüşler öyle dedi bazı papağanlar. Beş çocuk öldü, bir anda, tek seferde, minicik bir tahta kulübede. Beş çocuğun ölme nedeni annenin ‘hayat tarzı’ymış, öyle dedi bazı papağanlar. Tek bir amaçları var, asıl nedenleri örtmek. Neden ve sonuç ilişkisini karartmak, tek bir şey için konuşuyor papağanlar… Suçluyu kaçırmak.

En büyüğü beş yaşındaydı bu bebelerin. En büyüğünün ismi Fadime Nefes’ti. Sonra Funda Peri dört, Aslan Miraç üç, Masal Işık iki, Aras Bulut’sa bir yaşındaydı.

Bu beş çocuk eğer büyük bir holding patronunun çocuğu olsaydı, kümesten bozma bir kulübede beşi bir yerde, dumandan zehirlenerek ölebilir miydi? Hayır… Bu çocukların ailesi bir partinin işine yarasaydı, böyle terk edilirler miydi? Bu çocukların sizin “Türkiye Yüzyılı” diye ilan ettiğiniz yüzyılda yeri var mı? Yok. Sizin inşa ettiğiniz “Yeni Türkiye’de” fakirlerin canı çıksın oyunu var, aynı altta kalanın canı çıksın oyunu gibi… Bu çocukların sebebi bu düzeni böyle kuranlardır, başka hiç kimse değil.

İnanın canım yazmak istemiyor, şu an bu sözlerin hiçbir işe yaramadığını biliyorum ama o çocukların beşinin ismi bir yerde yazılı kalsın istedim. Yarın gün döndüğünde belki birilerine hatırlatmak gerekir diye…

Çetin Altan Turan Emeksiz İzmir